Türkler Orta Asya kökenli bir ırktır. Zaman içersinde Orta Asya'nın hakimi olmuşlar, devletler kurmuşlar, savaşlar yapmışlar, kültürler yaratmışlar, Çin saraylarında müzik çalmışlar, doğal ve siyasi nedenlerle Batı'ya doğru yürümüşler, göç ve göçmenlik dönemini başlatmışlardır. Bu göç yüzyıllar boyu sürmüştür. Gelenler gelmiş, gelmeyenler hala Orta Asya'dadırlar. Oralarda kurdukları devletler bugün dünyada TÜRKÎ CUMHURİYETLER olarak anılmaktadırlar. Onlar Türkiye'nin KARDEŞ ULUSLARI'dırlar. Bazı kimseler Araplara "KARDEŞ" diye hitap etmekte iseler de bu doğru değildir. Araplarla sadece DİN BİRLİĞİ vardır. Yani onlarla DİNDAŞ'IZ o kadar.
Türkler Batı'ya doğru yürürken, kafileler halinde göç ederken bazı coğrafya bölgelerinde duraklamışlar, devlet kurmuşlardır. Fakat asıl yurt edindikleri, Türkleştirdikleri yer Anadolu olmuştur. Doğal ki Anadolu'ya ellerini kollarını sallayarak gelmediler. Engellerle, düşmanlarla, karşılaştılar, savaşlar yaptılar, beğendikleri yerlerde toplanıp devlet kurdular. 1071 yılının Ağustos'unda Anadolu'ya ayakbastılar. Bizanslılarla Malazgirt savaşı yapıp kazandıktan sonra Anadolu'da SELÇUKLU DEVLETİ'ni kurdular. Bu yıldan itibaren Anadolu bin yıla yakın bir zamandan beri Türklerin vatanıdır. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Türkleşmiştir. Doğal ki Anadolu'ya TÜRK GÖÇLERİ, Türk kabilelerinin gelişleri devam etmiştir.
Türklerin Anadolu'ya yerleşmeleri, burada devlet kurmaları, Anadolu'ya gelirken Din değiştirmeleri, Arap yazısını almaları, Helenistik Kültür ile tanışmaları kendileri için de dünya içinde bir Dönüm Noktası olmuştur. Avrupa hiç tanımadığı Cengâver Irk ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak Moğol istilası Selçuklu Devleti'nin dağılmasına, Beyliklere ayrılmasına neden olmuştur. Moğol istilasından etkilenen bazı Türk gruplar, kabileler, aşiretler bazı Dervişlerin önderliğinde Bizans'ın boşluğundan, zayıflığından yararlanarak Rumeli'ne yani bugünkü Türkiye Trakyası'na geçişler yapmışlardır. 1260'lı yıllarda meydana gelen boğazın Avrupa yakasına geçişin en büyüğünü SARISALTUK gerçekleştirmiştir. Bir söyleme göre Sarısaltuk Rumeli'ne on bin taraftarı ile geçmiştir. Bu büyük Türk dervişinin mezarının Babaeski'de olduğu söylenir.
Osmanlılar zamanında da Anadolu'dan Rumeli'ne, Balkanlar'a Türk göçleri olmuştur. Osmanlılar Balkanlar'a problem olan aşiretleri, kabileleri de yerleştirmişlerdir. Bu iskan, göç sırasında Yörükler Trakya ve Balkanlar'da büyük bir güç haline gelmişlerdir. Kendi adları ile yerleşmeyi tercih ettikleri yere yerleşmişlerdir. Örneğin, "Vize Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Yanbolu Yörükleri" gibi adlarla "Rumeli Eyaleti" içinde varlıklarını korumuşlar, örgütlenmişler, YÖRÜK SANCAKLARI meydana getirmişlerdir. Mustafa Kemal'in atalarının bu Yörük kabilelerinden biri olduğu söylenir.
Yörükler yani YÜRÜYEN TÜRKLER yerleştikleri bölgeler içinde gezgincidirler. "Rumeli Vilayeti Sancağı Beyi'ne bağlı kalmışlardır." Yörük mekansızdır. Çadırlarda yaşamayı severler. Bölgelerde özel adları ile anılan Yörük kabileler EVLADI FATİHAN ilan edildiklerinde Trakya ve Balkanlar örgütlenmiş bir güç halindeydiler. Padişah Vahdettin Yörük Türkleri'ni iyi tanıyan bir padişah olduğu için Mustafa Kemal'in Yörük olduğunu söyleyebilmiştir. Osmanlı Anadolu ve Balkanlar'a ayrı ayrı adlarla yerleşmiş bu Orta Asya kökenli Türkler'i millet yapmayı düşünmemiştir. Padişahlar gibi bu Orta Asya kökenli insanlar Türkçe konuştukları için Avrupalılar bunlara TÜRK demiştir. Nitekim birçok Osmanlı aydını yazdıkları kitaplarda "BİZE TÜRK DENDİĞİNİ BİLMİYORDUK" diye yazarlar. Türk adının açık açık söylenmesi Türkçülük Hareketi ile başlamış, Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesi ile bir ulusun adı olmuştur.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol