VEREM VE VEREM EDEBİYATI ÜZERİNE

Tarihimizde üç şey canımıza okumuştur. Sakın olaki ÜÇ BEYAZ'ı kastettiğimi sanmayın. O Üç Şey, '' ANADOLU'NUN SALGINI, İSTANBUL'UN YANGINI, RUMELİ'NİN BOZGUNU'dur. Cumhuriyeti kuranların düşmanla birlikte yendiklerini söyledikleri hastalıklar Anadolu da salgın halinde olan bulaşıcı hastalıklardı. Onlar Kolera, Dizanteri, Verem, Trahom, Frengi ve Sıtma idi. İleri ülkeler bu bulaşıcı ve salgın hastalıklara ''GERİ KALMIŞ ÜLKE HASTALIKLARI'' diyorlardı. Cumhuriyeti kuranlar düşmanla birlikte bu hastalıklarla da mücadele etmişlerdir. Kökleri tam kurumadıysa da Türkiye'nin 90 yıldan beri mücadele ettiği hastalıklar bunlardı. En son yaygınlığı önlenen Verem ve Sıtma hastalığı olmuştur. Evliliklerde muayene şartı bundan kaynaklanıyordu.
Bu hastalıklar toplumu kırıp geçiren türden hastalıklar olduğu için yazarlar ve şairler kitaplarında bu hastalıklara yakalananların hikâyelerini, romanlarını yazmışlardır. Yazılan roman ve hikâyelerin, yapılan filmlerin en çoğu da VEREM üzerine olmuştur. Bunun üzerine ülkemizde bir VEREM EDEBİYATI doğmuştur. ''VEREMLİ KIZ'' bu edebiyatın kahramanı, sembolü olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarından 1950'li yıllara kadar ''Veremli Kız'' romanları, VEREMLİ KIZ filmleri en çok okunan ve izlenenlerdi. Kim ki yerli bir roman okuyor, gözü yaşıydı. Sinemaya gitmişse ağlamaklı ve hıçkırıklıydı. Acıklı anlatıp ve sahneler halkı ağlatıyordu. Bu hastalıkları yazıp anlatan yazarlar vardı ve daha çoğu da kadın yazarlardı. Mesela Kerime Nadir, Şüküfe Nihal bunlardandı. Erkeklerden Ethem İzzet Benice, Esat Mahmut Karakurt bunlardandı.
Yeni kuşaklar bu hastalıklardan ölümlerin başta geldiğini bilmezler, Okumamışlardır da ... Oysa devlet teşkilatı içerisinde bu hastalıklarla mücadele eden kurumlar vardı. VEREMLE SAVAŞ'ın, Sıtma ile mücadelenin kurum ve kuruluşlar Sağlık Bakanlığı çatısı altındaydı. Verem Dispanserleri, Verem Savaş Dernekleri, Verem Hastaneleri, Sıtma ile Mücadele Müdürlükleri bu cümledendi ve Sağlık Bakanlığı bu hastalıklarla mücadeleyi önde tutuyordu. Bugün ülkemizde hala Verem Hastalığı ile mücadele sorundur. Şehir ve kasabalarda Verem Savaş Dispanserleri vardır ve buralarda muayene parasızdır ve bildiğim kadar bu bulaşıcı hastalıklar takibe tabi ve görüldüklerinde ilgili tıp merkezlerine bildirmek mecburiyeti vardır.
Geçmişte toplumda yaygın biçimde görülen Verem Hastalığı birkaç gün önce Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Teşkilatının yaptığı açıklamaya göre bugün Türkiye'de 15-20 bin dolayında Verem Hastası vardır. Bunlar Verem Dispanserleri'ne gidip, muayene olmak suretiyle kayda geçenlerdir.  Verem olduğunu bilmeyenler, hastalığını gizleyenler bu sayının dışındadırlar. Verem genelde iyi beslenmeyen insanlarda, çocuklarda, yoksul insanlarda görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Halk hastalığını gizlemek için, o yıllarda Verem'e ''İNCE HASTALIK'' derdi. Kırklareli'nde hastalığın yaygın olduğu zamanlarda önde gelen kişiler birleşmişler, Verem Savaş Derneğini kurmuşlar. Bir de 25 kişilik Verem Hastanesi yaptırmışlardır. Daha sonra benim de yönetiminde olduğum, Başkanlığını da yaptığım Verem Savaş Derneği halkın da yardımı ile bugünkü Verem Savaş Binasını yaptırıp, Sağlık Bakanlığına bağışlamışlardır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol