Yarım asırlık tüfek ustası 2014'ün AHİ adaylarından

Bir çok uygarlığa ve medeniyete ev sahipliği yapmış olan ve çeşitli ticaret yollarının geçiş noktası olan Kırklareli'nde eski meslek ustalarının erbap ve oturaklı kişilikleri de devamlı konuşulur. Özellikle popüler kültürün ve ileri teknolojinin pek uğramadığı mahallelerde örnek alınan kişilikleri ile herkesin saygısı ile harmanlanan eski toprak diye de işaret edilen eski mesleklerin beyaz saçlı ve ihtiyar delikanlıları İlimiz içinde büyük önem arz etmekte.
Dünya çok hızlı dönüyor. Teknoloji akıllara durgunluk verecek şekilde gelişiyor, ilerliyor. Alışkanlıklar, yaşam biçimleri, tüketim kalıpları sürekli değişime zorlanıyor, değişiyor. Hızla değişen yaşamın anlarını yakalayıp gelecek nesillere aktarmak, ancak sanatçı, yazar ve gazetecilerin bu görevi yerine getirmeleri ile mümkündür. Kaybolan, eskiyen meslekleri, sanatkârlarını ve ustaları yakından tanımak tarihsel gerçeklik olduğu kadar, sosyolojik ve psikolojik/duygusal zenginliktir. Marx'ın da önemle vurguladığı gibi, sosyal güçlerin ve bilimsel uygulamaların tarihsel değişimdeki en önemli belirleyicisi ekonomik koşullardır. Bu meslek ve nesnelerin kayboluşunun nedeni, ekonomik koşulların değişmesinden kaynaklanıyor.
Kaybolan meslekler için seçilen sade mekânlar, bu mekânlarda dökülen göz nuru ve alın terinin mübarekliğiyle harmanlanan yoğun emek, her zaman anılmaya değerdir diye düşünüyorum. Dün olmadan bugün, bugün olmadan yarın var olabilir mi? Akıl hünerinin birer nişanesi olan bu mesleklere karşı nankör olmamalıyız: Zarafet, ince işçilik, dikkat ve titizlik isteyen bu meslekler, bizleri eski zamanlara bağlayan çok önemli bağlardan biridir. Bu meslekler eski kültürümüzün birer birikimidir: İçlerinde çok şeyi saklamaktadırlar. Ama ne yazık ki; kaybolan veya kaybolmaya yüz tutmuş, unutulan bu meslekler kimimizin belleğinde tatlı bir anı, kimimizin de belleğinde kaydı olmayan veya sadece ses duyum yoluyla duyulan bir sözcüktür.
Bugün taşçılık, hattatlık, değirmencilik, şerbetçilik, gazozculuk, şarapçılık, karcılık, dokumacılık, goşkarlık, çömlekçilik, demircilik, kalaycılık, tenekecilik, nalıncılık, hancılık, nalbantlık, çulculuk, sepetçilik gibi meslekler değişen ekonomik koşulların bir sonucu olarak seri üretime, robotlara, makinalara yenik düştü. Birer birer tarihteki yerlerini aldı ve alıyorlar.
Dünyanın en büyük sektörü olan ve trilyon dolar seviyelerinde ki Pazar payı ile devamlı büyüyen silah sanayisinin yanında Kırklarelili tüfek ustasının onur mücadelesi ahilik haftasını arkamızda bıraktığımız bu süreçte görülmeye değer bir meslek aşkını ve popüler kültür ile birlikte silinmek üzere olan mesleği gelecek nesillerle tanıştırma hamlesini gözler önüne seriyor.
Unutulmaya yüz tutmuş onlarca meslekten biri olan  ama göz nuru ve alın teri ile yoğrularak yılların verdiği emek ve büyük bir ustalık mücadelesini tüfekçilik sanatının bayrağını elinden bırakmayan  tüfek üstadı olan Tuncer BALCI küçük ama yıllarca verilen emek ve çıraklıktan ustalığa giden yolu gözler önüne seriyor.
Eskiyen ve yıllanan mesleklerin Kırklareli adına nişanesi olarak ilimiz Kırklareli Kurtuluş caddesinde 1973 yılından bu yana hem sanatını hem de yılların verdiği birikimi olgunluk ile birleştiren Balcı ahili k haftasını arkamızda bıraktığımız bu süreçte mesleğini icra ettiği dükkanının kapılarını Önadım medya Grubu haber muhabirlerine açtı.
Doğum tarihi 1949 yılında dünyaya gelen ve 1961 yılında 12 yaşındayken çırak olarak tanıştığı mesleği 1973 yılında dükkan açarak perçinleyen, Türkiye'nin en tanınmış tüfek ustası olan Beşikdüzlü Ahmet Yamak'ın yetiştirdiği Tuncer Balcı, "İnsanlar ilk önce zaman ayırdığı mesleği sevmeli, dünyaya ülkesine ve insanlığa yaptığı iş ile ilgili nasıl güzel şeyler vermeliyim diye düşünerek işini yapmalı. Kültüründen, tarihinden, örf ve adetlerinden kopmadan yaşamalı o zaman her şeyin kendiliğinden olduğunu görecektir. Eğer insan bu değerlere bağlı kalarak hayatını devam ettirdiği sürece toplumda saygı görür karnı yaptığı iş ile doyar." Sözleri ile özetlediği meslek ahlakının aynı zamanda her yaş gurubuna aşılanması gerektiğini de söyledi.
Kırklareli'nde her yıl kutlanılan Ahilik haftasında, eski ve kültürel mesleklerin bekçilerini Kırklareli'nin vitrinine koyanların dikkatini de çeken Balcı 2014 yılının ahisi olma yolunda yılların deneyimi ile ilerlememeye devam ediyor
Ahi olmak ve peştamal kuşanmak için kişinin bir Ahi tarafından önerilmesi zorunludur. Üye olmak isteyenlerden yedi fena hareketi bağlaması ve yedi güzel hareketi açması beklenmektedir: Cimrilik kapısını bağlamak, lütuf kapısını açmak, Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, Bilim ve mülâyemet kapısını açmak, Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rıza kapısını açmak, Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet kapısını açmak, Halktan yana kapısını bağlamak, Hak'tan yana kapısını açmak, Herze ve hezeyan kapısını bağlamak, Marifet Kapısını açmak, Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak, Kafirler, çevresinde iyi tanınmayanlar, kötü söz getirebileceği düşünülenler, zina ettiği ispatlananlar, katiller, (kasaplar), hırsızlar, tellallar, vergi memurları, vurguncular örgüte katılamaz.
Düşünce sistemlerinin açıklanmasında öncelikle üzerinde durulması gereken husus,o sistemde insana hangi değer ve rolün verildiğidir.Düşünce sistemlerinin insana bakış açıları
ve onlara verdiği değer ile bunların uygulamada aldığı biçim son derece önemlidir.İnsani mutlu etmek adına ortaya atılan düşünce sistemlerinin bir çoğu amacını gerçekleştiremez.Tarih iyi niyetlerle ortaya atılan ancak bir çok insani perişan eden hikayelerle doludur.
Ahilik ise,İslam inancı ile Türk örf adetlerini kaynaştıran bir düşünce sistemidir.Ahilikte insan sistemin ortasına oturtulmuş olup her şey onun dünya ve ahiret mutluluğu esas alınarak şekillendirilmiştir.Hiçbir şeye "eşrefi mahlukat " kabul edilen insandan daha fazla değer verilmez.Ahiliğin temelinde böyle bir insan anlayışı vardır.
Ahilik insani bir bütün olarak ele almakta ve onu bütün yönleriyle geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu sebeple Ahilik insanin sadece uhrevi hayati değil; ekonomik,kültürel ve sosyal hayatini kapsayacak biçimde dünyevi hayatini da düzenlemektedir.Ahilik insanların dıştan zorlamalarla kaidelere uygun hareket etmelerini sağlama yerine,nefis terbiyesi ile onların beklenilen tutum ve davranışları kendiliklerinden göstermeleri temeli dayanır. Bu tercihleri sebebi ile ahiler kaideleri belirlemekle yetinmeyip,eğitime büyük önem vermişlerdir.
Her konuda olduğu gibi,fert-toplum münasebetlerinde de ahilik orta yolu bulmuş,toplum için ferdi,fert için toplumu feda etmeyen bir hayat anlayışını benimsemiştir.Bu anlayış ve insana verilen değerin sonucu olarak ahilikte dayanışmacı toplum yapısının esas alındığı görülür. Dayanışmacı toplum anlayışında,toplumu meydana getiren sosyal kesimlerinin menfaatlerinin birbiriyle çatışmadığına inanılır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol