Yavuz Bahadıroğlu ve Osmanlı medeniyeti

Sevgi Dünyamız Kültür Sanat ve Eğitim Derneği'nin etkinliklerinden biri olan Salı sohbetleri bu hafta; hem yeri, hem konuğu, hem konusu, hem de toplanma amacı ile diğerlerinden farklılık gösterdi. Kırklareli Üniversitesi Rektörlük binasında bulanan kültür merkezinde Salı günü saat 20.00'da gerçekleşen konferansa Kırklarelili vatandaşların katılımı beklenenin çok üzerindeydi. Kültür merkezinde gerçekleştirilen konferansın konusu "Kuruluşunun 714'ncü yılında Osmanlı medeniyeti" olunca, konferansın konuşmacısı da tarihçi-yazar Yavuz Bahadıroğlu idi.
Osmanlı medeniyeti gibi dev bir konunun Kırklarelili ile paylaşmak üzere Sevgi Dünyamız Kültür Sanat ve Eğitim Derneği'nin etkinliği çerçevesinde konferansa konuşmacı olarak katılan Yavuz Bahadıroğlu'nun Muhteşem Süleyman, Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim, Biz Osmanlıyız, Kayıt dışı tarihimiz, Çanakkale Kıyameti, Mısıra doğru, Gülü arayan adam, Harem, eşim çocuğum ben, Buğara, Buğara yanıyor gibi belli başlı eserlerinin satış rakamları milyonlar ile ifade ediliyor.
Sevgi Dünyamız Kültür Sanat ve Eğitim Derneği'nin Kültür merkezinde düzenlediği; kuruluşunun 714'ncü yılında Osmanlı medeniyeti konulu konferansa katılımda üst seviyedeydi.  Hem derneğin ilk kuruluş yıldönümü olması hem konunun devasa bir ölçüde olması hem de yürüyen tarih arşivi diye tabir edilen Bahadıroğlu'nun katılımı ile gerçekleşmesi kültür merkezinde görülmeye alışık olmadığımız bir kalabalığı çıkardı karşımıza. Kırklareli Valisi Mustafa Yaman konferansa eşi Gülseren Yaman ile beraber katıldı, İl jandarma Komutanı Lütfü Mor'da katılımcılar arasındaydı. Kırklareli il Özel İdaresi Genel Sekreteri Ziya Eser, Kırklareli il Milli Eğitim Müdürü İbrahim Korkmaz ve Kırklareli Vali yardımcısı aynı zamanda Sevgi Dünyamız Kültür Sanat ve Eğitim Derneği'nin başkanı Tacettin Özeren'de katılımcılar arasındaydılar. Ayrıca Kırklareli'nde bulunan çeşitli STK ve öğrenci yurtları da dinleyiciler arasındaydılar.
Bahadıroğlu'ndan gelen misafirlere tarih ziyafeti
Kitaplarının satış rakamları milyonlara dayanan her söylediği ile ezber bozduran Bahadıroğlu'nun kuruluşunun 714'ncü yılında Osmanlı medeniyeti konulu konferansında öne çıkan cümleleri;
Düzenlenen konferansta Osmanlı medeniyeti ile ilgili uzun uzun konuşan Tarihçi yazar Yavuz Bahadıroğlu, "Osmanlı Devleti gittiği yerde en az 400 sene kaldı. Bu zorla, kılıçla, savaşla olmaz. Bu ancak kendinizi sevdirerek, benimseterek olur" dedi.
"İslamiyet'te kadının yeri ayrıdır"
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda bir kadın olduğunu söyleyen Bahadıroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda bir kadın var. Bunu hiçbir tarihçi anlatmaz. Çünkü tarihçiler erkek olduğu için tarih içindeki kadınları yok etmeye çalışırlar. Osmanlı Devleti'ni kuran aşiretin öznesinde de Hayme Ana isimli bir kadın var. Hayme Ana çok doğru bir tanımlamayla, Devlet Ana olarak da ifade edilebilir."
Bahadıroğlu, Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarını anlattıktan sonra, "Osmanlı Devleti bir parlamenter sistem değildir; ama kuruluşundan beri âkil adamların denetiminde ilerlemiştir" dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in İstanbul'un fethini müjdeleyen hadisini hatırlatarak İstanbul'un fethinden de bahseden Bahadıroğlu, "Tarihin labirentlerinden geçmiş bu millet, şimdiye kadar esir olmadığı gibi şimdiden sonra da esir olmayacak" şeklinde konuştu.
"Bugün yeniden büyümek istiyorsak, Efendimiz'in yüreğiyle yüreğimizi ne kadar örtüştürecek hale gelirsek, devlet olarak o kadar büyüyeceğiz" diye konuşan Bahadıroğlu, bugünkü yönetimin uzun yıllar sonra ilk kez bu anlayışı uyguladığını kaydetti.
"Hz. Peygamber'in (sav) sünnetini yaşatan  bir millet olmak gerekli"
Araştırmacı-Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı Devleti'nin bir ahlak, sünnet devleti olduğunu belirterek, "Osmanlı Devleti'nin Hz. Peygamber'in (sav) sünnetini yaşatmaya çalışmış bir devlet olduğunu ifade ederek "Osmanlı'nın medeniyeti de bir sünnet medeniyetiydi. Peygamber Efendimiz 'İstanbul mutlaka fethedilecektir. O'nu fetheden komutan ne güzel komutan, O'nu fetheden ordu ne güzel ordudur' buyurarak Osmanlı Devleti'nin sünnet devleti olacağını belirtmişti. Osmanlı adeta İstanbul'u fethetmek için bir devlet kurmuştur. Osmanlı bir hedef belirleyerek o hedefe ulaşmak için mücadele etmiştir. Günümüzde ise toplumsal olarak nereye ulaşmak istediğimizi bilmiyoruz. Bu toprakların insanları da bir Peygamber müjdesidir." İfadelerine yer verdi.
Bahadıroğlu sünnet devletinin temelinde ise 'insanı yaşatma' kavramı olduğuna değinerek "İnsanı yaşatmaksa evvela ekmek vermekle olur. Bunun için ise iş vermek gerekir, iş vermek için de tesis kurmak, yatırım yapmak gereklidir. Bunu Şeyh Edebali de yüzyıllar öncesinde açıklamıştır. Tüm bunların doğru bir şekilde amacına ulaşması için sağlık ve eğitim kavramlarının yerine oturması gereklidir. Ülkemizde şu an için bu kavramlar ise, genel anlamda yerine oturmuş durumdadır."dedi.
Kıyafet alanında sınırların kaldırılması gerektiğini ifade ederek sözlerini sürdüren Bahadıroğlu, "Osmanlı gibi insan odaklı bir devlet olmalıyız. Ancak, günümüzde biz Osmanlı'nın sünnet medeniyetinden de uzaklaştık. Bugün ölmüşleri bile sayın diye anıyoruz, halbuki bizim medeniyetimizde ölmüşler rahmet ister, onları rahmetli diyerek anmalıyız. Sünnet medeniyetinin çocukları içerisinde 'Allah' kelimesini kullanarak selamlaşır, ama bizler modernleşerek Allah kelimesini dahi demez olduk. Biz ki öfkemizi bile 'Allah Allah' diyerek zikrederdik." Şeklinde konuştu.
Bahadıroğlu çağımızda komşuluk ilişkilerinin zayıfladığını ifade ederek
"Müstakilden, apartmana, apartmandan sitelere, sitelerden rezidanslara taşındık. Artık bir arkadaşımızı ziyarete giderken bile kapılardaki güvenlikler bizden kimlik istiyor, sonra içeri girip kayıt yapıyor, arkadaşımıza telefon açıp haber veriyor. Önceden bizler misafir için bir oda hazırlardık, şimdi gitmeye çekinir olduk. Ben arkadaşımı görmek için hiç tanımadığım birine kimlik göstermeli miyim? Geleneksel kültürümüz insan eksenliydi, ama şu an karşıt fikirli biriyle ortak yol bulunmak yerine saygısızca tartışmaya giriliyor." İfadelerini kullandı.
"Televizyonda gösterilen tarihimizin her zerresi yalandan ibarettir"
Bahadıroğlu şöyle devam etti: "Bunlar yetmezmiş gibi bir de kendi padişahlarımızı ders kitaplarında küçümsedik. Kimilerini Kızıl Sultan yaptık, kimilerini sarhoş. Yabancıların İskender'ini bile Büyük İskender yaptık. Hâlbuki bizim padişahlarımız çok daha üstün. Kanuni ne de güzel şiir yazıp, sevgisini anlatırmış. Hâlbuki günümüzde şiir yazmak bir yana okuyanı önce hapse atıp, sonra başbakan yapıyorlar. Şiir okumaya bile çekinir olduk. İşte Osmanlı bir sevgi toplumuydu, kimsenin kıyafetine siyasetine karışmazdı."
Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı'da haremin "yasak bölge"                    anlamına geldiğini aktararak,
"Haremi gezenler bilir, zaten loş bir mekândır. Pencereleri küçüktür. Az güneş gördüğünden harem halkının benzi biraz sarı olurdu. Çok keyifli bir yer değildi. Fatih Kanunnamesi'ne göre, Osmanlı padişahları haftada sadece 2 gece hareme gidebiliyorlardı. Devlet adamına eğitimli eş lazım. Bunu da harem halleder. Hareme, erkek giremezdi. Filmde gördüğünüz gibi yolgeçen hanı değildir." değerlendirmesinde bulundu
Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu, "Televizyonda Hürrem Sultan'ı elinde zehir şişesiyle dolaşan bir kadın olarak gösteriyorlar. Ama 700 yıl hüküm sürmüş Osmanlı'da zehirlenerek ölen bir devlet büyüğümüz yoktur. Aksine Hürrem Sultan Kur'an-ı Kerim'de adı geçen 3 şehirde Medine, Mekke ve Kudüs'e büyük hizmetler yapmıştır. Mekke'ye ilk su getiren ve Edirne'yi çeşmelerle donatan kadındır. Hürrem Sultan genç yaşta ölen oğlu Cihangir adına cami yaptırmıştır. Onlarınki film bizimki ise ilim" dedi.
Muhteşem Yüzyıl filmindeki dekolteli kadın sahnelerinin, gerçeği yansıtmadığını dile getiren Bahadıroğlu; "Saray'da ne doğalgaz vardı, ne de kalorifer kazanı. O dönemki ısınma şekli, şömine yani mangaldan ibarettir. Bu kıyafetle dolaşan kadın, zatürreeden ölürdü. Kaldı ki, Osmanlı Devleti, İslami esaslarla yönetilen bir devlet idi" dedi.
Sevgi Dünyamız Kültür Sanat ve Eğitim Derneği'nin hem kuruluş yılı hem de Osmanlı imparatorluğunun 714'ncü kuruluş yılı olması nedeni ile düzenlediği konferansa konuşmacı olarak katılan tarihçi yazar Yavuz Bahadıroğlu'na Kırklareli valisi Mustafa Yaman tarafından bir de plaket verildi.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol