SALİH AMEL İŞLEYENLER ÖLÜMDEN KORKMAZ!

Yaratılış gayemiz, Rabbimizi tanımak, O'na ibadet etmek içindir. Melekler O'nu tanıyor ve ibadet ediyorlardı. Onlar kendi istekleri ile değil, yaratılışları icâbı Allahü teâlâyı tanıyorlar ve emirlerini hiç aksatmadan yerine getiriyorlar. Rabbimiz, öyle bir varlık olsun istedi ki, kendi arzuları ile iman etsinler, O'nu tanısınlar, haramlardan sakınsınlar.
İmtihan için dünyaya geldik, imtihan salonundayız. İmtihan bitince salon terk edilir.
Ölüm hepimizi yakalayacak, varacağımız yer topraktır. Arkadaşlarımız böcekler, konuşacaklarımız Münker ve Nekir melekleri, karyolamız mezar, devamlı duracağımız yer toprak, uğrak yerimiz kıyamet, son varacağımız yer ise Cennet veya Cehennemdir.
Böyle olunca da en çok düşünülmesi gereken şey ölüm olmalıdır.
Ölüme hazırlıklı olan rahata kavuşur, saâdete erer. Uzak olan gelmeyecek olandır. Mutlaka gelecek olan ise yakındır.
Cum'a sûresi 8. âyet-i kerimede meâlen; "De ki; doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüme mutlak yakalanacaksınız; sonra; görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir" buyurulmaktadır.
Bir Arap şairi bir beytinde şöyle demektedir: "Topraktan yaratıldım, dirildim, hareket edebiliyorum, konuşabiliyorum, konuşulanları anlıyorum. Sonra ölü olarak tekrar toprağa döndüm.
Sanki hiç topraktan çıkmamış gibi oldum, yalnız bir fark var: Topraktan çıkarken günahsızdım. Toprağa bir sürü günahla giriyorum."
İnsanlar mutluluk arıyor. Bu arayışı yeni de değildir. Yaratıldığından beri onu arıyor. Bu arayışı kıyamete kadar da sürecektir.
Mutlu insan hâlinden memnun ve geleceğinden emin olandır. Bunun tersi de; mutsuzluk ve huzursuzluktur.
Gelecek endişesi insanları mutsuzluğa iten en önemli husustur. Dikkat edilirse dünyada birçok huzursuzluğun temelinde bu endişeler yatmaktadır.
Ölümden korkan, ölümü, yolunda onu bekleyen ve mutlaka yakalayıp parçalayacak bir canavar zanneden adam nasıl mutlu olur? Kaçışı ve kurtuluşu mümkün olmayan bir akıbet hepimizi bekliyor.
İmanlı olarak salih amel işleyenler ölümden korkmazlar. Hatta severler.
Ebu Süleyman Dârâni rahmetullahi aleyh buyuruyor ki:
"Meleklerin en büyük olanı Cebrâil aleyhisselamdır. Bütün Peygamberlere vahyi ilâhiyi getirendir. O'nu diğer meleklerden daha çok sevmek gerekir. Fakat ben Azrail aleyhisselamı daha çok seviyorum. Çünkü sevdiklerime beni O kavuşturacaktır..."
Bu mübarek Cuma gününün yüzü suyu hürmetine Allahü Tealâ iman selametiyle ölmeyi nasip etsin inşaAllah. Amin.
Sual: 
Çalışıp kazanabilen kimsenin dilenmesi uygun mudur? Zekât ve sadaka istenebilir mi?
CEVAP
Bir günlük yiyeceği olmayanın, bunu istemesi câiz olduğuna fetva verilmiştir. Takva ve azimet ise, hiç istememektir. Ölüm ve hastalık tehlikesi gibi zaruret halinde, mubah olur. Elbisesi olmayanın, bu şartlarda, giyecek istemesi mubah olur. Çalışıp kazanabilen kimsenin dilenmesi câiz değildir. Din bilgilerine çalışıp da, kazanmağa vakit bulamayanın, istemesi câiz olur. Yazı yazarak kazanabilenin istemesi câiz değildir. (Mişkât) şerhinde diyor ki, (Çalışamayan hastanın, bir günlük yiyecek dilenmesi câizdir. Fazlası câiz değildir. Nafile namaz ve nafile oruç sebebi ile çalışmağa vakit bulamayanın zekât ve sadaka istemesi câiz değildir. Bu kimse için, başkasının sadaka istemesi câiz olur.) Bir hadîs-i şerifte, (Aç olan veya bir şeye muhtaç olan, kimseden istemeyip, Allahü teâlâdan beklerse, Allahü teâlâ, ona bir senelik rızk kapıları açar) buyuruldu. (Hak Sözün Vesikaları s. 337)
Sual: 
Günümüzde işlenen bid’atler nelerdir?
CEVAP
İbadetlere bir şey ilave etmek bid'attir, büyük günahtır. Dinimiz noksan değildir. Hâşâ Allahü teâlâ veya Peygamber efendimiz dinde bir şeyi eksik bırakmış da, daha iyisini biz mi yapacağız?
İbadete bid'at karıştırmak, Allahü teâlânın dininde noksanlık bulmak, koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değiştirmek olur. 
Mesela akşam namazının farzını 3 rekat yerine, daha fazla ibadet etmek için, 4 rekat kılmak bid'attir. 3 yerine de geçmez, namaz hiç kabul olmaz. Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid'at olur. Halbuki hiç tesbih çekilmeden gidilse günah olmaz. 
Namazlardan sonra âyet-el-kürsi okunur, tesbihler çekilir ve dua edilir. Dua ederken salâten tüncina okunur. Âyet-el kürsinin okunduğu yerde salâten tüncinayı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid'attir. Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. “Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim” demek, dinde değişiklik olur.
Hadis-i şerifte,(İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor. Hoparlörle ezan okumak iyi ise, Allahü teâlâ, Peygamberine ibadetin iyisini niye bildirmedi? Allah hoparlörü yaratmaktan âciz mi idi? Binlerce mucizesi görülen Sevgili Peygamberimiz bunu yapamaz mıydı? Yapmadığına göre, hoparlörü ibadete sokmak bid’at olur. 
Diğer bid’atlerden bazıları şunlardır:
İnce çoraba veya çıplak ayağa mesh etmek. (Dürer)
Kur'an-ı kerimi teganni ile okumak. (Bezzâziyye)
Sünnet ile farz namaz arasında dua etmek, tesbih çekmek, üç İhlas okumak. (İbni Âbidin)
Müezzinin tesbihlere komuta etmesi. Hutbeyi Türkçe olarak okumak.(El edille)
Namaz kılıp, duadan sonra şükür secdesi yapmak. (Dürr-ül Muhtar) 
Namazlardan sonra imam ile, eli göğse koyarak selamlaşmak. (S. Ebediyye)
Camide her namazdan sonra müsafeha etmek. [Tokalaşmak] (Redd-ül Muhtar)
Estagfirullahel'azim ellezi... diye başlayan istigfarı müezzinin yüksek sesle okuması. (El İbda)
Vaazdan sonra, cenazede yüksek sesle dua etmek. (Mekâtib-i şerife)
Mezar taşı üzerine âyet-i kerime, şiir, methiye v.s. yazmak. (S. Ebediyye)
Aşûre günü aşûre pişirmeyi ibadet sanmak. (S.Ebediyye)
Bir kabirden başka bir yere nakledilirken tekrar cenaze namazı kılmak.(Hindiyye)
Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemek. (Şerh-i Akâid)
Kadını bir defada üç talakla boşamak. (Mecmua-i Zühdiyye)
Cenazede yüksek sesle tekbir getirmek, ilâhi okumak. (Halebi)
Cenaze namazından sonra konuşma yapmak. (Zübdet-ül-makamât)
Ölü evinden helva vs. dağıtmak. Ölünün 3, 7, 40, 52 veya 53 üncü günlerini yapmak. (Tahtavi)
Kabir azabına inanmamak. (Akâid-i Şeybâniyye)
Yatırlara mum yakmak. Mezhepsiz olmak. (Tahtavi)
Zekeriya sofrası diye adak yapmak. (S.Ebediyye)
Bir kişinin bildirdiği hadislere inanmamak. (Tâtârhâniyye)
Mirac mucizesinin Kudüs’ten sonrasına inanmamak. (Bahr)
Kısa sakala sünnet demek. (Hadika)
Mübarek gecelerde, minareler arasına mahya asmak. (Mirat-ül-haremeyn)
Hazret-i Mehdi geldiği zaman, (Bir zaman gelir ki, Sünnet, bid'at gibi çirkin görülür, bid'at ise sünnet gibi rağbet görür) hadis-i şerifinde bildirildiği gibi, bid'at işlemeye alışmış olan Medine’deki âlim, bid'ati güzel sanıp ibadet olarak yaptığı için Hazret-i Mehdi’nin bid’at aleyhindeki sözlerine şaşıp "Bu adam bizim dinimizi yok ediyor" diyecektir.
Hazret-i Mehdi, bu mezhepsizi öldürecektir. (Mek. Rabbani) 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol