Yaptığımız özgürlük ve bağımsızlık savaşının, ilan ettiğimiz Cumhuriyetin dünyanın bu bölgesinde ne anlama geldiğini, ne anladık, ne de anlatabilmiş değiliz.
Oysa yaptığımız savaş, verdiğimiz mücadele, kazandığımız zafer Asya kıtasında, Ortadoğu bölgesinde görülmemiş, hayal bile edilmemiş tarihi bir olaydır. Çünkü yüzyıllar içersinde Türk halkının yaptığı özgürlük ve bağımsızlık savaşının, ilan ettiği Cumhuriyetin bir benzeri yoktur. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kazandığımız bu şan ve şeref kendi özelliği ile uluslararası alanda bir "İLK" olmuştur. Özellikle Müslüman bir ülke olmamız tarihsel olayın önemini bir kat daha arttırmaktadır. Çünkü Asya ve Ortadoğu'da Türkiye'den önce bir özgürlük ve bağımsızlık savaşı olmamıştır.
Bakın şu İslam dünyasındaki halkların, idarelerin haline. İdareleri demokratik değildir. Cumhuriyet olanlar ise göstermeliktir. Ne idareleri, ne de Cumhuriyetleri halka dayanmamaktadır. Seçimi halk değil, Şahlar, Krallar, Emirler, Şeyhler, Despotlar yapmaktadır. Onlar da halklarının başına seçimle gelmiş değildirler. Onları birileri merkezden seçmiş, koltuğa oturtmuştur. Mesele budur. Bu yoldan HALK İRADESİ tecelli etmez, demokrasi ise hiç olmaz.
Türkiye Cumhuriyet ise Tek Parti ile (ki partinin kökeni Müdafaa-i Hukuk, Kuvayi Milliye'dir) ortaya çıkmış, her aşamasında halk olmuştur. Zaman içersinde çok partili hayata dönüşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti 89, Türkiye demokrasisi 67 yıllıktır. Ancak bu süreçte ne CUMHURİYET KÜLTÜRÜMÜZ ne de DEMOKRASİ bilgimiz oluşup gelişmiştir. Bundan dolayı da demokrasimiz çağdaş demokrasilerin çok altında bir yerde görülmektedir. Oysa Cumhuriyetimiz bir DEVRİM CUMHURİYETİ'dir. Bu devrim Osmanlı'nın tesis ettiği bütün Asya-i kurum ve kuruluşları kaldırmış, birçok Ortadoğu geleneğini YENİ DÜZEN'e uyarlamış, İslam dünyasına Kadın-Erkek eşitliğini getirmiş, kadını bulunması gereken yere koymuş ve her şeyden önce ülkenin çağdaşlaşma yolunu açmıştır. Asya ülkelerinin içinde birkaçının ilgilendiği TÜRK DEVRİMİ, TÜRKİYE CUMHURİYETİ Batı'nın hayranlığını uyandırmıştır. Türkiye'nin bir AVRUPA ÜLKESİ olmasının yolunu açmıştır. Ancak DEVRİM'den sonra ilerleyen yıllar içersinde Türkiye DEVRİM'in hızını yitirmiş, ilerleme ve değişim sürecindeki hızını kaybetmiş, kısa vadeli plan ve programlarla, güncel sorunlarla ilgilenir bir duruma gelmiştir. CUMHURİYETİN DURGUN ZAMANI'nda yapılan tek şey ÇOK PARTİLİ HAYAT'a yani DEMOKRASİ'ye geçiş olmuştur. Devrimin İKİNCİ ADAMI İsmet İnönü Türkiye'nin başında olmasaydı çok partili hayata geçiş olur muydu? Bir büyük Dünya Savaşı sonrası, yoksul ve eğitimsiz bir ülkede demokrasiye geçişe kim cesaret edebilirdi? Ve bu ülke, bir Müslüman Ülke ise, herhalde Türkiye gibi olamazdı. Bunu Türkiye'de Cumhuriyeti kuranlar başarmıştır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti misyonu ve hedefleri olan bir Cumhuriyet'tir. Yaptığı TARİHSEL DEĞİŞİKLİKLER'i korumak, geliştirmek, geriye düşürmemek için gerekli önlemleri alarak, demokratikleşmek zorundayız. Fakat Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra bunların hangisini öne çıkarıp gerçekleştirmiştir? Bugün Türkiye'nin geldiği yer, içinde bulunduğu durum düşündürücüdür. Soru yanıt aramaktadır. Dağ başında tek başımıza Cumhuriyeti kutladığımız, bayram sevincini yaşadığımız, "Ben Cumhuriyet yurttaşıyım" dediğimiz gün Türkiye Cumhuriyeti başarılı olacaktır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol