Kepirtepe Köy Enstitüsü’nün ilk mezunlaridan Büyük Manikali Rafet Topuz ile Meriçli Sefer Tunca sonsuzluga yolcu oldular. Rafet Topuz Aralik ayinin besinde, Sefer Tunca ise 17’sinde yola çiktilar. Ancak önden gitmis, arkadan gelmis farketmiyor. Çünkü ikiside ayni yere gittiler.
Rafet Topuzu yakindan taniyorum. Hasan Akarsu’yun onunla ilgili yazisinda sözkonusu ettigi kahvenin önünde onu aramistim. Sonra saniyorum esimle evlerine gitmistik. Bizi kizi karsilamisti. Esini çoktan yitirmisti. Fakat Sefer Tunca’yi tanimiyordum. Edirne’de Yöre Dergisini çikaran arastirmaci yazar oglu Ayhan Tunca’nin dergisinde anilarini okudum. Birbirimizi tanimadigimiz halde bu dergide yanyana yazilarimiz çikiyordu. Egitimden emekli ogluna bassagligi diledim. Zaten bir süreden beri hasta oldugunu biliyordum. Ikinci Kusak Enstitülüler Cumhuriyet Gazetesinde hakkinda ölüm ilani çikardilar. Rafet Topuz’un ölümünü ise Muhsin Durucan’in onun hakkinda yazdigi yazidan ögrendim. Gerek Durucan gerekse Akarsu, Rafet Topuz’u yeterince yazip anlattilar. Bana fazla söyleyecek bir sey birakmadilar. Gazetemiz Yeni Inan’da ikisini de okurum. Durucan’i Edirne Siir dinlentisi’nde tanimistim. Okudugu siirlerden sairligini begenmistim. Sonra sesi Tekirdag’dan geldi. Ve Yeni Inan’da bana komsu oldu.
Hasan Akarsu’yu yazilarinda merak eder dururdum. Vize’den kiz kardesim Bahise Karaçam’in esi Sakir Kan’dan hakkinda bilgi sahibi oldum. Sonra Cumhuriyet’in Kitap Eki’nde ve Yeni Inan’da kitap tanitimi yazilarini okuyunca anlatimi güçlü bir yazar oldugunu anladim.
Rafet Topuz da sair ve yazardi ama çizgisi, konulari baskaydi. Saray’da, yanilmiyorsam HIZMET gazetesinde Milos’a sürgün giden Büyük Yoncalilari anlatmisti. Ben o sira “ ULUSAL KURTULUS SAVASINDA TRAKYA/ Bir Mücadelenin Perde Arkasi” kitabimi yaziyordum. Rafet Agabey Milos’a gidenlerin anilarini okumama imkan sagladi. Sonra bu yazilarini yanilmiyorsam “MILOS ACILARI” kitabinda topladi. Daha sonra ÇANAK ALI’yi yazdi. Fakat o gezmeyi, görmeyi, arastirip sonra yazmayi seven egitimci bir yazardi. Uzak Dogu’yu gezip yazmisti. Ona bu yüzden “Modern Evliya Çelebi” dedigimi animsiyorum. Nur içinde yatsin. Kepir’in ilk yillarini, kurulus zamanlarini Sefer Tunca’nin yazilarinda ögrendim. Köy Enstitüleri sancili dogdular, tartismali yasadilar, sessizce tarihe karistilar. Oradan çikanlar da öyle. Ancak artik onlarin da nesli tükenmek üzeredir.
Bundan sonra kimi bulup yazacaklar. Rafet Topuz, Sefer Tunca artik gelir mi geriye? Onlar ki bizim çok önümüzde olan kisilerdi. Biz dahi 80’e merdiven dayamis durumdayiz. Fazla zamanimiz kalmadigini düsünüyorum. Rafet Topuz kaç yil yazdi bilmiyorum ama benim bu ayin sonunda 61 yilim dolmus olacaktir. Rafet Topuz’un hayat felsefesi topluma faydali olmakti. Aslinda bütün Köy Enstitülü ögretmenler bunu benimsemis durumdadirlar. Herkes dagin eteginden aldigi bir avuç toprakla öbür tarafa gidiyor. Elbet bir gün dag bitecektir.
Inisler çikislar sona erecektir. Dünyada hayatin güzel oldugunu sadece iyi yasayanlar söylemislerdir. Biz iyi mi yasadik? Onu söylemek mümkün degildir. Manda izinden su içenler, agaç kütügünü yastik yapanlar enstitülülerdi.
Rafet Topuzlar, Sefer Tuncalar rahat mi okudular? Biz onlardan birkaç devre geri olmamiza karsin Enstitüler hala kuruluslarini tamamlamis degildirler. Kepirin hoparlöründen Bethoven’in Dokuzuncu Senfonisini dinlerken bozkirda atlari otlatiyor, Abdülhak Hamit’in Makber adli kitabini Türkçelestirmeye çalisiyordum. Galiba Rafet Topuzlar, Sefer Tuncalar böyle oldugu için Enstitülü oldular, dikkat çektiler. Öbür tarafa gidenlerin tümüne rahmet, geride kalanlara bassagligi dilerim.
nazifkaracam@gazatetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol