Edirne Ozan Agaci Sairlerinin aylik Siir Dinletileri’nin Subat ayi toplantisinda Trakya Üniversitesi ögretim üyelerinden Prof. Dr. Recep Duymaz “BEN GÖNEN’DE DOÄzDUM” diyen ünlü hikayecimiz Ömer Seyfettin’i anlatti. Biz de bu dinletide bulunmak için Kirklareli’nden kalkip Edirne’ye gitmistik. Toplantida konusan Recep Duymaz da Gönenli oldugu için Ömer Seyfettin’i daha bir ayrintilarla ortaya koydu. Degerli bilim adami konusmasinda Gönen Belediyesinin yillardan beri Ömer Seyfettin’i anma programlari düzenledigini, bunu gelenek haline getirdigini, bunun bir örnek olusturdugunu, kentlerin yetistirdikleri ünlü kisilerle tanindigini, bu biçimde üne kavustuklarini söyledi. Ömer Seyfettin’in edebi kisiligini, Türk hikayeciligindeki yerini, yapitlarindaki özellikleri ve karakterleri dile getirdi. Edebiyat dilinde Türkçe’nin sadelesmesi hareketine öncülük ettigini belirtti.
Herkesin bildigi gibi Ömer Seyfettin asker kökenli bir yazar ve öykücüdür. Harp Okulunda okumus, subaylik yapmis, bir ara ordudan ayrilmis, fakat sonradan tekrar orduya dönüs yapmis, ülkenin en çalkantili döneminde, Osmanli’nin Balkanlar’da ciddi sikintilara düstügü, olaylarin hizla degisip gelistigi bir zamanda yazarlaga, Selanik’te Türk öykücülügüne yön ve ivme kazandirmaya basladi. Balkanlar’daki bozgunu görmüs, yasamis, geçen trajik olaylari öykülerine yansitmis, “halkin canli hayatindan aldigi konulari halkin canli diliyle” anlatmaya, yazmaya baslamistir. Edebiyatçilarin vurguladigi biçimde “hikayeciligimizin gerçekçilik yoluna girmesinde ve uslûpla özentiden kaçinilmasi” baglaminda örnekler vermistir.
Ünlü hikâyecimiz Ömer Seyfettin’in yasamindan aktarilan kesitlerin bir yerinde, ünlü romancimiz Resat Nuri Güntekin’in onun için “ölümü üzerinden bunca yil geçtigi halde onun hâlâ etrafimizdaki canli insanlarin birçogundan daha fazla bir kuvvetle yasadigini” söylemistir, ki bu saptama bugün de geçerlidir. Degerli bilim adami Recep Duymaz da konusmasinda bunu vurgulamistir. Çünkü, Türk halki, Türk okurlari onun öykülerinde tarihini, kendi tarihsel yasamini, tanik oldugu olaylari ve her seyden önce dilini bulmustur. Özlem ve Mehmet Agirganlar ne iyi yapmislardir ki aylik siir dinletisi toplantisina Ömer Seyfettin konusunu da getirmislerdir.
Ömer Seyfettin, Selânik’te yesermeye baslayan Türkçülük Hareketi’nin içinde ve önünde olmustur. Türkçe onlarin elinde ve kaleminde Yunus Emre gibi Bayrak olmustur. Yazi yazdiklari GENÇ KALEMLER Dergisi’nden arkadasi edebiyatçi Ali Canip Yöntem, onun on cilt tutan hikâyelerinin sik sik basildigini, Türk okurunun bu kitaplari okudugunu, bunun Ömer Seyfettin’in edebiyatta seçkin bir yer edindiginin göstergesi oldugunu belirterek, “ÖMER SEYFETTIN TÜRKÇEMIZIN KRISTOF KOLOMBU’DUR” demistir. Ömer Seyfettin halkin canli dilini öykülerinde kullanarak yazmis, yazdiklarini da halk okumustur. Bomba, Beyaz Lale gibi eserleri cumhuriyet kusaklarinca onun eserleri içinde en çok okunanlar olmustur.
“Dilde Devrimci, Türkçülük ideolojisinde öncü olan Ömer Seyfettin, Türk insaninin kenara itildigi, gururunun incindigi bir zamanda, Osmanli’nin çöküs yillarinda yazdiklari ile insanimiza moral vermistir. Onun Türk hikayeciligine getirdigi gerçekçilik, Türk Dili’ne getirdigi sadelik edebiyat çevrelerinin ilgisini çekmis, dis basinda da yankilar bulmustur.”
Ömer Seyfettin çok genç (36) yasta ölmüstür. Yasami mutsuz geçmistir. Memleketin en bunalimli zamaninda yazarlik, askerlik yapmis, bu yillarda yaptigi evlilik de ona huzur getirmemistir. Evliliginden GÜNER adinda bir kizi olmustur. Üç yil beraber yasadigi Galibe Hanim’dan ayrilmis, acili, sikintili günler de bundan sonra baslamistir. Hastaliklarla bogusmustur. Kizi, esi Galibe Hanim’da kalmis ve bir daha da ne kizi onu, ne de o kizini görmüstür. Galibe Hanim evlenerek Misir’a gitmistir. GÜNER, babasinin Ömer Seyfettin oldugunu unutmustur. Üvey babasi ona bunu hiç hissettirmemistir. Annesi de bunu söylememistir. Ömer Seyfettin 6 Mart 1920 tarihinde ölürken kizi için ancak iki defa “Çocuk, Çocuk” diyebilmistir. Kizi onbir yasina geldiginde babasinin ünlü hikayeci Ömer Seyfettin oldugunu ögrenebilmistir. Ömer Seyfettin’in ve kizi Güner Hanim’in bu yanini anlatan Necati Güngör kizinin babasinin kitaplarini kitapevlerinden satin alarak okudugunu, üvey babasinin zenginliginden sonra çok fakirlik çektigini, öyle de hayata veda ettigini yazmistir. Derler ya Her Insanin bir Hikayesi Vardir. Ömer Seyfettin’inde hikâyesi böyledir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol