TRAKYA'DA HALK OZANLARI GELENEĞİ SONA ERDİ Mİ?

Türk Halk Edebiyatı'nda halk ozanlığının bin yıllık bir geçmişi vardır. Türkler Ortaasya'dan Önasya'ya ve oradan Trakya'ya geçinceye dek sözlü edebiyatı, sözlü bilgi ve anlatımı yaşamın her aşama ve kesiminde kullanmışlardır. Bunda kendilerine ait bir alfabenin olmayışının ve önemsenmeyen, ihmal edilen eğitimsizliğin kuşkusuz ki büyük rolü olmuştur. Söz ve saz, türkü ve maniler, halk öyküleri dilden dile söylenip durmuştur. Halk atasözleri ile ortaya bir hayat ve dünya görüşü, bilgelik ve felsefe koymuştur. Ancak bu süreçte halk ozanları önde olmuştur. Halk edebiyatı bu yönü ile çok zengindir.
İlkel toplumdan uygar topluma gelinceye dek halkın yaratıcı gücü kendini folklorda yansıtmıştır. Bu bakımdan Türk halk kültürü çok renkli ve çok da zengindir. Sazını eline alan Anadolu ve Rumeli aşığı diyar diyar dolaşarak hüzün ve sevinci şiirde, türkülerde dile getirmiştir. Anadolu'da olduğu gibi Trakya'da da halk ozanları bu geleneği milli mücadele dönemine kadar yaygın biçimde sürdürmüşlerdir. Önceleri tekkeler ve daha sonraki süreçte kahvehanelerde bu sazlı sözlü söylemler, atışmalar yakın zamana kadar gelmiştir. Özellikle bu geleneği Trakya'da Alevi - Bektaşi Ozanlar sürdürmüşlerdir. Bu konuda araştırmaları olan Bektaşi Dedesi, şair Vahit Lütfi Salcı bize birçok Trakyalı isim bırakmıştır. Osman Nuri Peremeci'nin de Edirne Tarihi kitabında bu bilgileri bulmak mümkündür. Tekirdağ'lı Hilmi Yücebaş da halk ozanları geleneği üzerinde durmuş, birçok ismi günümüze getirmiştir.
Trakyalı halk ozanlarının kimler olduğunu gelecek yazılarımıza bırakarak, Anadolu'da aşık geleneği, halk ozanlığı süreci devam ettiği halde bu olgunun Trakya'da büyük ölçüde sona erdiğini, Türkiye'nin Trakya bölümünde yaşayan insanların artık folklor yaratmadıklarını, bunu geride bıraktıklarını söylemek istiyorum. Bu olgu Trakya halkının gelenekçi kültürden hümanist ve çağdaş kültür basamağına geldiğini, başka tür kültürler yaratma sürecine girdiğini göstermektedir. Tabii bazı Alevi- Bektaşi köylerinde şöhret olmamış, ismi duyulmamış kendi kendine ya da arkadaş gurupları arasında saz çalıp türkü söyleyenler, halk Edebiyatı ölçülerinde şiirler yazanlar olduğunu, ancak bunların halk şairliği geleneğini ileriye götürecek güçte olmadıklarını araştırmalarımızdan biliyoruz. Bu nedenle Anadolu'daki geleneğin Trakya'da bittiğini, en azından bitmek üzere olduğunu söylemek gerekir. Bu vesile ile şu ayrıntıya değinmek istiyoruz. Halktan bir insanın ozanlığı ile halk Ozanı anlam ve kavramlarının farklı şeyler olduğunu düşünüyorum. Şiir yazmayı seven, fakat şiir okumayı sevmeyen bir halkız. Her beş kişiden üçü şiir yazan bir toplumun insanlarıyız. Fakat bunlar ne Anadolu ve Rumeli aşığı ne de sazı elinde, sözü dilinde ve ne de halk şiiri yazan kimselerdir. Şair dostlarımızdan Özlem Ağırgan ve eşi Şair Mehmet Ağırgan öncülüğünde yeniden biçimlenen "Yeni Ozan Ağacı" dergisinde bu tür yeni değerlendirmelerin dile gelip tartışılacağını umuyorum. Bu nedenle dostlarımızın yeni girişimlerini kutlarım. Çalışmalarına destek vereceğimi belirtir ve başarılar dilerim. Bilginin hatırlanması için tekrar dile getirildi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol