TÜRKİYE'Yİ AVRUPA ÜLKESİ YAPMAK BİZİM İŞİMİZ

Türkiye 1839 yılından beri yani 175 yıldır Avrupalı olmaya çalışmaktadır. Ancak Türkiye Osmanlıların yaptıkları bazı reformlara, Atatürk'ün yaptığı devrimlere rağmen bir AVRUPA ÜLKESİ olamamıştır. Bu süreçte Avrupa Birliği'ne üye olmak için başvurusu olmuştur. Başvurusu kabul edilmiş, müzakereler başlamıştır. Türkiye Avrupa Birliği içinde yer almak için müracaatını 1963 yılında, İsmet İnönü'nün Koalisyon Başbakanı olduğu 1963 yılında yapmıştır. Buna göre 52 yıldır ülkemiz Türkiye Avrupa Kapısı'nda beklemektedir. Avrupa Birliği ile görüşmeler zaman zaman kesilerek devam etmektedir. Görüşmeler birliğin ortaya koyduğu ölçülere yani Avrupa'nın isteklerine göre yapılmaktadır. Ucu Açık Görüşmelerin ne zaman biteceği ise belli değildir. Sonsuza kadar da devam edilebilir. Masa başında böylesine bir Görüşme Yönetimi'ni kabul etmişiz.
Basında yer alan bilgilere göre şimdiye kadar bazı maddelerde anlaşma sağlanmış, Avrupa Birliği'nin uygarlaşma ölçülerini (Kriterlerini) kabul etmiş bulunuyoruz. Bir kez Avrupa Birliği'nden en büyük isteğimiz olan işçilerimizin, insanlarımızın Avrupa'yı vizesiz yani izin almadan dolaşma, çalışma hakkını alamamışız. Sosyal ve ekonomik yönden bir avantajımızı yitirmişiz. Öbür yandan Avrupa Birliği Türkiye'nin yılda ürettiği 10 milyon ton sütün kayıtlı olan 3 milyon tonunu alacaktır. 7 milyon ton sütü bizim ülkemiz içinde satmamız, tüketmemiz mümkün olmayacaktır. Çünkü yurt içinde 7 milyon ton süt kayıt dışıdır.
Avrupa Birliği ülkemizde et kesim yerlerini yani mezbahaları sağlıklı bulmamıştır. Mezbahalar Avrupa standartlarına göre yeniden inşa edilecektir.
Avrupa Birliği ülkemizde çiftçi sayısını çok bulmaktadır. Bu nedenle çiftçi ailelerinden 7 milyon insan başka mesleklere kaymak zorunda olacaklardır. Bu yüzden ülkemizin tarım kesimi en büyük zararı görecektir. Bu 7 milyon insan köylerde yaşama ve geçinme imkanını bulamayınca kentlere geleceklerdir. Kentlerde yaşama ve çalışma olanağı arayacaklardır. Miras yolu ile arazilerin bölünmesi ayrı ve ciddi bir sorun olarak gündeme gelecektir. Bu uygulama çiftçiliği anlamakta güçlük çekeceği uygulama olacağa benzemektedir. Tarım kesiminde kalan çiftçi Türkiye'de ki gibi destek görecektir ama bu desteğin ölçüsü Avrupa Birliği çiftçisine yapılan kadar olacaktır.
Avrupa Birliği kapsamında Türkiye'de Gıda Tesisleri de elden geçirilecektir. Bir bilgiye göre ülkemizde 30 bin dolayında olan Gıda Tesisleri'nin yarısı hizmet dışı kalacaktır.
Bugün itibari ile bu bilgiler değişir mi değişmez mi bilmiyoruz. Ancak görünüş odur ki bir gün Avrupa Ülkesi olacaktır ama ağır bir fatura ödeyecektir. Bu nasıl Avrupalı olmaktır anlamak çok zor.
Bütün sorun Avrupa Birliği'ne müracaat ettiğimiz 1963 yılından bu yana geçen 55 yılda Cumhuriyet hükümetlerinin ülkeyi AVRUPA ÜLKESİ yapmak için fazla bir gayret göstermedikleri anlaşılmaktadır. Ülkemizin AVRUPA ÜLKESİ olması işini Avrupa Birliği'ne bırakmışız. Burada kendimize bir soru yöneltmemiz gerekir. NİÇİN AVRUPA BİRLİĞİ?
Avrupa dünyamızda bir kültür, bilgi, uygarlık, saniye ve bilim kıtasıdır. Cumhuriyetten önce Avrupa'yı taklit ve kopyalayarak durumu idare etmişiz. Atatürk bu durumu tersine çevirmek için YERLİ MALI üretim kullanmamız gerektiğini uygulamaya koymuş, hedef olarak Türk halkına çağdaş medeniyeti göstermiş, her alanda kalkınma, zamana uyum sürecini başlatmış, başarılı olmak için AKIL ve İLİM YOLUNU tavsiye etmiştir. Ancak ne var ki çalışmamız, eğitimimiz, ilimden, bilimden Akıl ve Bilim yolunda ısrarla kalmamız yetmemiş daha fazlası için bir şey yapılmamıştır. Türkiyemizi Avrupa ülkesi yapmak, Avrupa Birliği'nin şartlarını ve dayatmalarını kabul etmemize kalmıştır. Sorunumuz budur.

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Tekrar hosgeldiniz nazif hocam.