BULGARLAR ÜMİTSİZ İLERLİYORLAR
Doğu Cephesi Kumandanı Abdullah Paşa savaşı feci bir şekilde kaybedince ordu Yıldız dağları eteklerini yalayan bir hat doğrultusunda, yani Vize, Saray yönünden Çatalca'ya, sağ kanat ise Çorlu yönünden çekilmeye devam etti. Çok kötü koşullar altında düzensiz bir şekilde devam eden bu çekilmenin amacı Çatalca’da yeni bir savunma hattı meydana getirmekti. Gerçi Avrupalılar, Bulgarlara karşı Osmanlı Ordusunun Çatalca'da da fazla bir şey yapacağına inanmıyorlardı. Ama Babıâli bütün umudunu Çatalca savunmasına bağlamıştı. Bütün hazırlıklar yapıldı, yeni siperler meydana getirildi, ikmaller yapıldı. Osmanlı Ordusu bu hazırlıkları yaparken Bulgarlar Trakya 'da ilerlemeye devam ettiler. İlerledikçe de hunharlıklarına devam ettiler. Kitle halinde öldürmelere yöneldiler. Köyleri, kasabaları ateşe verdiler. Zaten Trakya boşalmıştı. Özellikle Lüleburgaz, Karaağaç, Pınarhisar, Sakızköy muharebelerinden sonra Trakya'da göç daha zorunlu bir hale gelmişti. Bu sebepten asker çekilmeden önce halk İstanbul kapılarını tutmuş, göçmen kâfileler bütün yolları tıkamıştı. Babıâli, göçmenleri Anadolu yakasına geçmelerini sağlayacak tüm tedbirleri almıştı.
Bulgarlar Kasımın yarısına doğru Çatalca Savunma hattına dayandılar. Düşman, Halifenin ve Padişahın saltanat sürdüğü kutsal şehre 40 km. yaklaşmıştı. Heyecan son derece arttı. Babıâli'de, yabancı elçiliklerde siyasi temaslar yoğunlaştı. Zira Bulgarların ilerlemeleri Avrupa siyasi çevrelerinde endişe yaratmıştı. Kuvvetler Dengesinin Rusya lehine bozulma ihtimali belirmişti. Balkanlarda da yeni gelişmeler müşahede ediliyordu. Bulgarlar da zor durumda idiler. Fakat İstanbul'u almadıkça mütakere yapmaya yanaşmıyorlardı. Ümitsiz ilerlemişlerdi fakat Çatalca Hattını yaracaklarını ümit ediyorlardı.
BULGARLAR ÇATALCA'DA YENİLİYORLAR
Kırklareli, Lüleburgaz Bozgunları sonunda İttihat ve Terakki Partisinin önde gelenleri memleketi terk etmişler, Paris ve Londra'ya kaçmışlardı. Batı cephesinde Ali Rıza Paşa Komutasındaki Ordu Komanova ve Manastır Savaşlarında yenildikten sonra tamamen çökme durumuna gelmişti. Selanik de gözaltında bulundurulan Abdülhamit'i "düşman eline düşer" ihtimaline karşı İstanbul'a nakledilmişti. Abdülhamit İstanbul'a geldiğinde yanındakilerle konuşurken; "bir yılda iki yenilgi çok değil mi" diye sormuştu. Trablus, Bingazi ve Balkan Savaşını kasteden Abdülhamit, Çatalca'daki top seslerini İstanbul'dan ebetteki duymuştu.
Çatalca'da düşman insafsız bir saldırıya geçti. Fakat Osmanlı Ordusu bu saldırıya yiğitçe karşı durdu. Çok şiddetli topçu ateşine Türk tabyalarından aynı şiddette karşılık verildi. Bu savunma hattını geçeceklerinden o kadar emin görünen Bulgarlar, beklemedikleri bir mukavemet ile karşılaştılar. Türk topçu ateşi altında Bulgarlar erimeye başladılar. Artık bitkin ve yorgun düşmüşler, yeni bir Türk Mucizesi ile karşılaştıklarını anlamakta gecikmediler.
Çatalca'da o kadar şiddetli bir savaş oldu ki her iki taraf da çok sayıda kayıp verdi. Özellikle Bulgarların kaybı daha fazla idi. Mahmudiye ve Mahmut Paşa Tabyaları ile Karacalı sırtlarını savunan yedi numaralı tabyaya saldıran Bulgarlar korkunç bir ateş çemberi içinde yok olup gidiyorlardı: “Savaş böylece üç gün devam etti. Bulgarlar Savunma Hattını yaramayacaklarını anlayınca, daha fazla kayıplara uğramamak için mütareke teklifine yanaştılar. Nazım Paşa'nın vagonunda mütareke antlaşmasını imzaladılar. Artık Balkan Savaşı'nın kaderi yeni bir yön alıyordu.
Savaşı izlemiş bulunan Fransız Savaş muhabirlerinden ve "Bozgun" adlı eserin yazarı Stephane Lausanne, Çatalca Muharebesi hakkında şu hükme yer veriyor: (Devamı yarınki yazıda)
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol