YILLAR SONRA OLAYI HATIRLADIM VE DÜSÜNDÜM KI...

“Bilecik’te görevliydi. Yillik izne çikmis, Ege bölgesinde tatil yapiyordu. Her zamanki gibi Izmir’den minibüsle Seferhisar’a giderken yolda olagan güvenlik kontrolüne denk geldi.Üstelik minibüste yer olmadigi için ayaktaydi. Polis, herkesin kimligini çikartmasini istedi. Sira kendisine geldiginde kimligini verdi, gözlerin inanmayan polis sasirdi, telaslandi, “Buyurun efendim, sizi ekip otosuyla götürelim”dedi. Polisin önerisini tesekkür ederek geri çevirdi. Polis israr edince, “Siz görevinizi yapin”dedi. Ve polisin kontrolü bittikten sonra siradan bir vatandas gibi minibüsle yoluna devam etti. O Bilecik Valisi Refik A. Öztürk idi.”

Bu olay bizim idari hayatimizda yasanmis sira disi bir olaydir. Buna bir de disardan, Isveç’ten örnek eklemek suretiyle sorunu ortaya koymaya çalisalim. Isveç’te bir durakta, otobüsün gelmesini bekliyordu. Kucaginda çocugu, elinde valizi vardi. Otobüs geldi, herkes gibi bindi ve otobüsün içinde, koltukta oturan bir Beyefendi yerinden kalkip kadina yer verdi. Hersey normaldi. Birkaç durak sonra, tesadüf bu ya, kadin ve o Beyefendi bir durakta indiler. Beyefendi kadina “izin verirseniz valizinizi tasimaya yardimci olayim”dedi. Kadin tesekkür etti ve valizini Beyefendiye verdi. Epeyce yürüdükten sonra kadinin evinin önüne gelmislerdi. Kadin evin giris kapisini açarken Beyefendi’ye döndü, “Ben kiminle müserref oluyorum (tanisiyorum) dedi. Beyefendi, “Ben Isveç Krali Gustav”dedi ve yürüdü.

Bu iki olayin içinde yer alan Bilecik Valisi ile Isveç Krali Gustav demokrat bir kisilik sergilemislerdir. Bunlara benzer bir Cumhuriyet Valisi 1930’lu yillarda Kirklareli’nde görülmüstür. O zamanin Valisi Faik Üstün makam odasinin kapisinda “IÇERIYE VURMADAN GIR” diye bir not yazdirmistir. Cumhuriyet Halki’nin insanlari Valinin yanina bu nottaki istege göre girip çikmislardir.

Kirklareli’nin Cumhuriyet devrinin ilk yillarinda yetistirdigi devlet adamlarindan Karahidirli (aslinda Vizeli’dir) Halil Tekin Bucakli benim dostlarimin basinda gelirdi. Aramizda büyük yas farkina ragmen kitap okuma, okudugunu tartisma, ülke sorunlarini konusup degerlendirme baglaminda anlasirdik. Kendisi Fransiz yazar ve filozoflarinin Fransizca kitaplardan okurdu. Fransizca’yi, Fransiz Kültürünü çok iyi bildigi için devrin yüksek bürokratlari Ankara’da ona “Fransiz Halil” derlerdi. Iste bu Halil Tekin Bucakli derdi ki, “Türkiye’nin sorunu 81 Vali, 81 Cumhuriyet Bassavcisi ve 81 Emniyet Müdürü sorunudur.” derdi. Bunlar “CUMHURIYET TEMEL ILKELERI” dogrultusunda bir tutum sergiledikleri, cumhuriyetten yana hareket ettikleri takdirde tüm sikayetler ortadan kalkacaktir” diye söylerdi. Yani idarenin, idarecinin yansizligina vurgu yapiyordu. Cumhuriyetten yana “Taraf” olduklarina, olmalari gerektigine isaret ediyordu.

ATATÜRK, bütün kesimlere cumhuriyetten yana, ülkeyi yönetmekten yana görev vermistir. Cumhuriyetin önde gelen kurumlari için buyuruklar söylemistir. Ancak ne var ki çok partili hayatta Atatürk’ün bu direktifleri unutulmustur. Rejimin, devlet yönetiminin temel ilkelerinden sapmalar olmustur. Idare, idareciler yandaslari korumaya özen göstermislerdir. Ne yazik ki bu tür davranislar görülmüstür. Ayricalikli insan gruplari görülmeye baslamistir. Onlar baslangiçta Demokrat Ruhlu iken, sonralari bu özelliklerini kaybetmislerdir. Tabiiki bu durum genelde böyle degildir ama böyle örnekler vardir.

Cumhuriyetin basina dönsek ve kaldigimiz yerden baslasak fena mi olur? Hiç sanmiyorum. Birçok sorun çözümlenmis olur.

nazifkaracam@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol