"Burada dört yiğit askerin 250 kişilik Bulgar birliğine saatlerce nasıl karşı durduklarını, en son şahit olan Niğdeli Ethem Onbaşı’nın düşman subayına verdiği karşılık türkülerimizde, halkımızın dilinde hala söylenmektedir.
KIRKLARELİ BOZGUNU
Kırklareli Meydan muharebesi 22 Ekim 1912 tarihinde düşmanın Karaman’a karşı taarruz emrini 2.Ordu Komutanı Abdullah Paşa verdi. Abdullah Paşa bu emrini verdiği zaman Trakya kesiminde bulunan 200.000 kişilik Osmanlı Ordusu açlık, yorgunluk ve (Napolyon'un ifade ettiği Beşinci Kol) şiddetli hava muhalefeti yüzünden ve bunlara eklenen askeri disiplinsizlik, eğitimsizlik nedeniyle savaşa çok kötü koşullar altında girdi. Savaşın bundan sonrasını Üçüncü Kolordu komutanı Mahmut Muhtar Paşa yanında uzman ve danışman olarak bulunan Alman Binbaşı G. Hochwaecter (Hoçvekter)’in "Bozgun Günlüğü" nden izleyelim.
Yoğuntaş yöresinde başlayan savaş şiddetli topçu ateşi altında başlamış, Kayalı Köyü’ne doğru bir gelişme göstermiştir. 7,8 ve 9. Tümenler birbirlerine daha yaklaşma emri almışlardır. Muhtar Paşa birliklerin içinde savaşı yönetmektedir. "Taburların beşte biri aktif askerlerden, beşte ikisi rediflerden, beşte ikisi de acemilerden kurulu. Yakın Muharebeye tutuşan 9.Tümen ile Şehzade Aziz Tümeni düşmanla mücadele" etmektedir. 22 Ekim günü Mahmut Muhtar Paşa’nın karargâhı Kayalı Köyü’nde bulunmaktadır.
"23 Ekim Çarşamba. Yağmur gece tekrar başladı. Saat 07.30’da atlara bindik. Henüz altı yüz metre kadar gitmiştik, bağırarak kaçışan redifler yolumuzu kesti. Vaziyeti anlamak için birkaç dakika kâfi geldi. Karmakarışık kaçışan bir topluluğun etrafını atlarla çevirerek bir grubu tutmayı başardık. Her taraftan silah sesleri gelmekteydi. Kendilerini kaybeden redifler havaya ateş ediyorlardı. Paşa tarlalar arasına at sürüyor, emirler veriyor grupları ileri sürmeye devam ediyordu. Her kaya ve çalılıklar arasında saklanmış redif askeri buluyorduk."
"Kötü hava şartları, açlık, fena giyim, ayaklarında acınacak hale gelmiş postallarla bu zavallılar üstelik iyi kumanda edilmiyorlardı. Tabur başına ancak 200 er düşüyordu, bunlar da çarpışmanın daha ilk anlarındaki düzensiz atışlarıyla cephanesini bitirmişler. Silah ve cephane yetiştirilemediği için kâfi ateş gücü olmayan bu taburlar çekilirlerken rastladıkları diğer kuvvetleri de beraber sürükleyip ricatın panik halini almasına sebep oldular."
Düşman topçusu yolların berbat hali sebebiyle yeni mevzilere geçemedi."
"Yol boyunca kırılmış arabalar ve krupp markası taşıyan mühimmat sandıkları ile doluydu.
"Kayıplarımız hafif. Topçularımız soğukkanlı ve vazifelerini yapıyordu. Fakat cephane tükenmeye başladı. Kırılan arabalar üzerindeki cephane sandıkları rutubetten açılmıyor. Redifler (yedek askerler) kaçıyor. PANİK BAŞLADI. Her tarafta köyler yanıyor, bütün cephede şarapneller patlıyor. Islanmış, donmuş zavallı yaralıların dehşet verici bir görünüşleri var. İleri hatlarda hiçbir sıhhi teşkilat yok. Yaraları yıkamak için su bile bulunmuyor."
"Kayalı (Bedre-Petra) alevler içinde. Yolların açılması için şafakta verilen emre rağmen geçit yerleri malzeme ile tıkalı.
Yazının devamı var...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol