TÜRKIYE'DE YOKSULLUK KONUSULMUYOR, DEVLETIN KURUMLARI TARTISILIYOR

Bugün Türkiye’de iktidarin gündemi Demokratik Açilim, halkin açilimi ise yoksulluga yolculuktur. Yoksulluk giderek halkin belini bükmektedir. Ülkenin ekonomisi her yönden tehlike krizini isaret etmektedir. Sanayide üretim giderek daha daralmakta, sattigimiz azalmaktadir. Ekonomideki kritik durumu, halkin yoksullastigini rakamlara dökersek durumun vahameti daha da açik ve seçik hale gelmektedir.

Son arastirmalar ülkemizde her yüz kisiden 26’sinin yoksul hale geldigini göstermistir. Kriz dolayisiyle bir milyon kisi isini ve asini kaybetmistir. Böylece memleketimizde issiz sayisi 5 milyonun üstüne çikmistir. Ancak bazi uzmanlara göre bu rakam is aradigini kayit yaptiranlari ifade etmektedir. Eski adi ile Isçi Bulma Kurumuna kayit yaptirmayanlar yaptiranlar kadar bir yekün tutmaktadir. Öte yandan devletin bütçesi açik vermeye devam etmektedir. Çek-senet kullananlarin yüzde 30’u protesto olmustur, kapanan isyeri sayisi hizla yükselmekte yüzbine yaklasmaktadir. Insaat sektörü ile birlikte tarim da çökmüs, üretim büyük ölçüde düsmüs, Türkiye hemen hemen her seyini disardan alir duruma gelmistir. Türkiye’nin Avrupa’dan gelen mallara karsi yerli mali koruma imkani da yoktur. Avrupa Birligi ile yapilan Gümrük Birligi Anlasmasi ile bu imkanini kaybetmis, gümrük kapilarini sonuna kadar Avrupa’ya açmistir. Isçi ve memur emeklilerinin yüzde 77’si borçludur. Çiftçi ise gelecek iki yillik üretimini borça ipotek etmistir. Yani çiftçi, esnaf gelecek üretimi, gelecek geliri çoktan yeyip bitirmistir. Tabii devletin de borçlanmasi devam etmektedir.

Peki bu acikli tabloyu hükümet yetkilileri konusup, halka bir çare, bir yol gösteriyorlar mi? Dedikleri bir sey var mi? Yoktur. Konusulan, tartisilan, halkin kafasini karistiran Demokratik Açilim dedikleri bir bilmecedir.

Türkiye’nin bunlarin disinda da baska ciddi sorunlari vardir. Cumuhuriyetin köklü ve temel kurumlari ciddi rahatsizliklar içersindedir. Silahli Kuvvetler tarihinde görülmemis bir sekilde, gün geçmiyor ki medyada kendisini rahatsiz edici, üzüntü verici bir haberle karsilasmis olmasin keza yargi da görülmemis bir rahatsizligin içersindedir. Bir bulasici hastalikla mücadelede bile halkin kafasini karistiracak açiklamalar gelmektedir. Bunlar cumhuriyet tarihinde görülmemis seylerdir. Sanki birileri bu halki huzursuz etmek için elini uzatmis, boyuna karistirip duyuyor. Bu durum anlasilir sey degildir. Yalniz sunu söylemek gerekir, halkin moral kaynaklari zafiyet içersindedir. Herkes bilmelidir ki bu halk bu tartismalari ve yapilmak istenilenleri, varilmasi amaçlanmis hedefleri anlamis degildir. Bir reform yapilip, halka bu gidisi begenip begenmedigi sorulursa eminim ki yüksek oranda HAYIR çikacaktir. Bizim halkimiz tarihsel gelenegi ve bilinci ile devletin sarsinti geçirmesini, didiklenmesini hosgörü ile karsilamaz. O, siyasi tercihi ile devletçidir. Devleti bugüne kadar her derdin çaresi olarak görmüstür, devletsiz yasamamistir. Devlete “BABA” demistir. Devlete “ANA” demistir. Bu nedenle halkin devletle iliskilerindeki hassasiyetini iyi görmek, iyi anlamak gerekir. Devletin yapisina ve isleyis biçimine yönelik bu tartismalarin meydana getirdigi yüksek tansiyonu düsürmekte sayisiz yararlar vardir. Gündemi degistirmek için akilci ve gerçekçi DURUM DEÄzERLENDIRMESI yapmak gerekir. Bunu da yapacak olan hükümettir. Sayet bu tartismalar demokrasinin, demokratiklesmenin geregi ve sonucu gibi görülüp algilaniyorsa halkin bunu da anlamasi mümkün degildir. Halkin beklentisi krizi sona erdirecek sosyal, siyasal ve ekonomik önlemleri etkili biçimde alip yürürlege koymak, halka UMUT vermektir. Gerçi halk için pek önem tasimamaktadir.

nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol