Bugün okuyucularımla yazarlığımın geride bıraktığım 65 yılı üzerine özel bir sohbet yapmak istiyorum. Bir yazarın en yakınında olanlar onu okuyanlardır. Zira her gün yazarın gazetedeki köşesinde buluşmaktadırlar. Bu bir alışkanlığın ötesinde yazarın dediklerini, yazdıklarını öğrenme isteğidir. Yazar 65 yılda az veya çok bir okuyucu kitlesine sahip olmuştur. Bu süreçte okuyucularından zaman zaman mektuplar almış, eleştirilere maruz kalmıştır. Yazarlığın doğasında, okuyucunun tabiatında bu vardır. ''BAKALIM BUGÜN NE YAZMIŞ'' demek bir meraktır.
Şimdi yazarlığın 65. yılının sonunda, 66. ncı yılın başındayım. Bu ''TAMAM MI DEVAM MI'' noktasıdır. Ancak ''EVET'' ve ''HAYIR'' demeden önce 65 yılda elde ettiğim sonuca değinmek istiyorum. Öyle ya 65 yıl havanda su dövmedik. 1200 sayfada vardan 5 kitap, 30 binin üstünde makale yazdık.
Yazmak, yaşamak demektir. Sürekli yazmak için birikim gereklidir. Birikimi olmayan ve de kitap okumayan yazar bir süre sonra kalem elinden, kâğıt önünde ne yazacağını düşünmeye başlar. Bir yazarın hüzün verici hali budur. Çünkü ''Ne yazayım'' diye söylendiğinde onun yazacağı şey bitmiştir. Bu noktada gelmemek için okumak, her şeyi okumak gerekir.
Geçenlerde dışarıdan bir okuyucum yaşımı ve başımı soruyordu. Yaşım 83, başım dik, belleğim yerinde, neyin nerede olduğunu bilir durumdayım planlı programlı çalışırım. Zamana büyük değer veririm. Bir kez akşamları saat yarıma kadar çalışırım. Ayda üç yerel gazeteye 34 makale yazıyorum. Bu köşeyi günlük yazılarım için kullanmaktayım. Ancak bir ömrün akşamında yaşadığımın'da bilgi ve bilinci içerisindeyim. ''Nasılsınız'' diye soranlara ''Bundan daha iyisi olmaz'' diyorum. 83 yaşında bir insanın geriye dönüşü olur mu?
Akşam yarıma kadar çalışırım, sabah 6'dan önce mutlaka kalkarım. Yazmam gereken varsa yazarım, yoksa okurum, kitap karıştırırım, arşivime bakarım, haberleri dinlerim. Yurt ve dünya haberlerini dinlemeye büyük önem veririm. Olaylar insanı hayata bağlar, düşünmenize sebep olurlar. Poyralı İlkokulda okurken radyosu olan köy kahvesine gider, haberleri dinlerdim. Sonra kendi kahvemize gelir, müşterilere haberleri anlatırdım. Böyle bir haberleri dinleme alışkanlığım vardır. Günlük dışarıda kalmayı HABER SAATLERİ'NE göre planlarım. Öğretmenliğimde öğrencilerime de haberleri dinlemelerini söyler, sınıfa mutlaka bir haber getirmelerini isterdim. Derse günün önemli haberi ile başlardım.
Hayatta programlı, disiplinli yaşamayı severim. Zamanı israftan kaçınırım. Dostlarla konuşmanın, tartışmanın seviyeli olmasına özen gösteririm. Fikri Tansiyon'un seviye kaybetmesini yumuşak müdahalelerle önlerim, gündemi değiştiririm.
Bir ömür böyle geçti. Geriye ne kaldı? Yazarlığının 66. Yılında elbette ki kendi kendime soruyorum: ''Daha ne kadar zaman yazacaksın?'' “TAMAM MI DEVAM MI” diyeceksin. Şimdi o noktadayım. Ancak karar vermiş değilim. Burada şunu söylemek istiyorum: “HAYATTA YAZDIKLARIMDAN DAHA ÇOK YAMADIKLARIM- YAZAMADIKLARIM VARDIR.” Bir bilginin, bir belgenin kaybolması beni çok üzer. Kararımı etkileyecek olan da budur. Bilgiyi kâğıda geçirmekten müthiş keyif alırım. Yeni bir şey öğrenmek beni mutlu eder. Öğrendiğimde çocuklar gibi sevinirim.
İşte böyle aziz okuyucularım. Kendimden söz ettiğim için özür dilerim. Beni okuduğunuz için size teşekkür ederim. Bu vesileyle geleceğe not düştüğümün farkında olduğunuzu zannediyorum. Bugün böyle, yarın daha başka olacaktır. Buna inanıyorum.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol