"Bulgarların General Radko Komutasındaki 3.Ordusu Poyralı-Karaağaç arasında kalan, Lüleburgaz-Pınarhisar yolunun doğusunda mevzilenmişti.
General Kotinçef Komutasındaki 1.Ordu ise Lüleburgaz-, Turgutbey köyü sırtlarında yer almıştı."
Kırklareli bozgunu üzerinden 4-5 gün sonra Poyralı-Lüleburgaz Deresi boyunca çok şiddetli savaşlar başladı. Türk ordusu maalesef bu savaşa Bulgarlardan başka kendinden gelen kötü koşulları da yenmek zorunluluğu ile girdi. Trakya'yı kasıp kavuran açlık, panik, sosyal ve ekonomik yetersizlik, ulaşım, haberleşme olanaksızlığı Osmanlı ordusunu bütün yönleriyle etkisi altında bulunduruyordu. İşte Pınarhisar, Poyralı, Karaağaç, Turgutbey ve Lüleburgaz muharebeleri bu koşullar altında başladı. Buna rağmen Osmanlı Ordusu, özellikle ordunun sağ kanadı üstün başarılar elde etti. Bazı hallerde ve yerlerde düşmanı geri sürdü. Topçu, süvari ve süngü savaşları devam edip giderken Osmanlı Ordusunun sol kanadı bir gece ani baskına uğradı ve Bulgarlar Turgutbey Sırtılarından Türk mevzilerine girdiler. Göğüs göğüse savaşmak olanağını bile bulamayan birliklerimiz gafil avlanmışlardı. Büyük kayıplar sonunda Bulgarlar buradan ilerlemeye başladılar. Zaten ordunun cephanesi de bitmişti. İkman yapılamıyordu. Kumandanlar arasında haberleşme olmuyordu. Hiç kimsenin kimseden haberi yoktu. Bulgarların yeni toplar getirttiği istihbar edilememişti. Cephenin orta kesiminde direnen Şevket Turgut Paşa Komutasındaki birlikler de bir süre sonra çekilmeye başladılar. Cephenin sol ve orta kesimleri tamamiyle çöktü. Ordu açlıktan, idaresizlikten, cephanesizlikten bozuldu. Savaşı Sakızköy'den yöneten Abdullah Paşa’nın hiçbir şeyden haberi yoktu. Çünkü Abdullah Paşanın "ekmeği ve telgrafı yoktu." İşte bir felaketin gerçeğini anlatan söz…
Lüleburgaz, Turgutbey ve Karaağaç savaşları bozgun ve yenilgi ile sonuçlandığı halde Vize ve yöresinde bulunan Mahmut Muhtar Paşa yönetimindeki 3. Kolordu direnmeye devam etti. Buralarda çok şiddetli savaşlar oldu. Özellikle, Poyralı Derenin Batısındaki Kuştepe, Çamtepe, Kartalkaya sırtlarında yer alan Bulgarlara karşı Mahmut Muhtar Paşa kuvvetleri köyün doğu sırtlarında Musabey Tepe (Aktepe), Molla Mehmet Köprüsü, Helvacıdere, Yenikoru, Doğanca ve Cevizköy (Çangara) yöresinde bulunuyorlardı. Şiddetli savaşlar bir süre devam etti. Düşman Pınarhisar'a kadar geri çekilmek zorunda bırakıldı. Fakat cephanenin güneyindeki yenilgi sağ kanadı da etkiledi. Bu sırada Yıldızdağları içinde kalan Rum ve Bulgar köyleri halkı, çete savaşlarına başlamışlardı. Havada iyice soğumuş, kar yağmaya başlamıştı. Osmanlı Ordusunun bu kesimdeki kuvvetleri Vize ve Saray'a doğru çekilmeye mecbur kaldı.
Bir kez daha görüldü ki Osmanlı Ordusu, memleketin içi savaşa hazır değildir. Bunun sorumluları elbette ki Babıâli ve orduyu savaşa hazırlamamış olanlardı.
TÜKENİŞ
Lüleburgaz, Turgutbey, Pınarhisar ve Poyralı savaşları sonunda Doğu Cephesi tamamen çöktü. Bulgarlar İstanbul’a doğru ilermeleye başladılar. Yıkıntı, çöküntü, açlık, cephanesizlik bir orduyu böylece bitirdi. Öyle ki bu muharebelerde onbinlerce insanımızı şehit verdik. Aileler perişan oldu. Köyler, kasabalar yakıldı, yıkıldı, birçok kutsal yerler tahrip edildi. Kan gövdeyi götürdü. Açlıktan, hastalıklardan insanlar öldü, insanlar öldürüldü. Bunlar yetmiyormuş gibi orduda, halk arasında kolera, tifüs gibi bulaşıcı hastalıklar başladı. Hastaneler hangi birisini kabul etsin? Kilometrelerce yürüyen yaralıları mı, yoksa koleraya tutulanları mı? Ne halkın, ne askerin ıstırabını dindirecek, derdine derman olacak bir olanak kalmamıştı. On binler yürüyüş halinde. Göç var. Trakya insanı kanlar içinde yüzüyor. Bu manzarayı gören bir gerçeği şöyle dile getirmişti:
“Ben çamurlar içinde değil, gerçek bir kan deryası içinde yüzüyordum. Bir siper içine girdiğim zaman ceset yığınları üzerinden atlamaya mecbur oldum. Askerlerimizin ekmeği yoktu. Öylelerini gördüm ki dört gün yemeksiz kalmışlardı.
Yazının devamı var...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol