"Yaşamı savunmaya devam edeceğiz"

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilciliği Dünya Su Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yayınladı. Açıklamada şunlar kaydedildi; "22 Mart Dünya Su Günüydü.  

22 Mart soyut bir biçimde kutlanan değil, su varlıklarını ve suya erişim hakkını korumak için, dünyanın dört bir yanında yaşam için, adalet için mücadele edilen bir gün. Dünyanın her yanında sömürgen devletlerin ve şirketlerin suyu ticari bir meta olarak gören anlayışına karşı "sağlıklı suya erişimin bir insan hakkı" olduğu kabul edilmelidir.
Bu yıl Dünya Su Günü'nün teması "Su ve İstihdam". Suyu ekonominin hammaddesi, kalkınmanın aracı olarak gören neoliberal zihniyet "hem yeşil istihdam yaratacağız hem de su varlıklarını koruyacağız" diyerek sağduyumuza seslenmeye çalışıyor. Oysa yaşamın özü olan su varlıklarımız gasp ediliyor ve halkın suya erişim hakkı yok sayılıyor. Bu zihniyeti savunan devletler ve şirketler su krizine, krizi daha da büyüten sözde çözümler öneriyor. Onların çözümleri bir damla suyun bile boşa özgürce akmaması, suyun ekonominin hammaddesi olması ve daha da pahalanması.
Türkiye'de binlerce baraj ve HES yüzünden akan su göremez olduk. Kömürlü termik santraller ile su varlıklarımız kirletiliyor. Türkiye'de uluslararası normlara uygun statülerde koruma altına alınan alanlar sadece ve sadece Türkiye'nin toplam yüzölçümünün yüzde 4'ü iken, Su Kanunu Tasarısı, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu, Yer altı Sularını Koruma Yönetmeliği gibi hukuksal araçlarla ormanlarımız, sulak alanlarımız ve kültürel miraslarımız, sermayenin kullanımına açılıyor. Şu anda, Türkiye'de korunması gereken 130 civarındaki sulak alandan sadece 14'ü Ramsar koruma kapsamında. Çevresel Etki Değerlendirme yani ÇED raporları kopyala yapıştır usulüyle masa başında yapılırken, Artvin Cerattepe'de olduğu gibi ÇED alamayacağı mahkemece belirlenmiş madencilik projelerine bile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onay veriyor. Neredeyse tüm şehirlerde yerel yönetimler, kendi asli görevleri olan içilebilir nitelikte su sağlama hizmetini, ne kadar su satarlarsa o kadar para kazanacak ambalajlı su şirketlerine devretmiş durumdalar.
Bilim insanları, "yeni bir jeolojik çağ" başlatacak bir "gezegensel dönüşüm içinde" olduğumuzu ve sadece iki nesil sonra insanların büyük çoğunluğunun ciddi bir su sıkıntısı yaşayacağını söylüyorlar. Benzerine rastlamadığımız iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği kuraklığın yaygınlaşması, milyonlarca insanı su bulmak ve hayatta kalabilmek için göçe zorlayacak. Bu nedenle, bugün sadece bir su sorunundan değil, küresel bir su krizinden söz ediliyor.
Neoliberal politikalara dayalı çözümler hem su varlıklarını kirletip tüketiyor, hem de suya erişimde eşitsizlik yaratarak ekolojik adaletsizliği büyütüyor. Öyle ki, suya erişim mücadelesi artık bir var oluş ve demokrasi mücadelesi haline geldi. Sudan kâr edilmesini dayatan tüm neoliberal politikalar reddedilmelidir. Musluklarımızdan içilebilir nitelikte suyun akması, temel ihtiyaçlarımıza yetecek miktarda suyun ücretsiz verilmesi ve tüm bu adımların kamu kaynaklarınca finanse edilmesi yurttaşların haklı talebidir.
Susuzluğa çözüm olarak ileri sürülen yeni barajlar, havzalar arası su aktarımı, deniz suyunun arıtılması, yer altı sularının sınırsız kullanımı gibi uygulamalar ekolojik çözümler olmadığı gibi sosyal ve ekonomik maliyetleri yüksek, sadece günü kurtarmaya yönelik adımlardır. İklim değişikliğini durdurmadan su krizine çözüm bulunamaz. İklimi değişikliğini durdurmak için fosil yakıt kullanımına son verilmeli, derhal kapsamlı etkin adımlar atılmalıdır.
Şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle de; suyumuzu, halkın suya erişim hakkını, yaşamı savunmaya devam edeceğiz."

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol