Tarihte Araplar, Müslüman olmadan önce, neredeyse dünyadan tecrit edilmiş bir milletti. Çöl bir taraftan, yarımadayı üç yönden kuşatan denizler bir taraftan, medeni dünyadan uzak kalmasına sebep teşkil ediyordu... O derece bölünmüş, tembelleşmiş ve aşağı derecelere düşmüşlerdi ki, diğer ülkelerle savaşacaklarını, komşu devletlere karşı zafer kazanacaklarını rüyalarında dahi göremiyorlardı...
İran ve Bizans, o günün en büyük devletleri idi. Doğunun ve Batının liderleriydiler. Bunlar Arap yarımadasını, bileziğin bileği sarması gibi kuşatmışlardı. Fakat çöl olan, yer altı ve yer üstü zenginlikleri az olan yarımada (o zaman petrol keşfedilmemişti) can ve mal kaybına değmezdi onlar için. Onların, bu verimsiz çöle para harcamaya ve fakir olan Arapları beslemeye ihtiyaçları yoktu...
İşte, böyle bir millet, kısa bir zaman sonra cihan tarihinde müthiş bir vazifenin temsilcisi olacaktır... Bedevi Araplar, çöllerinden çıkmış fetihler yapmakta, düşmanlarını dize getirip ezmektedirler... Bu sel; Arapların merkezi olan Medine-i Münevvere'sinden, (Hicri 11) tarihinde (Mîladi 632) fışkırmış, önüne çıkan her engele üstün gelmiş, dağları, ovaları basmıştır.
Sayıları yüz binleri bulan, tam techizatlı, geçtikleri yeri sarsacak kadar güçlü İran, Bizans ve Mısır ordularını mağlup etmiştir... Yine bu sel, eski medeniyetleri, kuvvetli devletleri, köklü saltanat kuran milletleri silip süpürmüş ve onları tarihe gömmüştür. Önceden Araplar onların gözünde küçük ve kıymetsiz görünürken imanla şereflenen Arapların gözünde diğer milletler küçülmüştü. Onlara bu gücü Allahü teâlâ ihsan buyurmuştu.
Dünyanın en güçlü süper imparatorluklarını kendi memleketlerine giderek perişan ettiler. Topluluklarını dağıttılar, tahtlarını yıktılar, krallarının taçlarını çiğnediler, hazinelerini açtılar, çoluk çocuklarını esir ettiler. Gurur ve kibir elbiselerini yama tutmayacak şekilde parçaladılar. Güçlerini bir daha yerine gelmeyecek tarzda imha ettiler. Kisra, bir daha yerine Kisra gelmemek üzere, Kayser de aynı şekilde helâk oldular...
Binlerce kilometre yol kateden bir orduda zaten hâl kalmaz, hareket gücünü kaybeder. İklim değişikliği de hesaba katılırsa; Müslümanların bin seneden fazla dünyada söz sahibi olan İran ordusunu yenebilmesi yüzde bir değil, binde bir ihtimal ile de mümkün değildi.
Zafer kazanılması için bütün sebepler, İranlıların lehine, Müslümanların aleyhine idi. Fakat iman edenler etmeyenlere galip geldi... Eshab-ı kiramı zaferden zafere koşturan, işte bu iman gücü idi...
BELALARDAN, SIKINTILARDAN KURTULMAK İÇİN İSTİĞFAR OKUMAK ÇOK FAYDALIDIR
SUAL: Teheccüd vaktinde ve diğer zamanlarda, vakti müsait olan bir kimsenin ne ile, hangi ibadetlerle ve dualarla meşgul olması daha faydalıdır?
CEVAP: Teheccüd vaktinde ve diğer zamanlarda tövbe, istiğfar etmek, Allahü teâlâya yalvarmak, günahlarını düşünmek, ayıplarını, kusurlarını hatırlamak, kıyametteki azapları düşünüp korkmak, Cehennemin sonsuz acılarından titremek lazımdır. Af ve mağfiret için çok yalvarmalıdır. Teheccüd vaktinde ve her zaman yüz kere (Estagfirullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el hayyel kayyûme ve etûbü ileyh) demeli ve manasını düşünerek söylemelidir. Bu istiğfar duasını, ikindi namazından, tesbihlerden ve duadan sonra da yüz defa okumalıdır. Abdestsiz okunabilir. Hadis-i şerifte, (Kıyamette sayfasında çok istiğfar bulunanlara müjdeler olsun!) buyuruldu. Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
"Belalardan, sıkıntılardan kurtulmak için istiğfar okumak çok faydalıdır ve tecrübe edilmiştir. Ölümden başka her dertten kurtarır. Eceli gelenin de ağrısız, sıkıntısız ölümüne yardım eder. Her sıkıntıdan kurtaracağı ve rızkı arttıracağı hadis-i şerifte bildirildi."
İstiğfarı ve bütün duaları manalarını düşünmeden, temiz kalble söylenmezse, yalnız ağız ile söylenirse hiç faydası olmaz. Ağız ile üç kere söyleyince temiz kalb de söylemeye başlar. Günah işlemekle kararmış olan kalbin söylemesi için ağız ile çok söylemek lâzımdır. Namaz kılmayanın ve haram lokma yiyenin kalbi simsiyah olur. Böyle kalblerin de söylemeye başlaması için ağız ile en az yetmiş kere söylemelidir.
SAADETE KAVUŞMANIN KISA YOLU
SUAL: Allahü tealanın verdiği nimetlere şükür için, sabah ve akşam ne gibi bir dua okumalıdır?
CEVAP: Her gün ve her gece yüz kere (Sübhânallahi ve bi-hamdihî sübhânallahil'azîm) demelidir, çok sevaptır. Her sabah bir kere (Allahümme mâ esbaha bî min ni'metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr) demeli ve her akşam "Mâ esbaha" yerine "Mâ emsâ" diyerek, hepsini aynen okumalıdır. Peygamber efendimiz, (Bu duayı gündüz okuyan, o günün şükrünü yapmış olur. Gece okuyunca, o gecenin şükrünü ifâ etmiş, yerine getirmiş olur) buyurmuştur. Abdestli okumak şart değildir. Her gün ve her gece okumalıdır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol