İttihatçılar Döneminde Türkiye'deki askeri Siyasi ve ekonomik nüfusunu arttırmış bulunan Almanya, Osmanlı Ordusu’nu silahlandırdığı, eğitimine nezaret ettiği gibi Balkan Savaşı’nda bütün cephe komutanlarının yanına birer uzman-danışman Alman Subayı vermişti. Mahmut Muhtar Paşa’nın yanında savaşı izleyen Binbaşı G. Hochwaecter, yer yer kazanılan başarılar olduğunu, bunun kıvanç verdiğini yazmakta ve 23 Ekim akşamüzeri Muhtar Paşa’nın gerekli emirleri verdikten sonra şehre döndüğünü, Hilmi Bey'in komutasındaki 7.Tümen kurmay subaylarından birinin paşanın yana gelerek: "Bulgarlar ilerlemedikleri halde, birliklerin yerlerini terk ettiklerini ve genel bir ricatın başladığını bildirdi" diye kaydetmektedir.
Bozgun Günlüğü'ne devam eden Binbaşı G.Hochwaecter, Mahmut Muhtar Paşa’nın bu haberi alınca dışarıya çıktığını, atına binerek mevzilere doğru gittiğini fakat sonra kendisini hiçbir yerde bulamadıklarını anlatmakta; "Asker her tarafa yığılmış, yollar top ve arabalarla tıkalı. Buranın (Kırklareli'nin) Hıristiyan yerlileri pencerelerden bize ateş açtılar" demektedir.
23 Ekim gecesi Kırklareli'ni 15 kadar subayla en son terk eden kendilerinin olduğunu ifade eden Hochwaecter, yağmurun boşanırcasına yağdığını, yanlışlıkla Asılbeyli Köyü’ne gittiklerini oradan Kavaklı İstasyonu’na çıktıklarını anlatmakta ve
“Kolordunun bütün eşyaları, mühimmat ve yiyeceği kaybolmuş. Kaçaklar tarafından hayvanları çalınan bozuk arabalardan başka ortada bir şey kalmamış. Cephane sandıkları çamurların içine dağılmış. Tam bir keşmekeş sürüyor."
“Tarihte acaba buna benzer bir olay görülmüş mü? İşte size çarpışmadan, önemli kayıplara uğramadan ve hatta bir kısmı başarı elde ettiği halde dağılan bir ordu."
Alman Binbaşı paniğin yerli Rum ve Bulgar halk tarafından kaçmaya teşvik edildiklerini söylemekte, fakat başka nedenlerin de bulunabileceğine dikkati çekmektedir.
KIRKLARELİ BOZGUNU VE GÖÇ
Yoğutaş ve Eriklice köyleri arasında kalan bir bölgede cereyan etmiş bulunan Kırklareli Muharebelerinin bir bozgunla sonuçlanmasının üzerindeki tartışma henüz bitmiş değildi. Trakya halkı ise, bugün dahi bu savaşın neden yitirildiğini, neden "Bozgun" olduğunu öğrenmiş değildir. Çevre kültüründen ve çevre tarihinden yoksun bir eğitim sistemi içinde halkın gerçekleri öğrenmesi elbette ki mümkün değildir. Türk Ordusunun savaş geleneklerine ve ahlakına tamamen ters düşen bir durumun elbette ki Hocwaechter'in değindiği gerçekler dışında kalan nedenleri vardır. Fransız Savaş Muhabiri ve “Hastanın Başı Ucunda” kitabının yazarı Stephane Lausanne, Kırklareli Bozgunu’nun 23 Ekim günü gece saat 22’de ve çok kötü bir havanın hüküm sürdüğü gece Tümen Komutanlarından Aziz Paşa’nın emri ile iki ayrı koldan gece savaşına çıkan iki alayın bir süre sonra birbirlerini Bulgar birliklerinden zannederek karşılıklı olarak giriştikleri çatışma sonunda taraflardan birinin bozulmasıyla askerlerin kaçışmasıyla başladığını yazmaktadır.
Hiç kuşkusuz bunun doğru olduğu söylenemez. Fakat mümkün olabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır. Gerçek olan Kırklareli'nde ki Mahmut Muhtar Paşa komutasındaki 3. Kolordu’nun bozgun sonucu dağıldığıdır. Kırklareli ve köylerinde panik bu bozgun sonunda çıkmıştır. Ve de Bulgarlar 24 Ekim sabahı Kırklareli’ne ellerini kollarını sallayarak, yerli Bulgar ve Rum halkın sevinç gösterileri içinde girmişlerdir.
Kırklareli Bozgunu, savaşın bundan sonrası için olduğu kadar Trakya halkı yönünden de tamiri mümkün olmayan yaralar açmıştır.
Yazının devamı var...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol