TÜRKİYE'DE HALKIN GÖNÜLLÜ YARDIMLARININ ÖZELLİĞİ

Türk halkı yardımsever bir halktır. Yardım etmeyi, yardımlaşmayı sever. Hatta kendi soyundan, kendi dininden olduğuna bakmaksızın yardım etmek gerekiyorsa, yardım yapar. Bunun tarihte ve yakın zamanlarda çok örnekleri görülmüştür. Uluslararası yardımlaşma bağlamında sanıyorum birçok ülkenin önündeyiz. Hatta Sayın Başbakan Somali'ye yardım konusunda yaptığı bir konuşmada Türk halkının tek başına yardım edecek parasal ve gönül zenginliğine geldiğini, halkın Somali'ye 300 milyon dolar yardım yaptığını söylemiştir.
Ancak halkın yardımının rengi kadar, yönü de önemlidir. Araştırmalara göre halkımızın yüzde 80'ni yardım yapmayı sevmektedir. Yardımları gönüllüdür. Ancak ne var ki yardımları daha çok dini alanlara yöneliktir. Yardımlardan karşılık olarak bir beklentisi yok gibidir ama hiç değilse SEVAP beklentisi vardır. Sevap kazanmak onu rahatlatmaktadır. Bağışları da bu doğrultudadır. Yaptığı yardımlarla birçok dini eser inşa edilmiştir.
Görülüyor ve seziliyor ki Türk halkının yardımlarında Dini köken vardır. Yardım Düşüncesi'ni daha çok dini inançlar beslemektedir. İyilik yapmak, sevap kazanmak, gönül almak Türk insanının Din Kültürü ile beslediği hasletlerinden biridir. Fakat Ulusal duyguların daha öne çıktığı zamanlar insanımızın Gönüllü Yardım biçimi yön değiştirmektedir. Örneğin Kıbrıs Barış Harekâtı'nda bu açıkça görülmüştür. Aslında tarih boyunca insanımızın olağanüstü durumlarda, savaş ve seferberlik zamanlarında bu durumu göğüs kabartıcı noktaya gelmekte, insanımızın yardımını uzatabilmek için kuyruğa girmektedir. Milli mücadelede halkımızın bu özelliği daha bariz biçimde görülmüş ve yabancıları şaşırtmıştır.
Ancak halkın gönüllü yardımları üzerine yapılan analiz ve araştırmalarda ve normal şartlarda insanımızın eğitim, okul gibi Aydınlatıcı Alanlara, araçlara pek yardım yapmadığı ortaya çıkmıştır. Yardım yapma açısından Hastane okuldan önce gelmektedir. Oysa Balkanlar'da, Avrupa'nın diğer ülkelerinde halkın gönüllü yardımlarının daha çok Eğitim ve Kültür alanlarına yönelik olduğu dikkati çekmektedir. Uzmanlar, yetkililer bu durumun yardımı yapan kişinin aldığı eğitim ve hayat anlayışına bağlı olduğunu söylemişlerdir. Yardım nedenini anlamış olmasıyla ilintili olduğunu belirtmişlerdir. Mesela tarihte Balkan ülkeleri halklarının barış zamanında dahi yardımlarını kiliseye değil, okullara, eğitime yaptıkları görülmüştür. Onlara göre eğitim, okul ilerlemenin karanlıktan kurtulmanın yolunu açan öncelikli etkenlerdir. Balkan Savaşı'nı bu sayede kazandıklarını, öğrendikleriyle aldıkları eğitimle üstünlük sağladıklarını anlatmışlardır.
Okul ve Eğitim ne kadar kurtarıcıdır? Bu sorunun yanıtını Peygamberler, Bilge kişiler "OKUYANLA OKUMAYAN HİÇ BİR OLUR MU" biçiminde cevaplamışlardır. 1906 yılında Kırklareli Merkez Kocahıdır İlkokulu'nun anlında bu sözün yazılı olduğunu söylerler. Şimdi o söz halen orada yazılı mıdır, bilmiyorum. Yazılı değilse oraya, ülkemizin dağına, taşına, bayırına, meydanına yazmak gerekir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol