DÜNYA YAŞLILAR GÜNÜ ve YAŞLILAR HAFTASI kutlanıyor. Kırklareli'nin çalışkan ve başarılı HALK SAĞLIĞI MÜDÜRÜ DR. ÇİĞDEM CERİT konuya ilişkin basına açıklamalarda bulunmuş, toplumun yaşlılara saygısını, sevgisini, ilgisini ve yardımını istemiştir. Ben bu bağlamda Sayın Halk Sağlığı Müdürü Dr. Çiğdem Cerit'e teşekkür ediyorum. Toplumu yaşlılar konusunda duyarlı olmaya çağırmasını, bir gün herkesin yaşlanacağını hatırlatması yerinde olmuştur. Zira biz İNSANİ GELİŞMİŞLİK’te geri kalmış bir toplumuz. İnsanlarımız hala yaşlılara saygı konusunda uyarılıyorlar. Tabii hemen söyleyeyim. Toplum içinde sosyal ilişkilerimizin, davranışlarımızın, tepkilerimizin nasıl olacağı, nasıl olması gerektiği bağlamında eğitime, bilgiye, kültüre ihtiyacımız vardır.
Ünlü hikâyecimiz bir toplantıda konuşmaya kalktığında önce kendisini tanıtan cümleyi söylermiş: "BEN GÖNENDE DOĞDUM" dermiş. Bende kendimi bu duruma benzeterek, "BEN BİR YAŞLIYIM" ben bir yaşlıyım diyerek yazıma başlamak istiyorum.
Evet, yeryüzünde bütün canlıların bir sonu vardır. Ancak bu sona zaman içersinde varırlar. Otsu bitkiler, odunsu ağaçlar, bebek yaşta insanlar kendilerine biçilen sona koşarak gitmezler. Belli bir zamanda koşuyu bitirirler. Yani zamanı üç bölümde bitirirler. Onların bir sabahı, bir öğleni ve bir akşamı vardır. Üç bin yıl önce Eski Yunan'da bunu insanlara, "Sabahleyin dört ayaklı, öğlende iki ayaklı, akşam üç ayaklı" nedir? İNSAN'dır.
İnsan yaşlanır, fakat ihtiyarlamaz. İHTİYARLIK dediğimiz şey yaşlılıktır. Hayatta iyi yaşamazsak sıkıntılı, problemli, sağlığa aykırı alışkanlıklarla yaşarsak, çabuk ihtiyarlarız fakat yaşımız merdivenleri çıkar gibi ilerler. Zengin ile fakirin çöpü nasıl birbirinden farklı ise yaşlısı da farklıdır. Fakir, yoksul bir toplumun yaşlısı ihtiyar görüntülü, belli bir refah seviyesine gelmiş toplumun insanı da yaşlıdır ama ihtiyar görüntülü değildir. Yaşlanmanın, halkın dediği biçimde ihtiyarlamanın yaşam biçimi, varlık yoklukla yakından ilgisi vardır, bu bağlamda batılı ülkelerde bir söz vardır, derler ki, "ÖYLE YAŞAYINKİ YAŞLILIK İÇİN SAĞLIĞINIZ OLSUN." Hani, "Yaşlı ama genç görünüyor" derler ya, genç görünen bu yaşlı insan hayatı ciddiye almış, hayatın gerek ve gerçeklerine göre yaşamıştır. 1972 yılında Ankara'da bir toplantıyı yönetiyordum. İsmet İnönü toplantıya geldi. Biraz sonra birileri kulağıma İnönü konuşmak istiyor dedi. İnönü'yü kürsüye çıkardık, konuşmasını yaptı ve "Ben toplantıdan ayrılacağım siz devam edin" dedi. Onu arabasına kadar geçirdim. Arabanın kapısını açıp yerine oturmasını sağladıktan sonra, kendilerine, "PAŞAM SİZİN 2 YIL SONRA YAPILACAK TOPLANTIYA DA GELMENİZİ İSTİYORUZ" dedim. Kafasını kaldırdı, gözlerini yüzüme dikti, "BEN GENCİM GELİRİM SİZ KENDİNİZ GELMEYE BAKIN" dedi. O sıra İsmet İnönü 82 yaşında idi.
Fransa'nın kadın yazarlarından Simone de Beauvor yaşlıların bulundukları zamanı "KORKULU YILLAR" olarak vasıflandırır. Bir başka yazarda "Yaşım ilerledikçe geçmiş ayaklarıma daha çok asılıyor" diye ajandasına bir not düşmüştür. Japonlar ise bir yaşlı insanın ölümünü bir kütüphanenin yanmasına benzetirler "BİR KÜTÜPHANE YANDI" derler. Şüphesiz bunu yaşlı insanın bilgisini, hayat tecrübelerini, başından geçenleri dikkate alarak söylerler. Hiç kuşkusuz ne denirse densin yaşlılık zor bir zaman Fiziken ve sosyal yönden yoksuldur yaşlı, "Çünkü yaşlılık bir yalnızlıktır. "Yaşlı anılarla (hatıralarla) yaşar. Daha doğrusu hatıralarda yaşar. Her şeyin elinden alındığını düşünür. Gönlüm genç, yaşlılığa teslim olmuyorum" diye söylenir ama gerçekte olay böyle değildir.
İleri ülke yaşlıları şanslıdırlar. Devletin somutlaşmış, organize olmuş "YAŞLILAR POLİTİKASI" vardır. Yaşlıların ihtiyaçlarına göre önlem alır, onların yaşamını kolaylaştırmaya çalışır. Bizim ülkemizde de bu tür önlemlerin alındığı görülmektedir. Fakat çok yetersizdir. Bu bağlamda ne dersek diyelim. "YAŞLILAR İHTİYARLIĞIN FAKİRİDİRLER" bu bağlamda herkes yaşlanacak gerçeği görecektir. Bal yememiş insana balın tadı sorulmaz.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol