TÜRKIYE'YI ÇEVRECILIKTE ZOR GÜNLER BEKLIYOR

Bazi uluslararasi sorunlar Türkiye için gündemde degil. Çevre sorunlar, çevrenin kirletilmesi, küresel iklim degisikligi, Fosil Yakit denilen petrol, taskömürü ve dogalgaz gibi yakit kullanimi gibi sorunlar bizim toplumumuza mal olmus sorunlar degildir. Kaldi ki daha henüz ÇEVRE nedir, Çevre Kirlenmesi nasil seydir, Çevreyi en çok kim kirletir'' bunlari pek bilen yoktur. Bundan birkaç yil önce Tekirdag'da yapilan Çevre sorunlari toplantisina katilmis olan Gönüllü Çevreci bir yurttasimizdan dinlemistim. Bu toplantida çevre Bakanligi yetkililerine, "ÇEVRE BAKANLIÄzI NE IÅz YAPAR" sorusunu yönelttigini, onlarin da" ONUN NE IÅz YAPTIÄzINI BIR BILSEK''  biçiminde bir yanit verdiklerini söylemisti. Buna göre yakistirma ve ifade yerinde ise bizde çevre sorunu, Çevreyi Kirletme, Temiz Tutma sorunu henüz gündeme oturmus, yaygin biçimde topluma mal olmus degildir ve bu nedenle lüks bir sorundur. Oysa dünya bu sorunu çoktan tartisip, gündeme uluslararasi anlasmalar getirmis, yükümlülükler ortaya koymus, uygulamaya geçmistir. Yani bir anlamda gündeme EKOLOJIK HUKUK diye bir kavram gelmistir. 
Ekolojik Hukuk henüz daha sekillenmis degildir ama Birlesmis Milletler Iklim Degisikligi Sözlesmesi" 1992 yilinda imzalanmis, 1994 yilinda yürürlüge girmistir. Avrupa Birligi bu anlasmaya uymayi üyelerine zorunlu kilmistir. Gerçi Türkiye bir Avrupa Birligi üyesi degildir ama üyelere aday bir ülke olmasi itibariyle anlasmayi imzalamak zorunda kalmistir. Anlasma 2012 yilinda itibaren geçerli olacaktir. 2012 yilina kadar Türkiye havaya Sera Gazi salan enerji kullanimindan vazgeçmis olacaktir veya bir takim önlemlerle iklim degisikligine yol açan Sera Gazi için teknik önlemler alacaktir. Uzmanlar Türkiye'nin havaya Sera Gazi salan ülkelerin basinda geldigini söylemektedirler.
Ancak görülen odur ki Türkiye çevre,  hava, su, toprak kirliligi ile mücadele yok gibidir. Çevreyi kirleten sanayi kuruluslari için bir önlem almis degildir. Hatta kirletici fabrikalarin üzerine gittigi bile tartismalidir. Avrupa Birligi ise Türkiye'nin bu sorunu üzerinde ciddi olarak durmaktadir. Birligin Türkiye'nin çevre sorunlari üzerine yaptigi bir arastirmaya göre sorunun çözümü için Türkiye'nin 136 milyar dolar paraya ihtiyaci vardir.
Uzmanlar dünyayi kirletenin INSAN oldugunda birlesmislerdir. O halde insanin yasadigi yeri, çevreyi kirletmeyecek bir bilgi ve bilince sahip olmasi gerekmektedir. Bunun yolu da egitim olsa gerektir. Türkiye ÇEVRE MÜHENDISI yetistirmektedir ama Çevre Egitimi yapmamaktadir. Tabii ÇEVRE deyince insani kusatan canli ve cansiz maddeler oldugu hemen akla gelir. Mesela Görsel Kirlilik, Ses Kirliligi, Toprak, hava, Su Kirliligi gibi kirlilikler genelde ÇEVRE KIRLILIÄzI'ni olusturmaktadirlar. Ama tabii bizim gibi gelismekte olan ülkelerde SIYASET ve KÜLTÜR KIRLILIÄzI de oldugunu unutmamak lazimdir. Atalarimiz  "TEMIZLIK IMANDAN GELIR" demisler ama imanin da temiz kalmaya pek yetmedigi görülmüstür. Osmanli eyaletlerinde bir geziye çikan Tanzimat Devri Basbakanlarindan sair Ziya Pasa yazdigi bir beyitinde söyle der: 
Diyari küfrü gezdim beldeler, kâsaneler gördüm,
Dolastim mülkü Islami, bütün viraneler gördüm.
Viraneligin görsel kirlilik oldugunu söylemeye elbet gerek yoktur. Isyeri tabelalarinin standarttan uzak olmasi, rastgele renkte, boyda olmasi bile ileri ülkelerde Göz Kirliligi olarak kabul edilmistir. Onun için bazi ülkeler buna standart getirmislerdir.
Görülüyor ki çevreciligin herhangi bir yerinde degiliz. Içinde yasadigimiz çevrenin disinda oldugumuzu zannediyoruz. Oysa dogal, sosyal ve kültürel bir çevrenin içindeyiz. O bizi kusatmistir. Åzairin dedigi gibi." O mahiler ki derya içredir, deryayi bilmezler. "Baliklar denizin içindedirler fakat denizi bilmezler."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol