Türkiye Istatistik Kurumu'nun "GELIR ve YAÅzAM KOÅzULLARI ARAÅzTIRMASI" 20 Aralik'ta gazetelerde çikti. Okuyanlariniz, arastirmayi inceleyenleriniz olmustur. Ancak biz de arastirmayi okumamis, görmemis, incelememis olanlar için yazalim dedik. Yalniz bu arastirma 2010 yilini kapsamaktadir. Bu nedenle arastirma 2010 bilgi ve rakamlari isiginda 2011 yilini da kismen olsun degerlendirme imkani vermektedir.
Önce Türkiye'de "HER 100 HANEDEN 61'I BORÇLU". Bu kesim taksit ödüyor. Halkin yüzde 61'i ise kendi evinde oturuyor. Bu temel bilgiden hareketle arastirmanin diger rakamlari içinde bir çarpici husus kentlere göre köylerde yoksulluk daha fazla. Kentlerde yoksulluk yüzde 14, yüzde 15 iken bu kirsal kesimde yani köylerde yüzde 16'nin üstündedir. Köyde ve kentte yüz kisiden 60'i kendine ait evde oturmasina ragmen yüzde 87'si tatil yapamiyor, yüzde 66'si beklenmedik zamanda ortaya çikan harcamalari yapamiyor, yüzde 82'si ise evde eskimis, dökülmeye yüz tutmus esyalarini, mobilyalarini degistiremiyor.
Bu sonuçlarin isiginda Türk halkinin durumu, geçim sartlari, zamana uygun yasam imkani yoktur. Kaldi ki Türk halkinin yüzde 16'si yoksulluk sinirinin altinda yasamaktadir. Zamlar da bu kesimi vurmaktadir. Bir vergi uzmani hükümetin gelirden vergi alamadigi, tahsilat yapamadigi için tüketim maddelerine zam yaparak vergi aldigini söylemistir.
Fakir insan her toplumda, her ülkede vardir. Fakirlik sadece bize mahsus degildir. Ancak zengin ülkenin fakiri bizim fakir insanimiza oranla daha iyi sartlardadir. Biz de kisi basina milli gelirden on bin lira düserken ileri ülkelerde kisi basina bizden daha fazla, 50 bin, 70 bin ve hatta 100 bin dolara yakin milli gelirden pay alanlar vardir. Böyle bir ülkenin fakiri her halde bunlarin altinda pay aldigi için fakirdir.
Peki, çözüm nedir? Ne yapmali ki sartlari biraz olsun iyilestirelim?
Ekonomistler bu durumlarda çareyi üretim artisinda ve tasarrufta görmektedirler. Milli gelirin de adil biçimde dagitimini göz ardi etmemek gerektigini söylemektedirler. Åzüphesiz bunu yapacak olan hükümetlerdir. Üretimi mi tesvik ederler, harcamalara kisitlama mi getirirler bilemem. Ancak toplumsal katlar arasinda farklarin büyük olmasi kabul edilir sey degildir. Bu gerçegi hükümet olanlar da bilirler. Hükümet, öngörmektedir. Yani önceden ve herkesten önce gerçegi gören hükümetlerdir.
Dünyada ekonomik krizin yasandigi zamanlarda bir ülkenin ekonomisi ne kadar saglam ve saglikli olursa olsun krizden etkilenmemesi mümkün degildir. Türkiye bu sürece girmistir. Nitekim uzmanlar 2012 yilinin 2011 yilindan daha zor geçecegini, Türkiye'nin yüzde 3 oraninda büyüyebilecegini söylemektedirler ki yüzde 3 büyüme sikinti ve daralma demektir. Böyle sartlarda hükümetler iyilestirme yapamazlar. Daha dogrusu zorlanirlar. Åzapka düsecek kel görünecek. Ilerde ne olacagini hep birlikte görüp yasayacagiz.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol