VIZE'LI-BEHISTI (Ramazan)

(Tarihçi Edip Sair)
Osmanlilar zamâninda yetisen Islam âlemlerinden ve tasavvuf büyüklerinden. Edîp ve sâir. Ismi, Ran olup babasininki Abdülmuhsin'dir. Behistî diye taninip meshûr oldu. Vize'de dogup yetisti. Dogum târihi tespit edilememistir. Daha çok Çorlu'da ikâmet etti. Dogup yetistigi sehirde, zamânin âlimlerinden ilim ögrendi. Bu maksatla çesitli yerlere gitti. Zâmaninin büyük âlim ve Fâdillarindan olan Muhassî Sinân Efendinin yaninda dânismend, yardimci iken, Istanbul'daki evliyânin büyüklerinden Merkez Efendi hazretlerinin talebeleri arasina girerek, o büyük zâttan feyz almaya basladi. Merkez Efendinin sohbet ve hizmetinde yetiserek Kemâle geldikten sonra Çorlu'ya gidip yerlesti. Uzun seneler, imâmlik, vâizlik ve hatiplîk yapti. Fesâhat ve belâgati çok kuvvetli idi. Ifâdesi çok güzel olup, herkes onun tesirli vâaz ve sohbetlerinde bulunmak için can atardi. Söhreti her tarafa yayildi. Çorlu'da kaldigi evin yaninda bir tekke yaptirdi. Orada talebelere ders okuttu. Bir çok kimse kendisinden istifâde etti. Vefâtina kadar, burada ilme ve ilim tâliplerine hizmet eden Behistî, 1571 (H.979) ve baska bir rivayetle 1569 (H.977) senesinde vefât edince, tekkesinin avlusunda defin olundu. Zâhirî ve bâtinî ilimlerde derin âlim, tasavvuf yolunda yüksek derece sâhibi ve mübârek bir zât idi. Çok ibâdet ederdi. Dünyânin mevkiine ve malina düskün degildi. Zühd ve verâ sâhibi idi. Ilim, Irfân ve mârifetteki üstünlügü ile birlikte, siir ve edebiyâttaki kâbiliyeti de fevkalâde idi. Arap edebiyâtini çok iyi bilirdi. Siirleri pek makbûldür. Behistî bâzi kiymetli eserlerde yazmistir. Sâdüddîn-i Teftâzânî hazretlerinin Serh-i Akâid isimli eserine ve Âdâb-i Mes'ûdî adli esere hâsiye yapti. Serh-i Miftâh'a ve Câmi isimli esere de ta'lîk yapti. Ayrica; Cem Sah ve Âlem Sah isminde manzum bir ve yarisi nazim, diger yarisi da nesir hâlde olan Süleymânnâme isminde eseri de vardir. Kirklareli-Vizeli olusundan dolayi "Iz Birakanlar" serime aldim.
Behistî hazretlerinin siirlerinden bâzi beyitler
Visâlin Kâbe'dir, rûz-i ecel azmi zamânidir
Kefen ihrâmi, tâbût, ol yolun taht-i revânidir.
(Sana kavusmak Kâbe'ye kavusmak demektir. Ecel günü ise dünyâdan gitme zamanidir. Bu yolda kefen ihram, tabûtda türüyen bir tahttir.)
Bülbül-i gülsen-i kudsüm bu cihân dâmimdir
Beni bunda tutan ol serv-i gül-endâmimdir.
(Ben aslinda mukaddes ve azîz olan gül bahçesinin bülbülüyüm. Fakat vücûd denen dünya evinde hapsedildim. Beni burada egleyen boyu gül gibi olan ve salinan servi boylu sevgilidir.)
Yâ sabir, yâ sefer derler, ne Rûm ü ne Acem kaldi
Dolastim rub'i meskûnu, hemen mülk-i adem kaldi.
(Asik için yâ sabir yahut da sefer lâzimdir. Ben Anadolu'dan, Acem mülküne kadar dünyânin dört bir tarafini gezdim, gezip görmedigim sadece yokluk ülkesi kaldi.) Ulasabildigimiz bilgileri size aktarmaya çalisiyorum.
Hosça kalin

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol