"YAPTIĞIMIZ HER HAREKET SONUNDA BİZE DÖNECEKTİR"

Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Unutmayalım ki, yaptığımız her hareket, sonunda bize dönecektir. Bundan kurtuluş yoktur. İyilik de yapsak, kötülük de yapsak, yine bize dönecektir.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, saf ve temiz insanların kalbine güzel şeyler ilham eder. İlham melekten, vesvese ise şeytandan gelir.
Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerine biri şikâyette bulunur, (Efendim, kalbime çok kötü vesveseler geliyor) der. Bunun üzerine, Seyyid Abdülhakim-i Arvâsî hazretleri, (Şeytanın işine biz mi karışacağız? O vazifesini yapıyor, sen de vazifeni yap. O sana vesvese veriyorsa, sen de Allah de) buyurur. Büyük zatların kitabını okumalı, kelime-i tevhid söylemeli, yani Allah'ı hatırlatacak bir şey yapmalı. Çünkü Allah kelâmı olan yerde, şeytanlar duramaz.
Merhum Hocamız, (Herhangi bir işe besmeleyle başlayan, mutlaka başarılı olur. Besmeleyle başlanan hiçbir işin sonu kötü olmaz, mutlaka iyidir) buyururdu. (Bismillahillezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemî'ul alîm) hadis-i şerifi, (Allah'ın yüce ismine sığınana, yerde ve gökte hiçbir şey zarar veremez. O, her şeyi işitir ve bilir) demektir. Bu duayı sabah akşam Besmele çekerek 3'er defa okumalı. Sabah okuyan akşama kadar, akşam okuyan sabaha kadar her türlü beladan emin olur. İmam-ı Rabbânî hazretleri de, (Allahü teâlâ, 4 Kul okuyanı, insanlardan ve cinlerden gelecek her türlü sıkıntıya karşı korur) buyuruyor. 4 Kul, Kâfirûn, İhlâs, Felak ve Nâs sûreleridir.
Mektubat-ı Rabbânî'de, (İlaç, kullanan içindir. Başkası ne kadar dua ederse etsin, bizzat hastanın okuması ve o ilacı içmesi şarttır) buyuruluyor.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
(Bir hasta, Yunus aleyhisselamın "Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn" duasını kırk defa okursa, şehit olarak vefat eder. Şifa bulursa, bütün günahları affolur. Kendisine dert ve bela gelen de, bu duayı okursa, sıkıntıdan kurtulur.)
Derdi, sıkıntısı olmayan hiç kimse yoktur. Çünkü insanlar, başkalarını sıktıkça, Allahü teâlâ da onları sıkıyor. Hâlbuki insanlar, diğerlerini ferahlandırsalar, Allahü teâlâ da onları ferahlandırır. Biz Allahü teâlânın kullarına karşı nasıl davranırsak, Allahü teâlâ da bize öyle muamele eder. Unutmayalım ki, yaptığımız her hareket, sonunda bize dönecektir. Bundan kurtuluş yoktur. İyilik de yapsak, kötülük de yapsak, yine bize dönecektir. O hâlde, eden kendine eder.
Sinir hastalığının en iyi ilacı
Peygamber efendimiz, bazen sadece tıp ilacı kullanırdı. Bazen sadece âyet-i kerimelerden istifade ederdi. Bazen de her ikisini birlikte kullanırdı.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bütün hastalıkların başı, sinir sistemidir. Çünkü bütün organları çalıştıran, sinir sistemidir. Sinir sistemi de, vücudun başkumandanı olan kalbe tâbidir. O hâlde, sinir sisteminin düzgün çalışması için, kalbin ferah olması lazımdır. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerimde mealen, (Kalbinizin şifa bulmasını, ferahlamasını istiyorsanız, beni zikredin, Allah deyin) buyuruyor. O bakımdan, sinir hastalığının en iyi ilacı, Allah demektir, yani Onu hatırlamaktır.
İki türlü şifa vardır. Biri kesin, diğeri şüphelidir. Kesin olan, yani iyileştirme ihtimali %100 olan ilaç, Kur'ân-ı kerimdir. Nitekim Kur'an-ı kerimde mealen, (Bu Kur'an şifadır) buyuruluyor. İyi gelmesi ümit edilen diğer ilaç ise, bildiğimiz tıbbi ilaçlardır. Bunların içinde de kesin olanlar vardır.
Peygamber efendimiz, bazen sadece tıp ilacı kullanırdı. Bazen sadece Kur'ân-ı kerimdeki âyet-i kerimelerden istifade ederdi. Bazen de her ikisini birlikte kullanırdı.
Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri, (Kur'ân-ı kerimin bir harfinde, yüz bin derde yüz bin şifa vardır) buyuruyor. Yani bir kimse, Arapça (Elif) harfini yazıp suya koysa ve içse, şifa bulur. Ya Besmele'yi yazarsa?
Hazret-i Ömer'in hilafeti zamanında, biri gelip, (Yâ Emir-el mü'minin, baş ağrısından ölüyorum) diye durumunu arz eder. Hazret-i Ömer içeriye gider. Bir kâğıda bir şey yazıp kâğıdı katlar ve, (Bunu saçının arasına koy. Dikkat et, başından düşmesin. Ama kâğıdı sakın açma!) buyurur. Başı ağrıyan kimse de, açmayacağına dair söz verir.
O kimse, her ne zaman kâğıdı başına koysa, ağrısı kesilir. Fakat çıkardığı zaman, ağrı tekrar başlar. Bu epey zaman bu şekilde devam eder. En sonunda bir gün, içine kurt düşer. Kendi kendine, (Bu nasıl bir şey ki, başıma koyuyorum, ağrı geçiyor. Çıkarıyorum, başım çok feci ağrıyor) diye düşünür. Etrafta kimse var mı diye baktıktan sonra, kâğıdı açar ve Hazret-i Ömer'in, Besmele'yi yazmış olduğunu görür. Fakat kâğıdı açarak verdiği sözden döndüğü için, artık o kâğıttan istifade edemez. Onun için, hikmetini anlamasak da, büyüklerin nasihatlerine uymak lazımdır.
Velhâsıl, Kur'an-ı kerim mutlak şifadır. Ama ondan istifade etmek, öğrenmeye değil, hiç şüphe etmeden inanmaya bağlıdır.
SUAL:
Namazı bozan şeyler nelerdir?
CEVAP:
Namazı bozan şeylerden bazıları şunlardır:
1- Konuşmak.
2- Kendisi işitecek kadar gülmek.
3- Bir farzı terk etmek. [Mesela rükuya varmadan secdeye gitmek]
4- Dünya işi için veya ağrı, üzüntü sebebi ile, yüksek sesle ağlamak.
5- Ah, of diye inlemek, uf diye sıkıntıyı bildirmek. Hasta, elinde olmadan ah, of derse bozulmaz.
6- Özürsüz öksürmek.
7- Ameli kesir. (Bir rükünde, üç kere bir yerini kaşımak veya kapalı kapıyı açmak gibi)
8- Kendi işitemeyecek kadar sessiz okumak.
9- İmamdan ileri durmak.
10- Özürsüz bir saf kadar yürümek.
11- Saçını veya sakalını taramak.
12- Çocuğunu kucaklamak.
13- Bir şey yiyip içmek.
14- Diş arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak.
15- Ağzındaki şekerin lezzetini duyup, suyu boğazına kaçmak.
16- İki eliyle başındaki takkesini çıkarıp giymek. (Namazda iken düşen takkeyi bir el ile almalı, iki el ile de almak bozmaz diyen âlimler vardır.)
17- Özürsüz, göğsünü kıbleden çevirmek.
18- Secdede iki ayağını yerden kaldırmak. (Bozmaz diyenler de vardır. Bir an kalkması bozmaz.)
19- Kur'anı, manası bozulacak kadar yanlış okumak.
20- Çocuk emzirmek.
21- Başkasının sözü ile yerini değiştirmek.
22- Ceketini giymek.
23- İmamdan başkasının duasına âmin demek.
24- Necasetli yerde durmak veya necasetli yere secde etmek.
25- Bir rükünde, üç kere sübhânallah diyecek kadar avret yeri açılırsa, beden ve elbisede namazı bozacak kadar necaset varsa, aynı imama uymuş olan kadınla yan yana durmuşsa namaz bozulur .
26- İmam, bir rükne başlamadan önce, bu rükne başlayıp bitirmek.
27- Manayı bozacak şekilde teganni ile okumak. Teganni ile okuyan bir imam arkasında kılınan namazın tekrar kılınması lazımdır.(Halebi)
Buradaki kelimelerin açıklanması:
Amel-i kesir: Namazı bozan çok hareket.
Rükün: Namazın içindeki bir farz.
Rüku: Namazda, elleri dize koyup yaklaşık 90 derece eğilmek.
Necaset: Gaita, idrar, kan gibi pislik.
Teganni: Teganni, ırlamak, sesini hançeresinde tekrarlayıp türlü sesler çıkarmaktır. Yani, musiki perdesine uydurmak için, hareke, harf ve med [uzatmak] eklemek veya çıkarmak suretiyle kelimeleri bozmak demektir.
Fıkıh: Dinde yapılması ve yapılmaması gereken işleri bildiren ilim. Bu ilimden kendisine lazım olanları öğrenmek farzdır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol