Geçen gün bir arkadaşla konuşurken, ''Ne diyorsun, siyaset kurumu Türkiye'yi yorgun düşürmüyor mu?'' diye sordu. Soruya birçok açıdan, birden fazla yanıt vermek mümkün. Ancak SİYASET KURUMU demokrasi için gerekli bir kurumdur. Bu bağlamda soruya bir tek yanıt vermek gerekiyorsa Türkiye'yi yalnız siyaset kurumu yorgun düşürmüyor, olaylar yorgun düşürüyor. Medyaya bakarak söylemek gerekirse Türkiye olayların peşinde sürükleniyor. Olaysız gün geçmiyor. Olaylar da öyle sıradan olaylar değil, ülkenin kaderiyle, değerleriyle ilgili olanları var ki yaşlı insanlar sakin ve sessiz bir geçmişten geldikleri için bu duruma, 'Olayları Bol Günler'e alışamadıklarını, tedirgin olduklarını söylüyorlar.
Niye tedirginlik duyuyorlar? Bu alaca karanlıkta memleket insanları başka şeyleri düşünmeye vakit bulamıyor. Mesela Cumhuriyetin yüzüncü yılı için BÜYÜK DÜŞÜNME'ye diğer olaylarla ilgilenmekten zaman kalmıyor. Herkes vatanı sorguluyor. Ve ondan bir şeyler almaya çalışıyor. 1962 yılında Amerika Cumhurbaşkanı olan Kennedy bir konuşmasında, ''Ey Amerikalılar, sizin Amerika'dan alacağınızdan daha çok sizin Amerika'ya ne vereceğiniz önemlidir.
Yazımın başlığı Amerika'nın ünlü yazarlarından, Nobel almış romancılarından Ernest Hemingway'ın Türkçe'ye çevirilmiş ''VATAN SANA NE DER?'' adlı hikâye kitabından alınmıştır. Gerçekten vatanın üzerinde yaşayan ve hep ondan bir şeyler alarak yaşayan ve karşılığında fazla bir şey vermeyen yurttaşlarını sorguladığını kimse düşünmüyor. Mesela vatanın otsu ve odunsu Yeşil Örtüsünü, havasını, suyunun topraklarının niçin kirletildiğini, toprakların erozyona açık hale getirildiğini, av ve yaban hayatının büyük ölçüde yok edildiğini, gelecek kuşaklara nasıl bir Türkiye devredileceğini sorabilir.
Çünkü bu noktada Türkiye'de insanlar tabiatla, çevre ile barışık değildirler. Vatana verdiklerinden çok aldıkları pay büyüktür. Elbette ki ülke kenarından köşesinden, üstünde yaşayanlarda zarar görüyorsa onun beslediği, koruduğu, doyurduğu, onda menfaat sağladığı insanlara, ''Durun yahu, kestiğiniz ağacın yerine yenisini diktiniz mi?, Kirlettiğiniz suyu arıttınız mı?, Kapınızın önünü süpürdünüz mü?'' Diye sorabilir. Örneğin başka şeyleri de sorar ve diyebilir ki ''Neyin Kavgasını yapıyorsunuz? Neyi bölüşemiyorsunuz? Aç mısınız açıkta mısınız? Bana bakın, verdiğim nimetleri iyi koruyun, şükredin. Ben 75 milyonu değil, 170 milyonu da bakar beslerim. Siyaseti şahsileştirmeyin. Sorun üretmeyin, sorun çözün, sorunlar üzerine yoğunlaşın.
Ülkeyi yönetenler, akıllı, fikirli, yurtsever insanlar, vatanın yükselen ateşini, tansiyonunu göz ardı etmeyin. Vatanın havasıyla, suyu ve toprağı ile, yeşil örtüsü, av ve yaban hayatı ve de halkı ile kendini dinlediğini, geleceğini düşündüğünü unutmayın, zaman oturup ''DURUM MAHKEMESİ'' yapma zamanıdır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol