TÜRKİYE'DE KADININ ADI

Tarih boyunca kadının hikâyesi, çilesi bitmemiştir. Yüzyıllar, bin yıllar boyunca görülmüştür ki kadının yerini, topluma dâhil edilmesini mümkün kılmak kolay olmamıştır. Kadın üzerine toplumda üretilen KÖR İNANÇLARI'ın da bunda yeri olmuştur. Mesela Türk kadını tarihte Hakan'ın yanında iken, ülkeyi birlikte yönetirken sonraki zamanlarda HATUN (kadın) gitmiş, Hakan ülkeyi yönetmede tek kalmıştır. Bu durum erkek egemenliğine, kadının daha da dışlanmasına yol açmıştır. Özellikle OKUMUŞ KADIN modern zamanların iş bulamayanı olmuştur. Bir süre önce uluslararası alanda kadının durumu ile ilgili yapılan araştırma ve anketlemede Türkiye'de lise ve üniversite çıkışlı kadının iş bulmakta daha da zorlandığı, engellerle karşılaştığı ortaya         çıkmıştır.
Osmanlılar zamanından Cumhuriyete kadar Türkiye'de KADININ ADI yoktu. Örneğin 1880'li yıllarda yapılan nüfus sayımında kadınlar sayılmamışlardır. "YOK" farzedilmişlerdir. Türkiye'de KADIN HAREKETİ, kadının sesinin duyulması İkinci Meşrutiyet'ten (1908'den) sonra duyulmaya başlamıştır. Ancak yine de kadın toplumda ve hatta ailenin içinde yoktu. Kadın toplumda yüzü gözü kapalı bir varlıktı. Mustafa Kemal ATATÜRK, Türk kadınını topluma dâhil etmiş, seçme ve seçilme hakkı tanımış ama şunca yıldan beri kadın Batılı anlamda özgür değildir. Son yıllarda toplumda görülen KADIN CİNAYETLERİ'nin temelinde kadının özgürlüğünün engellenmesi yatmaktadır. Kadın hâlâ eşinin gücüne, otoritesine, yasaklarına uymak zorundadır. Tek başına karar vermesi, kararlarını uygulaması zordur. Önünde Aziz Nesin'in dediği "YOKUŞ MUSTAFA" vardır. Yazar, rahmetli DUYGU ASENA'nın dediği gibi "Kadının Adı Yok"tur. Vardır ama "YAKIŞIKSIZ İSİMLER"le vardır. 1993 yılında Erzurum bölgesinde yapılan bir araştırmada kadına yakıştırma 104 çeşit isim ortaya çıkmıştır. Yani Doğu Anadolu'daki kadının (2 Mart 1993) yılında Türkiye'de tam 104 yakışıksız ismi vardır. Mesela buralarda kadına "Akrepsultan", Avrat, Besleme, Dırdır Makinesi, Köroğlu, Ev Direği, Eksik Etek, Ev Uşağı, Ev Yıkan, Gırgır, Kaşık Düşmanı" gibi isimlerle hitaplar vardır. Şüphesiz bunları kadına yakıştırmak ona hakarettir. Oysa Kadın erkeğin yarısı (erkeği tamamlayan) , toplumun bir parçasıdır. Kadın yoksa o toplum YARIM TOPLUM'dur.
Türkiye'de KADIN SORUNU hâlâ ciddidir. Özellikle OKUMUŞ KADIN için bu durum daha da zorlu bir sorundur. Kadın korkutulmak suretiyle serbest hareket ve kararlardan vazgeçirilmeye çalışılmaktadır. Direndiği taktirde ÖLDÜRME KORKUSU gelmektedir. Son yıllarda öldürülen kadınlar evinden kaçıp Sığınma Evleri çatısı altına girenler neyin nesidir? Evin bacası tütüyor ama ateşteki tencerede et mi kaynıyor dert mi kaynıyor, bilen yoktur. Ama olaylar vardır. Olaylar gerçeğin ifadesidir. Olay varsa gerçek de vardır. İnsanoğlu gerçeği hep olayların içinde aramıştır. Korkup gerçeği aramaktan kaçındığı zamanlarda ise MUCİZE'ye sığınmıştır. Onu gerçek sanmıştır. Fakat GERÇEK hep vardır, kadının yaşadığı gerçektir.
Bir başka zaman bu konuya yine döneceğiz. Dünyada kadın nasıl algılanıp anlatılıyor ona bakacağız.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol