TRAKYA’DA ÖYKÜSÜ BİTMEYEN SAVAŞ BALKAN HARBİ VE BOZGUN -5-

İstanbul'un alınmasından sonra Ortadoks Mezhebinin koruyucusu durumuna gelen Rusya Balkanlarda açıkça panislavist öncülüğü ediyor, "Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları üstüne Moskova’ya bağlı devletler kuracağını" söylüyordu. Nitekim 1774 yılında imzalanan Kaynarca Antlaşmasından sonra emperyalist gayelerine ideolojiyle bir mahiyet vermek, dini emellere sahip cemaate dayandırdığı bu ideolojiyle Balkanlarda imparatorluğuna katmaya çalıştığı halkları kendine çekmeye başladı. Esasen Kaynarca antlaşması Rusya’ya "Osmanlı Ortadoks tebaası lehinde müracaatta bulunmak hakkını" vermişti ve aynı zamanda "Balkanları elinde tutan bir devlet haline" getirmişti.
RUSYA'NIN GİZLİ PLANI:
"OSMANLI DEVLETİNİ AVRUPA’DAN
ÇIKARTALIM"
Kendi başına bağımsız bir politika izleyemeyecek kadar idari, askeri gücü zayıflamış olan Osmanlı Devleti, bu dönemde yer yer başarılar kazanmış ise de, bunlar son çırpınışlar olmuştur. Dert büyük, talih zebun, düşmanlar kavi olduktan sonra yapılacak olan durumun gereklerine ve isteklerine göre devleti yenilemek, Türk soyuna dayalı çağdaş bir düzen kurmaktı. Avrupa Kıt'asında denge sağlama, sıcak denizlere açılma, Hindistan'a uzanan kara ve deniz trafiğini kontrolüne geçirmeyi politikasının ana hedefi yapmış olan Rusya 1782 yılında ortaya gizli bir plan atmakta gecikmedi. II.Katerina'nın eliyle Avusturya'ya sunulan bu planda Osmanlı Devleti’nin Avrupa'dan atılması, torunu Constantine'in bir Yunan İmparatorluğu kurması, Eflak ve Buğdan'ın tampon birer devlet olarak kurulması, Dinyester ile Buğdan arasındaki yerlerin, On İki Adaların Rusya'ya bırakılmaları" öneriliyordu. Rusya'ya bu gizli planını Fransa tereddütle, İngiltere itirazla karşıladı. Tabii bütün sorunlar şu ezeli ve tarihi gerçekte toplanıyordu: "M.Ö. 3 ve 2. yüzyılların büyük Helen savaşları sırasında olduğu gibi, bütün kuvvetler denize hakim olanlarla bu hakimiyeti ele geçirmeye çalışanların menfaatleri ve Mısır ile Suriye kıyılarına sahip olmada toplanıyordu. Ve bütün boğuşmalar, uluslar arası ilişkiler Truva Savaşı’ndan beri daima büyük denizler ve onlara hakimiyet etrafında geçiyordu. Ulusal politikalarını bu gerçeğe dayandırmış olan İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı Devleti’nin dağılması halinde yeni sorunlar çıkaracağını biliyorlardı. "İngiltere ve Fransa Batıda nüfuslarını iyice yerleştirmeye çalışırken, Rusya'nın da Avrupa'nın Doğusunda bir hegemonya gütmesi "Kuvvetler Dengesi bakımından belki yeter bir gelişme idi. Fakat bundan Osmanlı Devleti zarar görüyordu. Uluslararası pazarlıkta kazanmaktan çok yitireceği topraklar,stratejik noktalar önemliydi.İşte Batılı politika tezgahlarında kotarılıp pişirilen buydu. Ve bunun adı "ŞARK SORUNU" idi. Bugün dahi geçerliliğini koruyan bu "Şark Sorunu" Türk halkının ulusal çıkarları ve hedefleri yönünden büyük faturaların ödenmesine neden olmuştur
"DOĞUNUN BATIYA ÜSTÜNLÜĞÜ
DOĞMASI" TERKEDİLİYOR
XVIII. yüzyılın olayları göstermiştir ki Osmanlı devleti hızla çökmekte, imparatorluk dağılmaktadır. Artık "dış koşulların müsaade ettiği süre dolmuştur." İslam Dininden olmak, Müslüman eyaletler ve ülkeler arasında birlik sağlamaya yetmemektedir. Çünkü Hristiyan toplulukların çoğunlukta bulunduğu eyaletler gibi "Kırım, Mısır gibi halkın bütün Müslüman olan eyaletlerde yabancı işgalini" ister görünmektedir. Anarşi yeniyi istemekten, yeniyi isteyenlerden gelmiyordu. Yıkıntı bozuk düzeni eleştirenlerin eseri değildi. Çöküntü bütün kesimlerde, bütün katlarda idi. İmparatorluk sınırları içinde ve ötesinde estirilen hava köhnemiş, yıpranmış bir çatıyı temelinden sarsıyordu.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol