YALAN DÜNYA

Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu haftaki yazımıza ülkemizdeki çok elim kazada hayatını kaybeden ve şehit olan madencilerimize Allahü Teala'dan rahmet, ve yakınlarına da sabrı cemil ve başsağlığı dileyerek  başlamak istiyorum. Bu hafta bu dünyanın ne kadar geçici ve yalan bir dünya olduğundan bahsedecek sonrada birkaç soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Ne güzel söylemiş merhum Yunus Emre: "Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan..."
Hayat, bir rüya, bir film gibi sanki. Yazılı bir senaryonun oyuncularıyız. Bizden öncekiler oyunlarını oynayıp geçip gittiler... Merhum Yunus Emre ne güzel söylemiş: "Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan..."
Atalarımız demişler ya: "At ölür, meydan kalır. Yiğit ölür, şan kalır..."
Gökkubbenin altında, nerede olursa olsun bütün insanlar, kendilerinden sonrakilere bir şeyler bırakabildilerse bahtiyar bir şekilde gülerek ölürler.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır."
***
Bizim dilimizde "gurbet" basit bir kelime değildir. Maddi ve manevi bütün ayrılıkların, bütün yalnızlıkların adıdır. Çoban da kullanır gurbet sözcüğünü, evliya olan ârifler de. Çobanın anladığı gurbet kendi köyünden uzak kalmaktır. Ârif olanların gurbeti, Rabbinden ayrı kalmasıdır.
Rabbini bulan, bütün nimetlere, güzelliklere kavuşmuştur. O'nu kaybeden ise her şeyi kaybetmiştir. Hazreti Ali radıyallahü anh, oğlu Hazreti Hasan'a buyurdu ki: "Garip, Allah için bir dostu olmayan adamdır."
Fudayl bin İyad hazretleri de gurbeti başka bir tarzda tarif ediyor. "Faziletli, güzel ahlaklı kişilere gurbet olmaz. Onlar, yabancı yerlerde de olsalar, çevre edinirler, dost bulurlar. Kötü insanlar ise kendi memleketlerinde olsalar bile garip sayılırlar. Kimse onları sevmez, beraber olmak istemezler..."
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza "gurbetçi" diyorlar. Aslına bakarsanız hepimiz gurbetçiyiz. Dünyada kalıcı değiliz, geldik gidiyoruz...
Bir gün sevgili Peygamberimiz aleyhisselam mübarek elini Abdullah bin Ömer'in omuzuna koyarak şöyle buyurdu:
"Sen kendini dünyada ya garip bil veya yolcu. Ya da kendini kabir ehlinden say."
Bu dünyada hem garibiz, hem yolcuyuz. Garibiz, çünkü daha önce burada değildik. Yolcuyuz, istesek de bizi burada durdurmazlar. Hepimiz burada misafiriz. Misafir bir gün memleketine döner. Sahip olduğumuz ne varsa hepsi emanettir. Emanetler de bir gün sahibine teslim edilir.
İnsanoğlu her gün bir adım ölüme yaklaşıyor. Kazandığı servete çocuklar gibi seviniyor, kaybettiği zamanına acımıyor.
Neye yarar o servet ki, başkalarına nasip olacak. Belki de en sevmediğimiz kimselere kalacak!..
Sual: (Doğal âfet şehidi) deniyor. Bu ne demektir?
CEVAP: Bir kimsenin İmanı varsa, yani itikadı düzgün bir Müslümansa, günahları çok olsa da, savaşta ölsün, anarşide ölsün, görevde ölsün, kanser gibi hastalıklardan ölsün, şehit olur. Doğal âfetler sebebiyle, mesela depremde, yangında, sel felaketinde, çığ altında kalmakla, yıldırım düşmekle, tsunamide, denizde ölmüş olsa yine şehit olur. Bunlara (doğal âfet şehidi)denmez direkt olarak Şehit denir. Ancak Kim, nerede, nasıl ölürse ölsün, Müslüman değilse şehit olmaz. Gayrimüslim ise, zulmen de öldürülse şehit olmaz.  İçkiden çatlayıp ölene, meyhane şehidi veya sosyalizm uğrunda ölene, devrim şehidi demek çok yanlış olur, çünkü şehitlik İslâmî bir tabirdir.
Sual: Sabrın önemi nedir? Neye sabretmek daha çok sevaptır?
CEVAP
Sabır üç çeşittir. En önemlisi günah işlememeye sabırdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Sabır üç çeşittir: 1- Belaya, musibete sabır, 2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır, 3- Günah işlememek için sabır. Belaya sabredene 300, ibadet yapmaya sabredene 600, günah işlememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir.)[Ebuşşeyh]
Musa aleyhisselam, Hızır aleyhisselama, (Ledün ilmine nasıl kavuştun?) diye sorunca, o da, (Günah işlememeye sabretmek sayesinde) diye cevap verdi.
Kur'an-ı kerimde sabrın önemi çok âyette bildiriliyor. Üç âyet meali şöyledir:
(Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilir.) [Zümer 10]
(Ey iman edenler, Allah'tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
(Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine, ülülazm Peygamberler gibi sabret!) [Ahkaf 35]
Sabır hakkında hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.)[Deylemi]
(Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
(Kötü komşunun eziyetlerine ölünceye kadar sabredeni Allahü teâlâ sever.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, sabredeni sever.) [Taberani]
(En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi]
(En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.) [Deylemi]
(Yeminle söylüyorum, uğradığı zulme sabredenin Allahü teâlâ şerefini arttırır.) [Taberani]
(Geçim sıkıntısına sabredeni Allahü teâlâ Firdevs Cennetine koyar.) [Ebuşşeyh]
(Kıt kanaat geçinecek kadar az rızka sabredenlere müjdeler olsun.) [Deylemi]
(İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.) [Hatib]
(Müminin silahı sabır ve duadır.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın.)[Taberani]
Sorularınız ve görüşleriniz için  : mustafaruzgar22@hotmail.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol