ÜZERİMİZE DÜŞMEYEN İŞLERE DE KARIŞMALIYIZ

Önemli bulduğum için sık sık dile getirdiği şu düşüncemi burada tekrar ifade etmek istiyorum; bir tüketici örgütü olarak bizler, mücadelemizi yalnızca mal ya da hizmet alımındaki mağduriyetlerle sınırlı tutamayız. Bizi, sadece bugün aldığımız ürün ya da hizmet ilgilendirmez. Kişisel mağduriyet, bizi ve yakınlarımızı ilgilendirir doğal olarak. Ancak, yaşamda yalnız olmadığımız gibi, küresel ölçekte yaşanan değişimlerin de dolaylı etkilerine maruz kalabiliriz.
Örneğin; doğal afetler ve ne yazık ki büyük bir kısmı insanların bizatihi veya duyarsızlık, ilgisizlik, bilgisizlik vb. dolaylı olarak neden olduğu çevre felaketlerinde olduğu gibi.
Bunlara karşı da gerekli duyarlılığı göstermek, önlemlerini düşünmek, olumsuz etkilerine karşı mücadele etmek bir tüketici örgütünün asli görevidir ya da olmalıdır kanaatini taşıyorum.
Bazen, ‘üzerine farz olmayan işlere karışmak’ toplumda tepki ile karşılanır. Bu tepki, en çok ta çevre, dolayısıyla topluma zarar veren faaliyet sahiplerinden gelir. Tepkilerin boyutu çoğu zaman, başta kamusal olanakları ve medyayı da kullanarak, olumsuzluklarla mücadele eden kişi ve örgütler aleyhine yaptıkları kara propaganda etkisinde kalan zavallıları da kapsar. Maalesef, başarılı da olurlar ve onların neden olduğu felaketlerin bedelini tüm tüketiciler ve diğer canlılar ödemek zorunda kalır.
Benzer kara propagandanın etkin olduğu bir başka örnek ise, akademik meslek örgütleri için yapılan etkisizleştirme çalışmalarıdır. Bu, özellikle devlet erkini kullanan siyasi iktidarlardan gelmektedir. Meslek odalarının siyaset yaptığı, engellemelerinden iş yapılamadığı doğrultuda kamuoyu yaratıp itibarsızlaştırmaya, hatta örgütlenme konusunda zaafiyet yaratıp bu örgütlerin kapatılmasını bile istemektedirler. Çünkü; siyasi iktidarlar ülkeyi ‘dikensiz gül bahçesi’ olarak yönetmek istiyorlar. Halbuki; Kamu yararına çalışan bu anayasal kuruluşların amacı; bilimsel gelişmeleri takip ederek üyelerle paylaşım ve dayanışması, toplum ve kamusal çıkarların koruması adına ulusal ve uluslar arası mesleki kararlara katılma ve müdahil olmaktan ibarettir.
PLASTİK AMBALAJLAR
YASAKLANMALIDIR!
Çünkü;
● Tüm canlılar ve doğa için zehirdir!..
● Plastik ambalajlar, “bir kez kullan at” amaçlı yanlış tüketimin göstergesidir…
● Türkiye coğrafyasında en az 10 milyon ton plastik ambalaj atığı var...
● Türkiye plastik ambalajda dünyada ön sıralarda...
● Türkiye plastik ham maddede dışa bağımlı...
● Türkiye plastik çöp ithalatında dünyada 2.sırada...
● Plastik ambalajlarda geri dönüşüm çözüm değil…
Kamu yararına çalışan bir örgüt niteliğindeki Tüketici Hakları Derneği’nin merkezi çalışması olan, ‘plastik ambalajların neden yasaklanması gerekli olduğu’ konusundaki görüşlerini özetle sizinle paylaşmak istiyorum.
Plastik ambalaj atıkları tüm dünyanın ve Türkiye’nin en önemli çevresel sorunlarının başında gelmektedir. Plastik ambalajlar, türlerine göre, doğada 400 yıl ile 1000 yıl arasında kalmakta ve zararlı etkilerini sürdürmektedir.
Plastik ambalajlar, başta insan olmak üzere, doğada tüm canlılar, toprak, su, biyoçeşitlilik ve hava için büyük bir tehlikedir, bir zehirdir. Yapılan araştırmalar, plastik ambalajların, 400-700 canlı türü için büyük bir tehlike oluşturduğu, her yıl bir milyon su kuşu ve yüz bin deniz canlısının plastik sindirimi nedeniyle öldüğünü ortaya koyuyor.
Sıcak havalarda ve güneş ışığının etkisi nedeniyle, plastik ambalajlardaki çözünmeyle mikro plastikler oluşmaktadır. Özellikle de, mikro plastiklerin tüm canlılar için çok büyük bir tehlike olduğu araştırmalarda ortaya konulmuştur. Denizlerde yaşayan hemen her tür balık ve canlı 5 milimetreden küçük boyuttaki mikro plastikleri yemektedirler. Nairobi’de yapılan Küresel İklim Değişikliği Zirvesinde, Birleşmiş Milletler Çevre Programının lideri “Okyanus Mahşerinden” söz etmiştir.
Deniz ekoloğu İngiliz Richard Thompson’un bir çalışması ve araştırmasına göre, 10 tür balıktan 504 balık üzerinde yaptığı incelemede, balıkların üçte birinden fazlasının midesinde mikro plastik bulunduğunu gözlemledi. Thompson, plastiğe katılan kimyasallar ve mikro plastiklerin daha da küçülmesiyle oluşan Monoplastikler’in balık ve insan dokularına girebileceğini belirtmiştir.
Özellikle, sıcak havalarda ve güneş ışığının etkisiyle, plastik şişerde satılan içeceklere, turşulara, salçalara, pet şişelerdeki ve plastik damacanalardaki sulara mikro plastiklerin ve monoplastiklerin geçme olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle, yiyecek ve içecekler için en sağlıklı ambalaj cam ambalaj ile biyoambalajdır.
Mikro plastiklerin insan vücudunda bulunduğu tespit edilmiştir. Mikro plastikler mikron çapında olduğu için lenf ve kan dolaşımına, karaciğere gittiği belirlenmiştir.
Washington devlet üniversitesinde yapılan araştırmalarda, 1999 yılında plastiklerin içerisinde bulunan “bisfenol A (BPA)” maddesinin kansere, hormonal bozukluklara ve çeşitli sağlık sorunlarına neden olduğu belirlenmiştir.
Türk plastik sektörünün üretim kapasitesi dünyada yedinci, Avrupa’da ise ikincidir. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı’na (PAGEV) göre, 2018 yılı sonu itibariyle, Türkiye plastik ham madde ithalatının 11,5 milyar dolara çıkacağı tahmin edilmektedir. Plastik ham maddede Türkiye’nin dışa bağımlılığının %87.2 olduğu anlaşılmaktadır. Her yıl plastik ham madde ithalatında Türkiye’nin dışa bağımlılığı artmaktadır. Türkiye, en çok plastik çöp ( plastik hurda, döküntü, kalıntı) ithal eden ikinci ülkedir. Türkiye plastik çöp ithalatını İngiltere’den yapmaktadır.
Türkiye coğrafyasında en az 10 milyon ton plastik ambalaj atığı bulunmaktadır. Bu atık her yıl artmaktadır. Büyük bir çoğunlu plastik ambalaj olmak üzere Türkiye’de her yıl denizlere 50 bin tonun üzerinde plastik atık gitmektedir. Türkiye, plastik ambalaj çöplerinin geri dönüşümünde batıya göre geri durumdadır.
Plastik ambalajlar, “bir kez kullan at” amaçlı yanlış tüketimin göstergesidir. Plastik ambalajlar ile tüketiciler “bir kez kullan at” tüketimin tuzağındadır.
Plastikte geri dönüşüm çözüm değildir. Çünkü, plastik ambalajlardaki mevcut üretim ve tüketim anlayışıyla hem ülkemiz hem de dünya, geri dönüşü ve çözümü olmayan büyük bir tehlikeye doğru hızla gitmektedir.
Bilinçli tüketiciler olarak biz, hiçbir şekilde plastik ambalajlı ürün kullanmayalım, plastik kaplarını ve malzemelerini evimize almamalıyız.
Plastik ambalajlar yasaklanmalıdır. Plastik ambalaj yerine cam ve biyoambalaja öncelik verilmelidir. Ambalajlı her çeşit unlu ve şekerli gıda üretimi ve tüketiminin azaltılması yoluna gidilmelidir. Hazır ve plastik ambalajlarla tüketicilere sunulan “bir kez kullan at” yanlış tüketim anlayışının ne gibi olumsuz sonuçlara neden olduğu konusunda çocuklar, gençler ve tüm tüketicilerin bilinçlendirilmesi için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.
Bu konuda, kamu yararına çalışan tüketici örgütlerine idari, teknik ve yasal destek verilmelidir.
TÜKETİCİNİN MERAK ETTİĞİ KONULAR
Konut Finansmanı Sözleşmeleri Nedir?
(1) Konut finansmanı sözleşmesi, konut edinmeleri amacıyla; tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasına yönelik sözleşmedir.
(2) Konut finansmanı sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan konut finansmanı kuruluşu, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
Ön Ödemeli Konut Sözleşmesi Nedir?
(1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmedir.
(2) Tüketicilere sözleşmenin kurulmasından en az bir gün önce, Bakanlıkça belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmek zorundadır.
Yapı Ruhsatı Almadan Ön Ödemeli Konut Sözleşmesi Yapılır mı?
Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satış sözleşmesi yapılamaz.


Sorunsuz ve sağlıklı bir yaşam dilerim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol