ÜSKÜP'TEN SONRASI ORMAN KÖYLERI VE SORUNLARI

Üsküp'ten sonrasi gezi yine Talat Heral'in rehberliginde oldu. Yolda kendilerine de söyledim. Bu gezilerde beni en çok Talat Heral'in bizden daha fazla orman içi köyleri, yollari ve yöre özelliklerini bilmis olmasidir. Biz buralarin kitabini yazmisizdir. Ama öyle degil. Gezip de görmedigimiz, bilmedigimiz o kadar çok sey var ki. Hani "Gitmesek de görmesek de köy bizim köyümüz" demis ya birileri bana göre sözün hikmeti harbiyesi yok. Yani bir deger tasimiyor. Çünkü gitmedigimiz, görmedigimiz yerler bizim degildir. Åzu an siz biliyor musunuz KARANLIK denilen köyde yasli bir kari kocadan baska kimse yok. Hukuken köy, fiilen köy degil. Olmayan köyü 6 ay kadin 6 ay kadinin esi idare ediyor ve devlet kendilerine maas ödüyor. Ayni durum Karacadag da da böyle.
Karacadag eski bir Bucak (Nahiye) merkezidir. Geçmiste büyükçe bir idare merkezi iken bugün göç dolayisiyle neredeyse adi var kendisi yok. Aslinda bütün orman içi köyler böyle. Sadece Boztas'i, Hamdibey'i biraz canli kanli gördük. Üsküp'ten sonra doga sinir boylarina yaklastikça daha da güzellesiyor. Ormanlar gürlesiyor, yesil bir deniz gibi görüntü yansitiyor. Insan ormanlari korunmus görünce seviniyor. Ancak orman içinde yasayan köylüler bizim gibi görmüyorlar. Onlarin ormanla sorunlari var. Ama orman isçiliginden öte ormanla bir iliskileri kalmamis. Böyle olunca gelir azalmis geçim daralmis ve tabii imkan bulan köylüler köylerinden kaçmislar. Çerkezköy, Çorlu orman köylülerinin yeni yerlesim merkezleri olmus. Sanayi nerede yogunlasmissa köyler, köylüler oraya göç etmisler. Bu da dogal bir sey. Çünkü sanayisiz kalkinma olmaz.
Bu son gezimizde Yesilce, Yigitbasi, Karanlik, Boztas, Karacadag, Sarpdere ve Hamdibey köylerine gittik. Köylere, sosyal, ekonomik ve kültürel yönden baktigimizda elbet çok seyi degismis gördük. Köylere yol var, elektrik gitmis, içme suyu gelmis, televizyonlar var, köy meydanlari kilit parke tuglalarla dösenmis. Ancak köye kitap girmemis, okullar kapali. Köyde ögretmen yok. Öyle görünüyor ki devlet KÖY DAVASI'ni bitirip noktalamis. Oysa köylerde yeni yeni, çok ciddi sorunlar var. Eski ve yeni köylerde mücadele halinde. Sapli, samanli çatilar yaninda kiremitli yapilar dikkat çekiyor.
Talat Heral dostumuz fotograflik görüntüyü eskilerde buluyor. Mesela Hamdibey Köyü'nde Rumlar'dan kalma iki katli evler yaninda yeni yapilmis katsiz yer evleri gözden kaçmiyor. Hamdi bey'de 1891 yilinda yapilmis bir Rum evinin duvari Bakkal Defteri gibi kullanilmis. Bakkal duvara "Marika'nin  et borcu var" diye yazmis. Orman içi köyler hemen hemen tümüyle mübadil göçmen köyler. Rumlar, Bulgarlar gitmis, Balkanlar'dan, Osmanli'nin Kiliçartiklari gelip bu köylere yerlesmisler. Hamdibey Köyü, Atatürk'ün nutkunda söz konusu ettigi milli mücadele Biga'da linç edilen Müdafaa-i Hukukçu Demirköy Kaymakami KÖPRÜLÜ HAMDI BEY'in adini tasimaktadir. Biz köylülerle bunlari konusurken Selahattin Demiraco konusulanlari not etti. Selahattin Demiraco, bazi insanlar farkinda degil ama Trakya'da gelecekte arastirma yapacaklara önemli ip uçlari vermekte, bilgiler aktarmaktadir.
Bir kez daha vurgulamak istiyorum. Talat Heral son derece HALK SEVGISI ile yüklü biri. Köyleri anlatirken onu da anlatmamiz gerekir diye düsünüyorum.
Kaç defa olmus buralara geliyor. Gelisi köylüleri memnun etmis. Çünkü kendisi sevecen bir insan, iyilikçi bir kisi zamanimizda bulunmasi kolay olmayan biri.
Yarin seçim var. Halk bir seye karar verecek. Hayirlisi demek adet olmustur. Biz de öyle diyoruz, ülke için hayirli olsun istiyoruz.  

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol