Ülke olarak bir kez daha adeta nutkumuzun tutulduğu, nefesimizi tuttuğumuz günler yaşadık. Bunca 'vahşet' görüntüleri karşısında ne söylenebilir ki... CHP genel başkanı Kılıcdaroğlu'nun iktidarı eleştirme adına söylediği: İzlenen yanlış politikalar nedeniyle Ortadoğu bataklığını ülkemizin içine çektiler sözü gibi, yıllardır bizi bataklığın içine çekmek için çaba harcayanlar başarılı olamayınca oradaki vahşeti ülkemize taşıma yolunu denediler, belirli ölçüde de başarılı oldular. Bize bayram sevinci bile yaşatmayan, ülkemizin pek çok yerini savaş alanına çeviren bu kanlı eylemlere sebep olan, destek verenlere lânet olsun dememek mümkün mü... Yaşananlara karşı net bir tavır ortaya koyamayıp sokağa inenlere hoşgörü gösterenler, halk tabiriyle en basitinden; bulanık suda balık avlamaya çalışanlar, olayların hedefinin ülke bütünlüğüne yönelik olduğu apaçık ortada iken; devletten milletten yana açık ve net bir tavır koymak yerine 'kaçamak' siyaset yapanlar ise halk önünde elbet hesap vereceklerdir de; bu vebalin altından kalkamazlar, bu işin hesabını veremezler.
Her ne kadar başka zaman bazı eleştirilerde bulunsam da: Bu olaylar sırasındaki sağduyulu davranışından dolayı en büyük takdir ve teşekkürü sayın Devlet Bahçeli hak ediyor. Ben şahsım adına ona şükran borçluyum. Geçmişteki acı örneklerine baktığımızda tahriklerin asıl hedef kitlesi olan MHP li ve özellikle 'ülkücü' kitleye tahriklere kapılmama ve sokağa inmeme konusunda sürekli telkinlerde bulunarak olayların bu oyunu tezgâhlayanların istediği şekilde önü alınamaz boyutlara ulaşmasını engelledi. En büyük tesellilerimizden biri de belli bir grup hariç halkımızın top yekün bu eylemlere karşı duruşu idi.
İktidarın da artık sözü edilen yasal değişiklikleri bir an önce gerçekleştirerek halkımızın, hele hele güvenlik güçlerimizin ve onların sembolize ettiği devletimizin sanki acizmiş gibi görülmesinin bir an önce önüne geçilmesi gerektir. İlimizden yetişen büyük alim (en azından bence) sayın Abdülhamit Oruç'un kendisine sorulan; Allah'ın 'Celil' ve 'Celâl' sıfatları hakkındaki bir soruya örnekle verdiği ''millî bayramlarda önce çocuklar şiir okur, oyun, gösteri yapar bu devletin 'Celil' yüzüdür, sonra askerler sert rap rap larla yürür, arkasından her yeri titreterek tanklar geçer; işte bu da devletin 'Celâl' yüzüdür...'' dediği cevap gibi; artık birilerinin devletin 'Celâl' yüzünü de görmesi gerekir ki: Gezi olayları sırasında 'asla tasvip etmediğimiz' elinde satırla gösterici kovalayan, ellerinde sopalarla 'mahalle nöbeti' tutan vatandaş görüntüsü olmasın. Vatandaş bilmeli ki; devletine güvenerek emanet ettiği malı canı gerçekten güvendedir.
Kahramanlarımızın kalleşçe şehit edildiği hain eylemleri, kimin maşası olduğu asla tam olarak bilinmeyen pkk terör örgütünün bile açıkça üstlenememesi onların üzerinde hakim şeytani bir üst akıl olduğunun çok açık göstergesidir.
Ülke olarak çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Gelecekte kitaplardan okunacak olası bir tarih gözlerimizin önünde yazılıyor. Başbakanımız önceki olaylar sırasında CHP genel başkanını eleştirirken; biz uyku uyumuyoruz, o rüya görüyor demişti. Devletimiz tam kadro, pür dikkat ayakta, tarihimizin en uzun MGK toplantısına şahit olduk. Aziz şehitlerimizin katilleri, vandallığın failleri bir bir ele geçerken malûm 'siyasi parti' yeniden Kobani için sokağa çıkma çağrısı yaptı. Üstelik bir önceki eylemlerin bahanesi olan Kobani'ye ağır silâhlı yardım güçlerinin bizim topraklarımızdan geçerek girmesine izin verilip sözde bahanelerinin ellerinden alındığı bir dönemde... Aslında bu çağrının ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz da; asla kulak vermemeliyiz vermeyeceğiz. Gezi eylemleri sırasında dönemin başbakanının (tüm eylemcileri değil sadece vandalları hedef aldığına inandığım): 'Milyonları evde zor tutuyorum' sözleri her ne kadar yanlış yönlere çekildiyse de; acaba kaçımızın duygularına tercüman olmadı... Asla halis niyetlerle, demokratik hak olarak eylem yapanlara karşı değil ama elinde silâhla, molotofla; kamu, özel demeden araçları binaları yakıp yıkanlara, insanlara saldırıp katledenlere karşı kaçımız ah çekmedik, sadece bu olaylara taraflı bakanların haricinde hangimiz evimizde rahat oturabildik ama; o şeytani üst aklın istediği de tam bu. Biz bu şeytani akla, onun sinsi planlarına hizmet etmemeliyiz. Malûm partinin sokağa çıkma çağrısı karşısında sayın Devlet Bahçeli bir kez daha kendilerini sokağa dökmeye yönelik bu oyunlara gelmeyeceklerini açıkladı taraftarlarına sağduyu çağrısı yaptı ki: Adına yakışır şekilde devlet adamı olmanın gereği de budur. Teşekkürler sayın Bahçeli, teşekkürler ülkücü kardeşler. Milliyetçilik, vatanseverlik; yakada rozet, bir elde pankart, diğer elle hareket yapmakla olmaz, böyle zamanlarda belli olur. Bu milletin evlâtlarını birbirine kırdırmak için oynanan oyunlara, yapılan tahriklere kapılmayıp sokaklara inmemek; işte asıl milliyetçiliğin göstergesi budur. Elbette ki zamanı geldiğinde hep birlikte bu vatan için seve seve canımızı feda etmenin nasıl kutsal bir görev olduğunu siz de biz de çok iyi biliyoruz ancak; ne o zaman bu zamandır ve ne de o yöntem bu yöntemdir...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol