Bag ve bagciligin tarihi binlerce yil gerilere gider. O zamandan beri baglar hep üzüm vermekte, insanlar hep üzümün suyunu içmekte, yapragini yemektedirler. Zaman zaman krallar, peygamber insanlara üzümün suyunu içmeyi yasaklamislarsa da bir Latin (Romali) Sairin ifade ettigi gibi, yasaklara ragmen insanlar üzümün suyundan keyif almaya devam etmislerdir. Buna göre baglar üzüm verdikçe insanlar üzümü yiyecekler, suyunu içeceklerdir.
Çok Tanrili devirlerde bazi yerler ve seyler Tanrilar’a adanmistir. Söz gelimi Trakya, SARAP TANRISI DIONYSOS’a adanmistir. Tarih boyunca buralarda yasayanlar bagcilik yapmislardir. Mesela Traklar, Iskitler bagciligi biliyor, üzümden sarap yapip içiyorlardi. Derlerki Trakya topraklari sarap yetistirdigi için burada yasayanlar sarabi sofralarindan eksik etmemislerdir. Hatta zaman zaman da sarabin nasil içilecegini tartismislardir. Sarabin susuz içilip içilmemesi sorun olmustur. Bir Roma hükümdari sarabi saf içmeye alistigi için sonunda çildirmistir. Tarihte sarabin reçete ile satildigi devirler ve yerler de olmustur. Ancak Trakya’da böyle bir uygulama yapildigina iliskin bilgiler henüz yoktur. Trakya dünyada sarap ekilen yerlerin en önemlilerindendir. Topraklari Tanri’ya adandigi için kutsanmis kabul edilir.
Bugün dünyada bagciligin ileri derecede özenle yapildigi, kaliteli sarabin yetistigi yer olarak Fransa gösterilir. Hatta Fransa’da SARAP BAKANLIÄzI, Almanya’da BIRANIN ANAYASASI bile vardir. Birkaç yil önce Fransa’da piyasaya çikarilan Petrus Sarabi sisesinin birkaç milyar lira yaptigi basinda yer almistir.
Türkiye Trakyasi günümüzde tarihteki bagcilikla övünmektedir. Sarköy, Mürefte ve Tekirdag gibi yerlerde bagcilik yapiliyor, üzüm yetistiriliyorsa da üretim ve bag alanlari geçmise oranla çok düsüktür. Hatta bagciligin Trakya’da can çekistigini söylemek de mümkündür. Oysa Kirklareli’nde, “Üsküp’te sarap fiçilari açilsa Babaeski’yi sel alir” diye söylence vardir. Geçmisin 15-20 tonluk sarap fiçilari bugün müzelerde bile yoktur. Fiçicilik meslegi bitmistir. Niye böyle olmustur?
Arastirmalara göre cumhuriyete kadar Trakya’da bagciligi, sarapçiligi Türkler degil, yerli Rumlar ve yahudiler yapiyordu. Bulgarlar Balkan Savasi sonrasi yapilan KIRKLARELI ANLASMASI ile, Rumlar ise 1923 yilinda Büyük Mübade’de Trakya’dan gitmisler, Yahudiler de 1934 de Trakya’da cereyan eden Yahudi Hadisesi sonunda buralari terk etmislerdir. Bagcilik ve sarapçilik Trakyali Türkler’e kalmistir. Ancak Trakyalilarin bir kismi da bagciligin agir bir is oldugunu dikkate alarak Rumlar’dan kalan baglari kaderine terk etmislerdir. Isgal döneminde ise Trakyalilar bagcilik yapamamislardir. Iki yillik Yunan isgali Trakya bagciligini büyük ölçüde olumsuz etkilemistir. Sonuç itibariyle birtakim nedenler, birtakim olaylar Trakya’da bagciligi bugünkü duruma getirmistir. Ancak son zamanlarda Kirklareli gibi bazi yerlerde bagciligi tekrar canlandirmak için çalismalar vardir.
Trakya Bagciligi tarihteki sanina, söhretine, ilgi ve itibarina dönebilir mi? Tabii döner de çok zor döner. Insanlarin bagcilik yapma ihtiyacini, duymus, üzümün, sarabin ekonomik degerini anlamis olmalari gerekir. Kaliteli bir sarabin birkaç milyar lira yaptigini görmüs ve buna inanmis olmalari lazimdir. Sanirim AB sürecinde tarim alanlarinin daralmasi, çiftçi sayisinin azalmasi bu sorunu gündeme getirecektir. Issiz kalan çiftçiler bagciliga yönelecek, birkaç dönüm bagdan elde edilen kazanci hesabina yapacaktir. Ancak bu uzun bir zaman alacaktir. Dileriz ki “Savas Tanrisi ARES Trakyalilari bagcilik ve sarapçilik sanati ile tekrar tanistirir.”
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol