1908 İkinci Meşturiyet Dönemi seçimlerinden birinde İstanbul Karaköy binalarında görülen bir seçim propagandası afişinde "SEÇİMDİR BU HALK BUNA NE KARIŞIR" cümlesinin yazılı olduğunu yıllar önce Başbakanlık Arşiv Genel Müdür Yardımcısı Kırklareli'nde "KARAHIDIRLI HALİL BEY” diye ünlenmiş Halil Tekin Bucaklı'dan öğrenmiştim. İlanı İttihat ve Terakki Partisi mi yoksa Hürriyet İtilaf Partisi mi asmış, bilinmiyor. Belki de bu ilanlı seçime giren partileri, parti liderlerinin demokrasi anlayışlarını karikatürize etmek istemişlerdir. Bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın 200 yıllık demokrasi dediği çok partili hayatımızda bu söylenmiş, afişlere konu olmuştur. Hani 2. Abdülhamit zamanında eleştirilere dayanamayan, zamanın Maarif (Milli Eğitim) Bakanı İstanbul Meclisi Mebusa'nda demişti ya "OKULLAR OLMASA MAARİF ÖYLE İDARE EDERİM Kİ" sözüne benzer bir durum söz konusu. Şuraya gelmek istiyorum: Türkiye demokrasi çizgisinde bir yere gelmiş ise HALKSIZ ve kadınların sayılmadığı sayımlardan buraya gelmiştir. Bu süreçte zaman zaman tek partili seçim olmuş, zaman zaman da partiler tatile gönderilmiş, partisiz seçimler yapılmıştır. Ancak Partili Siyasi Hayat'a geçişin ilk denemesini 1930 yılında Mustafa Kemal Atatürk yapmıştır. Fakat ne yazık ki halkın eğitim ve bilgi seviyesi partili siyasi hayatın gerek ve gerekçelerini anlayacak durumda olmadığı için deneme başarısız olmuştur. Geçenlerde bir yazımda belirttiğim gibi bugün çok partili hayatın babası, mimarı İsmet İnönü'dür. Fakat ne yazık ki 70 yıllık çok partili hayattan fazla bir şey öğrendiğimizi söylemek pek mümkün değildir. İşte 7 Haziran 2015 tarihli Genel Seçim sonuçları ve partilerin tartıştıkları şey,
Türkiye 200 yıldan beri batılılaşmak suretiyle demokratikleşmeye çalışmaktadır ama bugün itibariyle hala demokrasinin altyapısını kuramamış, demokrasi kültürünü toplumun alt ve üst katına yerleştirememiştir. Son genel seçimde parti liderlerinin propaganda konuşmalarını şahsileştirmeleri, bugün bir araya gelemeyecek kadar birbirlerini eleştirmeleri, demokrasimizin bir ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİ aşamasına gelemediğini göstermiştir. Tabii Asyatik Kültür'ün yerine Batı Kültürü'nü yerleştirmek, bu kültürle yola çıkmak kolay değildir. Aslında Türkiye ATATÜRK DEVRİMİ'nin ön görüp amaçladığı ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİ'ni yapamamıştır. Sorunlarımızın çoğu laik eğitimin, demokratik kültürün gerek bireysel gerekse toplumsal kesimleri etkileyecek düzeye ve noktaya gelmediği anlaşılmaktadır. 7 Haziran Genel Seçimi'nde bir ay boyunca sergilenen ve yaygınlaşan görüntü bu olmuştur. Partilerin bulunması, sandığın kullanılması demokratikleşme için yeterli olmadıkları görülmüştür. Parti liderleri söylemlerini belki ellerinde demokrasi rejiminin uzlaşmacı özelliğine uygun biçimde ifade edememişlerdir. Bu nedenle çok partili hayatımız, demokrasimiz bu seçimde de istenilen düzeyde tutulamamıştır. Dünyada en zor olan şeyin SEÇİM olduğu bizim demokrasi hayatımızda unutulmuştur. Bir partiyi, bir Milletvekili adayını niçin seçtiğimizi, neden seçmediğimizi bilmenin, belli seviyede bir bilgi ve kültürü gerekli kıldığını göremiyoruz.
Özetle demek gerekirse Demokrasi Kültürü'müz birbirimizi anlayacak, anlaştıracak düzeyde olmadığı ve bundan dolayı partilerin, liderlerin bir koalisyon kurmaları, Uzlaşı Kültürü'nü öne çıkarmaları zor olmaktadır. Ve bundan dolayı ülkenin sorunları öne çıkarılamıyor. Bundan zorlanıyoruz. Mesele burada.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol