'ÇARE SARIGÜL'DEN 'ÇARESİZ SARIGÜL'E

DİMYAT'A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK... Yıllardır sadece şehirlerde değil memleketin en ücra köşelerine kadar adeta dağa taşa bile 'Çare Sarıgül' yazıldı ve nihayet gelinen noktada Sarıgül'ün İstanbul belediye başkan adaylığı ve kademeli olarak CHP genel başkanlığı konuşulur oldu. Süreç tam olarak belli değil ama benim Sayın Sarıgül'e acizane tavsiyem: Taş yerinde ağırdır Sayın Sarıgül, İstanbul Şişli'den ibaret değil ve sonuçta Şişli belediye başkanlığını kaybetmekte var...
Bir kaç cümlesini aktardığım bu yazımı henüz Sarıgül'ün adaylık süreci tartışılırken kurban bayramı öncesi yazmış, sonra ne olur ne olmaz diyerek sonuçta yanılmak ta varken çok iddialı olmak istememiş paylaşmamıştım. Aslında bir konuda yanıldım, benim o günkü düşüncem CHP nin adayları İstanbul'da Gürsel Tekin, Ankara'da Muharrem İnce olacağı şeklindeydi. Ne de olsa 'ilkeli siyaset'in gereği buydu bence.
Ben yanıldım da İstanbul seçmeni yanılmadı, zokayı yutmadı; kendisine reva görülen cemaat destekli  (tavsiye, dayatma, sipariş adını siz koyun) Sarıgül'le birlikte CHP yi hem de cemaatle birlikte sandığa öyle bir gömdü ki tam anlamıyla hezimete uğrattı. Nasıl ki çoğunluk Sarıgül'ü Şişli belediye başkanı olarak tanıdıysa, İstanbul da Ak Parti'yi başarılı belediyecilik çalışmalarıyla tanıdı, ülkeye tanıttı. Herkes unutabilir ama İstanbul'lu o susuz, çöp dağları içinde yaşadığı 'eski İstanbul'u unutmaz, unutmamış, unutmamalı. Almanya'daki gurbetçi köylülerimizle birlikte bir Alman arkadaşları gelmişti köyümüze. Türkiye nasıl diye sorduğumuzda; 'İstanbul hariç her yer güzel' demişti o yıllarda... El insaf... Acaba dünya genelinde Türkiye'yi bildiğini söyleyecek kaç kişi İstanbul'u görüp te beğenmediğini söyleyebilir.
Geçenlerde bir televizyon programında izledim sayın Gürsel Tekin'i. Ben olsaydım Topbaş'a en az beş puan fark atardım ama anlatamadık diyor... İyi de sayın Tekin bu kadar iddialıysanız neden??? Kim bilir belki de gerçekten başarılı bir belediye başkanı olacaktınız da. Ama neden kendinize, partinize, seçmeninize, ülkenize, halkınıza bu haksızlığı yaptınız, yapılmasına göz yumdunuz. Hani bizi 'biat' etmekle itham ediyordunuz da siz 'sorgulayıcı' idiniz. Bu virüsün kendi bünyenize bulaşmasına neden izin verdiniz. Halen daha Sarıgül'ün şahsına oy veririm diyenler bile varken, o da çabuk harcandı. Halkta geniş desteği olan biriydi. En azından öyle görünüyordu. Parti kurma aşamasına geldiğinde; Sayın Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin geleceğine bir fırsat tanımak gerek diyerek aslında isabetli bir karar vermişti. Seçim kampanyasında yaptığı acemice asabi davranışlar da kafalarda acabalar oluşturdu ve bence en azından şimdilik 'Sarıgül Efsanesi' bitti. Bu gün Sarıgül'ün CHP genel başkan yardımcılığı tartışılıyor. Beni hiç ilgilendirmiyor da: Ya Cemaat istekli-destekli Sarıgül seçimi kazanıp, o basamaktan CHP genel başkanlığına yürüse...
Sözüm asla Sarıgül'e değil, onun üzerinden CHP ye, onun da üzerinden devlete millete yeniden musallat olmaya çalışan, adına paralel denen aslında bazı konularda devlet üstü konumlara ulaşan örgüt yapılanmasının korunmasına. Hadi Ak Parti ve taraftarlarının bir şekilde doku uyuşması kan bağı var diyelim ki zaten onlar da aldatıldık diye itiraf ettiler, ya CHP yönetimi ve seçmeni kime hangi akılla bel bağladılar. Ak Partinin kendi ve devletin bünyesinden ne pahasına olursa olsun temizlemeye karar verdiği bu illeti hangi akla hizmet kendi lehlerine kullanmak istediler anlamak mümkün değil. Kim ne derse desin ya seçmen basireti CHP anlayışının yıllarca önünde gidiyor, ya da CHP yönetimi millet iradesini anlamak bir yana yıllarca gerisinde kalıyor...
CHP'li yetkililer her ne kadar seçimde başarılı olduk deseler de açık sözlü olanlar cemaatle işbirliği yapıldığını ve bunun hata olduğunu kabullenip yüreklice öz eleştiri yapmakta, belirli bir muhalefet sesi yükselmekte, kazan kaynıyor. Takım sporlarında teknik direktörler oyunun gidişatına göre oyuna müdahalede bulunup çeşitli hamleler yaparlar ki; eğer bu hamleler başarılı olur da kötü gidişat durdurulursa en büyük başarı payı teknik adamların olur. Yine bazı teknik adamların her şey yolunda giderken gereksiz yere yaptığı oyuncu değişikleriyle lehine olan sonucu aleyhine çevirmesiyle bütün şimşekleri üzerine çeker ki; oyun sonunda herkes onu sorgularken o da genellikle sorumluluğun kendisine ait olduğunu kabul eder. Bazı oyuncuların tamamen bireysel başarılarıyla sonuca etki etmeleri de genel olarak teknik adamın başarı hanesine artı olarak yazılır.  Gerek sporda gerek siyasette mücadele zirve için yapılır, en büyük başarı şampiyonluktur. Ola ki şampiyon olamayıp beklentilere de cevap veremediyseniz sporda genellikle istifa etme erdemi gösterilir ki belki başarılı olabileceklerin önü açılsın. Bizde siyasi anlamda başarısız olanların istifa etme geleneği yoktur ne yazık ki. Koltuğa bir yapışan kolay bırakmaz. Hedef nedir, ölçü nedir bilinmez, herkes iktidar olacağım diye propaganda yapar, seçim biter herkes başarılı. Muhalefetteki bu başarı kriteri oldukça...
 sairmehmet39@hotmail.com
 0 539 839 75 78  

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. BORAZANCI BAŞI.! ŞENOL DEVRİM 15 Mayıs 2014 Perşembe 10:35:05

    Yaşım 52 doğma büyüme Kırklareliliyim Lise öğreniminden sonra Istanbul'da ikamet etmekteyim buda 34 yıl gibi bir zamanı içine alır iktidarın borazancısı gibi Istanbul'da yaptıklarını yazmışsınızda burayı nasıl bir yaşanamaz şehir haline getirdiğini(beton yığınıtrafik kesmekeşi vs) bunları niye yazmıyorsunuz yanlış alınan kararlardan dolayı Istanbulu göç şehri yaparak gaspcinayetişsizlikgecekondulaşmavs patlamaya hazır bomba haline getirdiğini neden yazmıyorsunuz lütfen madem köşe yazarıyım diye yazıyorsunuz iktidara yalakalık yapmanın gereği yok gazeteci doğrudürüst ve gerçekleri yazmalı'ki halkın gönlünde taht kursun.