Son yillarda kendi içimizde zorluklarla bogusan Türkiye’nin komsu ülkelerde geride kaldigi bilinen seydir. Fakat Yunanistan’dan 72 yil geri kaldigini bir bilim adami yazinca sasirdim. Ekonomi bilmi profesörü olan Güngör Uras, “Avrupa Birligi’ne giren 10 yeni üyenin kisi basina milli gelir durumlarinin söyle oldugunu yazmistir:
“Çek Cumhuriyeti 12.900 dolar, Estonya 10.000 dolar, Macaristan 11.200 dolar, Letonya 7.300 dolar, Litvanya 7.300 dolar, Malta 14.300 dolar, Polonya 10.00 dolar, Salvakya 10.200 dolar, Slovenya 12.000 dolar, Kibris 16.000 dolar.” Bizim milli gelirden kisi basina düsen gelirimiz bu ülke rakamlarinin çok altindadir. Bu kriz dolayisiyle 8 bin dolarin altina düsmüstür.
27 Mayis 1960 Devrimini yapan Milli Birlik Komitesinin en büyük hizmetlerinden biri de Devlet Planlama Teskilatini kurmus olmasidir. Plansiz kalkinmada halkin paralarinin çarçur edildigini gören askerler, 27 Mayis Ihtilali’ni yaptiklarinda Planlama Teskilatinin kurmayi düsünmüslerdir. Rahmetli Ismet Inönü 1960’li yillarda vaktini hep Devlet Planlamada geçirir, planlamada çalisanlarla ekonomik hedefleri tespit eder, harcamalarin buna göre yapilmasini saglamaya çalisirdi. Ancak daha sonraki yillarda siyaset sahnesine gökten zembille inen Islam Köylü Süleyman Demirel halka, “Bize Plan degil, pilav lazim” demeye baslayinca, planli yatirim ve harcama devri yine rafa kaldirilmis oldu.
Oysa Devlet Planlama Teskilati 1960’li yillarda Türkiye’nin 1997 yilinda Italya düzeyine gelecegini hedeflemis, ülkenin ekonomik kaynaklarinin buna göre organize edilmesini planlamistir. Fakat bugün Italya nerede ise dünyanin En Zengin Ülkeleri arasina girmek üzere iken, Türkiye, Avrupa’nin En Fakir Ülkesi seviyesine düsmüstür. Bu süreçte halkin paralari hortumlanmis, plansiz yatirimlar yüzünden 7 katrilyon lira topraga gömülmüstür. Yani devletin çesitli yerlerde temelini attigi, baslayip 20 yildan beri bitiremedigi 5 binin üstünde insaatinda bu para duman olmustur. Fakat ne anlasilmaz seydir ki bu ülkede halki fakirlestirenler, halkin sirtindan kambur olusturanlar hep seçilmislerdir. Her seferinde halk bunlara oy vermistir. Tabii Türkiye’nin bu sartlarda yol almasi, kalkinmasi, Avrupa’nin en küçük ülkelerindeki refah düzeyine erismesi mümkün degildir.
Bugün halk kendisini kimlerin ve hangi politikalarin fakirlestirdiginin farkinda midir? Sanmiyoruz. Çünkü bu sagci iktidar bile hala destek görmekte, gelecek seçimi de kazanacagi öngörülmektedir.
Türk Halkinin fakirligi seçtigini düsünmek çok yanlis olur. Ancak Turgut Özal, “Ben Zenginleri severim, fakirler Allahin ipine sarilsin” dedigi halde bu ülkede iktidar yapildigi görülünce anlasilmistirki halkin siyasetteki tercihi kendisini kurtaracaklardan yana olmadigi anlasilmistir. Eh, tabii ki kendini kurtarmak istemeyeni Allah bile kurtaramaz. Bir yerde insanlar hem yoksulluktan hem fakirlikten, issizlikten yakinacak hem de kendisini bu halde tutan politikalardan yana olacak, bu anlisilir bir çeliski degildir.
Peki bizim halkimiz, bizim insanlarimiz nasil ve ne zaman topyekün kalkinmis, refaha erismis olacaktir? Su an bendeniz bu yillari hayal bile edemiyorum. Üçyüz milyar dolar borcu olan bir ülke bu borçlardan, bu borçlarin faizlerinden kurtulmadikça isini, asini kaybedenler is bulamayanlar oldukça fakirlikten kurtulmasi sözkonusu degildir. Galiba islam bunun için ümmetine 8 gün ömre, 9 gün çalismayi ögütlemistir. Oysa bilim adamlari Türkiye’de bazi kesimlerde ve sektörlerde insanlarin % 30, yüzde 40 kapasite ile çalistigini söylemektedirler. Gelin de bu sartlarda düzlege çikin... olacak sey degil.
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol