Türk'ün göç ve göçmenliği önemli bir olaydır. Türk, Orta Asya'dan çıkmış, Viyana'ya kadar yürümüştür. Belki tarihin en uzun yürüyüşü budur. Olayın ilginç yanı, Türk göç etmekle kalmamış, göç ettiği yerden de geri dönüşler yapmıştır. Türk nüfusunda öyle gel git olmuştur ki olay bir özdeyişle ifade bulmuştur. "TÜRK GÖÇTE DOĞAR GURBETTE ÖLÜR" demişlerdir.
Osmanlı Padişahları da göçmenliği sevmişlerdir. Hatta göçmenliği bir İskan Politikası haline getirmişlerdir. Mesela, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldıktan sonra Anadolu ve diğer yerlerden 250 bin dolayında Ermeni'yi İstanbul'a getirtmiştir. Bunların bir kısmı sanat erbabı insanlardır. Aynı şeyi Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi sırasında yapmıştır. Mısır'dan dönüşte yalnız Kutsal Emanetler'le, 27 deve altınla dönmemiş, Mısır'ın iş adamlarından, ticaret erbabından, sanatçılarından büyük bir kitleyi de alıp gelmiş, onları İstanbul'a, Anadolu'ya iskan etmiştir. Fakat asıl önemli Göç ve İskan Çağrısı'nı İkinci Bayezıt Yahudilere yapmış, İspanya'dan sınırdışı edilen kitlesel Yahudi göçmenleri Balkanlara, Trakya ve Anadolu'ya buyur etmiştir. Bazı tarihçilere göre Sofu Bayezıt bunu tebaasının ticareti öğrenmesi için yapmıştır. Belki başka amaç da vardır.
Padişah Avcı Mehmet ise Polonya Seferi'nden dönerken Kamaniçe halkından 15 - 20 bin Polonyalı'yı beraberinde getirmiş ve bunları Kırklareli bölgesinde iskan etmiştir. İki yıl kadar önce Arap Tarihi uzmanı Amerikalı bir bayan Kırklareli'ne gelmiş, burada Kamaniçe'yi aramıştı. Kendisine Kamaniçe'nin Polonya'da olduğunu söylemiştim. Büyük ihtimalle kendisi Yahudi idi.
Görülüyor ki Osmanlı Sultanları seferlerini bir takım düşünce ve amaçlarla sonuçlandırmak istemişlerdir. Çeşitli ırklardan elit insanların Osmanlı mülkünde bulunmaları halinde ekonominin daha sağlıklı gelişeceğini, toplumun daha değişik alanlarda faaliyetlerde bulunacağını hesaplamışlardır.
Bulgaristan'ın her yönden kalkındıran, köklü reformlarla yönünü ve yörüngesini değiştiren Tuna Valisi Mithat Paşa olmuştur. Mithat Paşa Bulgaristan'a göçmen getirtmiştir. Tuna Valisi olunca Bulgaristan nüfusunu arttırmak için 90 bin Çerkez, 100 bin Kırım Türk'ü (Tatar), 150 bin kadar da Anadolu Türk'ünü iskan etmiştir. Bu büyük ve aydın devlet adamı Bulgaristan'a o kadar çok eser kazandırmış, ekonomik ve sosyal kaynaklar yaratmıştır ki Avrupa ziyaretinden dönüşte Bulgaristan'a uğrayan Padişah Abdülaziz (isimde yanılmış olabilirim) Bulgaristan'ı tanımamış, Mithat Paşa'ya "Burası neresi" diye sormuştur. Mithat Paşa da kendisine "Sizin mülkünüz Bulgaristan Sultanım" yanıtını vermiştir. Bulgaristan, Osmanlı Padişahlarından çok özel ilgi görmüştür. Buraya başka soylardan, ırklardan göçmen iskan etmemişlerdir. Bulgaristan'ın fethinden itibaren buraya iskan edilen Türkler yerlilerle evlenmemişler, Anadolu'dan getirdikleri yakınları ile evlenmeyi tercih etmişlerdir. Daha sonraki yıllarda Rumeli Türkleri "EVLAD-I FATİHAN" ilan edilmişler, Rumeli'nin soylu insanları kabul edilmişler, ayrıcalıklı muamele görmüşlerdir. Bulgaristan'da 500 yıl oturan bu Anadolu Yörükleri daha sonra göçmen olarak geldikleri yerlere dönmüşlerdir. Ancak bugün dahi Türk'ün göç ve göçmenliği durmuş değildir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol