Cumhuriyet ilan edildiğinde 1923 yılında 12 milyonluk Türkiye nüfusunun 80'ni köylerde yaşıyordu ve bunlar tarımla uğraştıkları için kendilerine ÇİFTÇİ(Rençper) deniyordu. Bugün bu durum tersine dönmüş, tarım alanında 6 milyon insan kalmıştır. Ancak bunların hepsi çiftçi değildir. Bir başka ifadeye göre ülkemizde her 4 kişiden biri, çiftçidir. Bu çiftçi sayısı Türkiye'ye fazlamıdır? İngiltere'yi 4 milyon çiftçi beslediğine göre, bu sayı Türkiye'ye biraz fazladır. Fakat ne var ki İngiltere çiftçisi memleketinin insanlarını beslerken biz beslemekte zorlanmaktayız. Bu neden yüzünden uzmanlar Türk çiftçisinin ülkesini besleyemediğini, üretimde açık verildiğini söylemektedir. O takdirde üretimi arttırmak gerekmektedir.
Tarım, Türkiye'nin stratejik alanıdır. Bu kesimde sorunlar vardır. Üretim artmadığı gibi toprağın erozyonu da söz konusudur. Şüphesiz tarımın birçok yönden ilgilendiğimiz, ilgilenmemiz gereken sorunları bulunmaktadır. Her şeyden önce Türk tarım sektörü halkı besleyecek seviyede olmalıdır. Asıl sorun tarım sektörünü bu noktaya getirebilmektir. Uzmanlara göre Tarım sektöründe bir takım radikal değişikliklere, düzenlemelere gerek vardır. Ülkemizde toprak aşınmakta, miras yolu ile bölünmektedir. Toprağın erozyona açık olması ciddi bir sorundur. Onun önlenmesi gerekir. Ekim ve tarımsal gıda ekim alanlarının daralması ayrı bir sorun olarak ilgimizi çekmektedir. Tarım sektöründe görülen bütün bu sorunların, ciddi biçimde ele alınması, sektörler arası ekim alanlarının daha verimli hale getirilmesi gerekmektedir.
Şüphesiz ülkemizin tarım sektörü Cumhuriyetin ilanından bu yana gerek üretim gerekse mekanizasyon yönünden büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Üretim teknikleri değişmiş, ürünlerin kalitesinde iyileştirmeler yapılmıştır. Türk çiftçisi bu noktaya karasabandan, demir pulluktan, çalı çırpı tırmıktan, harmanın döğenle yapılma noktasından gelmiştir. Buğday tohumluğu sektörlerden geçirilir, göktaşı ile ilaçlanırdı. Oysa bugün tarım sektöründe mekanizasyon aşılmıştır. Ülkemiz bugün itibariyle Avrupa Birliği'ne, Amerika Birleşik Devletleri'ne tarım alet ve araçları ihraç eder hale gelmiştir. Basında yer alan bilgilere göre Türkiye'nin tarım sektörü için dışarıdan satın alınan araç ve gereçlerde büyük ölçüde azalmalar meydana gelmiştir. Günümüzde tarım sektörünün önemi arttıkça tarımsal alana yatırımlar da, çiftçiyi bilgilendirme, çiftçi eğitimi de toprağı sulama teknikleri de artmıştır. Türkiye'de gıda sanayinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Fakat ne var ki ülkemiz hala bazı tarım ürünlerini, gıda sanayi maddelerini ithal eder durumdadır. Türkiye ancak son zamanlarda tohumluk ithal etmekten kurtulmuştur. Kuraklığa bağlı olarak buğday ithalata devam etmektedir. Bu demektir ki Türkiye kendini besleyememektedir. Tabi bu süreçte toprak da önemli el değiştirmeler olmuştur. Toprağın miras yoluyla bölünmesi süreci durdurulmuştur. Kısaca Türk tarımında bünyesel değişiklikler, ilerlemeler devam etmektedir. Türkiye bürgün mutlaka Ortadoğu'nun buğday ambarı olacaktır. Zira tarım kesiminde müthiş bir potansiyel vardır.
Tarımın geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemi yadsınamaz. Ancak önceki yıllarda nüfusun büyük bir kısmı kırsal alnada yaşamaktaydı. Yine büyük bir kısmı tarımla uğraşmaktaydı. Uzun yıllar yanlış politikaların birkmiş sorunları kırsalda yaşayan ve hizmeti en son noktada ve asgari düzeyde alan bu kesim doğal olarak hem eğitim hem de ekonomik açıdan geri kalmışlardır. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen üretimlerine devam etmişlerdir. Tarımda verimlilik göreceli bir kavramdır. Hem bu verimlilik sadece çiftçiye bağlanamaz. Yüzyıllardır toplumu ve kendilerini beslemişlerdir. Ülkemizde ne geçmişte ne de bugün (savaş koşulları hariç) insan beslenmesinin tüm ihtiyaşlarını çiftçiler üretmektedirler. Bugün ülkemizde üretilen temel gıda maddesinde toplumumuzun dengeli ve sağlıklı bir şekilde beslenebilecek üretim yapılmaktadır. Ancak bu üretim adaletli paylaşılamadığı için açlık veya dengesiz ve yetersiz beslenme sorunu ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda kapitalist sistem ülkemizde de ağırlığını hissettirmektedir. Yıllar önce çiftçilik köylünün işi diyen zihniyet serkaye birkimini sağlaması nedeniyle bugün tarımı artık entellektüeller yapmalı diyebilmektedir. Yani köylünün elindeki üretim araçlarına göz dikmişlerdir. Ancak şu unutulmamalıdır ki sermaye kar etmediği bir alanda bir an durmaz. Onlar toplumun beslenmesini düşünmezler. Bir anda daha karlı alanlara kayabilirler. Yani sadakatları sadece parayadır. Oysa köylü uzun yıllardır her türlü koşula rağmen üretime devam etmiştir. Onun içindir ki köylü lafta değil gerçekte milletin efendisidir. Efendi de kalmalıdır. Bu ülkede yaşayan herkesim köylüye bu anlamda sahip çıkması ve de minnet duyması gerekmektedir. Necdet GÖÇ Türkiye Ziraatçılar Derneği Kırklareli İl temsilcisi