ÜNİVERSİTELERİMİZE 110 BİN ÖĞRETİM ÜYESİ ARANIYOR

Türkiye'de eğitim ve öğretim tabanı da tavanı da ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Eğitim alanında yapılan yanlışlar ülkenin İlk, Orta ve Yükseköğretim yapısını önemli ölçüde sarsmıştır. Örneğin gazeteler 68'i Vakıf, 102'si Devlet Üniversitesi olmak üzere toplam 170 üniversite için OECD'i ülkeleri standardında olabilmek için acilen 110 bin öğretim üyesi aranmaktadır. Zira onlarca üniversitede bazı dersler verilememektedir. Öğretim üyesi yokluğundan verilemeyen dersin sınavı nasıl yapılacaktır? Yoksa yapılmış gibi mi gösterilecektir? Bu mümkün değildir. Ancak bu sayıda öğretim üyesinin sağlanması 20 yıl alacaktır.
Şüphesiz her İl'de, birçok yerde üniversite açılması insanlarımızı sevindirmiştir. Çocuklarının üniversiteye girme şansı artmıştır. Bu iyidir de dersleri verecek öğretim üyesi ve hatta sınıf sıkıntısı varsa bu kadar üniversite ne işe yarayacaktır? Bu konuda yanlış şurada:
Üniversiteler bir çoğu öğretim üyesi ihtiyacı ve sosyal tesisler düşünülmeden, altyapı çalışmaları yapılmadan açılmışlardır. Bu tür açılışlar yani Bir Mühür bir Müdür, Bir Mühür bir Rektör tayini ile eğitim- öğretim yapıldığı olmuştur. Hatta 45 günlük bir eğitimle okullara öğretmen tayinleri yapılmıştır. Sonuçta öğretmen açıkları yerel memurlara, Yedek Öğretmenlerle karşılanmaya çalışılmıştır.
Bu kimin zararına olmuştur? Hiç kuşkusuz devletin ve halkın zararına olmuştur. Halkın çocukları eğitim alamamış fakat öyle veya böyle sınıfları geçerek mezun olmuşlar, mesleklerini icra etmeye başlamışlardır. Bu tür uygulamanın olumsuz sonuçları olmuştur. 170 üniversitenin acele ihtiyaç duyduğu öğretim üyeleri bulunamazsa bu üniversitelerden çıkacak öğrenciler, genç meslek sahibi kişiler zarar göreceklerdir. Ama aileler çocuklarının tam bir üniversite tahsili yaptıklarını, iyi yetiştiklerini düşüneceklerdir. Bu külliyen yanlıştır.
Üniversitelere çevreden yedek Öğretim Görevlisi bulmak ve atamak da kolay değildir. Geçici öğretim üyesi ve de Öğretim Görevlisi'nin de bir bilgi bikrimi olması gerekir. Ne yazık ki ülkemizde sivil sektörde öğretmenlik yapacak birikimli insan bulmak çok zordur. Bu bağlamda taşralı aydınların okuldan çıktıktan sonra okumayı bıraktıkları, kitabı bir kenara attıkları herkesin malumudur.
Gönlümüz bu ülkede herkesin üniversiteli olmasını, o bilgi düzeyine gelmiş veya getirilmiş olmasını ister. Üniversiteler aydınlanma, karanlığı aralama, bilgi edinme ve bilinçlenme yerleridir. Bu bakımdan önemli eğitim kurumlarıdır. Ve bu nedenle üniversitelerde eğitim-öğretim yüksek seviyede yapılmaktadır. Bu nedenle Üniversitelinin iyi yetişmesi gerekir. Kendisinin ve memleketin onun iyi yetişmiş olmasında menfaati vardır. Biz kazanacağız diye onların iyi yetişmelerini göz ardı etmek doğru değildir.
Şu eğitimi ciddiye alsak, çağdaş düzeyde yapsak iyi olmaz mı? Cumhuriyetin önceliğinden olan eğitim bizde Yaz Boz Tahtası gibidir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol