Önceki yazimda Kislacik Köyü'nden Hamidiye Köyü'ne gittigimizi yazmistim. Orman içi köy yollari tümüyle henüz bir standarda kavusmus degil. Rahat gittigimiz köyler oldugu gibi, yolu bozuk köylerden de geçip gittik. Talat Heral dostumuz Beykozlu, Selahattin Demiraco sehirli, ben köylüyüm. Onlara göre geçmisten günümüze köy yollarinin nasil oldugunu bilirim. Çok yillar toprak, tozlu ve çamurlu yollardan köylere gidip geldigimiz için bugünkü köy yollari bana asfalt gibi geldi.
Hamidiye, diger köyler gibi küçük bir köy. Köylerin küçüldügünü görmek hüzün verici, insanlar köylerden Veba hastaligindan kaçar gibi kentlere kosuyorlar. Tabii as ve is için. Buluyorlar mi? Bilemem. Bir gazete önümüzdeki birkaç yil içersinde Türkiye'de milyar dolar sahibi sayisinin birkaç kat artacagini yazdi. Belli ki yoksullugun kaç kat artacagini söylemekten, yazmaktan kaçinmis, yoksulluk edebiyat degil, Türkiye'nin büyük ve önemli bir gerçegidir. Ona çözüm bulunmasi gerekir. Yoksul ülke insanlarinin ne durumda olduklarini görüyoruz.
Hamidiye'de kahvede birkaç kisi bulduk. O birkaç kisinin içinde köyün muhtari da vardi. Ilk defa dogrudan bir köy muhtarina rastladik. Muhtar dert küpü. Köyün dereleri Istanbul'a akiyor diyor. ISKI buralarda çok büyük istimlâklar yapmis. Istimlâk akarsularla ilgili. Yeni çalismalar yapilacagindan kanallar açilacak, ormanlar kesilecek. ISKI istimlâk edilmeyen alanlar için de yasaklar koymus. Sözlü bilgilendirmede "Yapabilirsiniz" deniyormus, fakat arkadan gelen yazilarda herhangi bir sey yapmak yasaktir diye bildirimde bulunuluyormus.
Istanbul Dükaligi daha kaç köyün sularini kendisine akitacaktir? Kazandere, Papuç Dere sulari Istanbul'a yönlendirilmis. Basbakanin KANAL PROJESI gerçek oldugunda herhalde Romalilar gibi Trakya'nin sulari Istanbul'a götürülecektir. Osmanli Devleti'nin Bas Kalfasi Mimar Sinan, padisaha sundugu bir su raporunda, "Sultanim Istanbul'un sulari Anadolu'dan gelen kullariniza yetmez. Önlem alin" dediginin üzerinden geçen 500 yil sonra birileri bu sular Istanbul'a yetmez diyecektir. Görülüyor ki sorun çözmüyoruz, sorun yaratiyoruz. Ilerde bu sorunlari çözmek için ugrasacagiz. Biz bunu hep yapiyoruz.
Hamidiye'de, Selahattin Demiraco notlarina bunlari geçirirken ben söylenenleri dinliyor, Talat Heral da bizim resimlerimizi ve kendince ilginç buldugu görüntüleri fotografliyordu.
Köylüleri sorunlari ile bas basa birakarak, Kiyiköy'e yöneldik. Kiyiköy Trakya'nin en eski yerlesim birimlerindendir. Talat Heral arka sokaklarinda kalan tarihi dokuyu bile bizden daha iyi biliyor. Surlari arkadan dolastik, sur kapisindan çiktik. Kiyiköy'de durmadik ama kasabanin bugünkü durumunu görüp degerlendirdik. Ben, çok eskilerden beri buraya gidip geldigim için bugünkü Kiyiköy'ü daha derli toplu gördüm. Talat Heral da bu görüsümüze katildi. Eski tarihsel doku büyük ölçüde korunmus, yeni tarzda binalar insa edilmis.
Kiyiköy tarihte Falci Krali ile meshurdu. Kral kördü ama fala bakmasini biliyordu. Trakyalilar karanlik ve umutsuz zamanlara düstüklerinde ona gelir, gelecegin nasil olacagini ona sorarlardi. Kiyiköy'ün 1800'lü yillarda basilmis parasi da vardi. AYA NIKOLOS MANASTIRI ile ünlenmis olan bu tarihi kasaba bugün geleceginin parlak yillarini düsünüyor. Geçmiste Roma ve Bizans soylularinin, Trakya yöneticilerinin sayfiye yeri olarak kullandiklari Kiyiköy (MIDYE) noksanlari olmasiyla beraber bugün de sayfiye kasabasidir.
Kiyiköy'ü geride birakarak, LALADERE PIKNIK yerine gittik. Burasi Italyan Usulü hizmetin verildigi yer. Yarin onu anlatacagiz.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol