Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular.
Öncelikle izinde olduğum için geçen hafta sizlerle buluşamadığım için özür dileyerek başlamak istiyorum. Bu hafta ise, önce sizlerle çocuk yetiştirmenin ne kadar önemli olduğundan bahsedip sonrada sizlerden gelen birkaç soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Hayırlı şeyleri öğretmenin en verimli zamanı küçük yaşta olanlara yapılandır. Babanın çocuğuyla baş başa kalıp bir şeyler öğretmesi, güzel örnek olması gerekmektedir.
Anne-baba olarak, millet olarak evlatlarımıza sahip çıkmazsak emanete hıyanet etmiş oluruz. Bunun cezasını dünyada da, ahirette de çekeriz... Çocuklara iman, Kur'an-ı kerim ve Allahü tealanın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Topluma faydalı birer evlat olurlar. Bu saadette anaları, babaları ve hocaları da onlara ortak olur. Bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Kendilerine, anne-babalarına ve topluma zarar verirler. Yapacakları her fenalığın, her kötülüğün vebali, günahı annesine ve babasına da verilir.
Tahrim suresinin altıncı âyet-i kerimesinde mealen;
"Kendinizi, aile efradınızı ve emrinizde olanları ateşten koruyunuz!" buyurulmaktadır.
Bir babanın, evladını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden, dünya sıkıntılarından korumasından daha önemlidir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı, farzları ve haramları öğretmekle ve ibadete alıştırmakla mümkündür.
Bir babanın evladına yapacağı en büyük iyilik onu dinsiz, ahlâksız ve kötü arkadaşlardan uzaklaştırmasıdır.
Bütün kötülüklerin başı, fena ve kötü arkadaştır. İnsanın üç büyük düşmanı vardır: Nefis, şeytan ve kötü arkadaş... Bunların içinde en büyük olanı şüphesiz ki kötü arkadaştır. En tehlikeli olanı da budur. Bundan dolayı ana-baba çocuğunu takip etmelidir. Kimlerle arkadaşlık kuruyor, nerelere gidip geliyor, hâl ve hareketleri nasıldır... Bunlar ihmale gelmez.
Başıboş bırakılan çocuğu sokak yetiştirir. Önceden çocuk evde de terbiye görürdü, sokakta da. Şimdi evde gördüğü terbiyeyi de sokakta kaybediyor.
Namazında abdestinde dine uygun hareket etmek her akıl ve baliğ çocuk için şarttır... Bazı anne-babalar çocuklarına kıyamıyor. Mesela, onları sabah namazına kaldırmıyor. Bu onlara yapılacak en büyük kötülüktür. Çocuğunu kendi eliyle ateşe, cehenneme atmaktır.
"Ağaç yaş iken eğilir" atasözü meşhurdur. Çocuk küçükken buna alışırsa, büyüyünce kalkması kolay olur.
Hayırlı şeyleri öğretmenin en verimli zamanı küçük yaşta olanlara yapılandır. Babanın çocuğuna zaman ayırması; onunla baş başa kalıp bir şeyler öğretmesi, güzel örnek olması gerekmektedir.
Yapılan araştırmaların neticesinde ilgi gören çocuklar, büyüdüklerinde çok değerli insan olmuş, kendilerine ve memleketlerine büyük hizmetler yapmışlardır... Çocuğunu seven insan elbette onunla ilgilenecektir...
Sual: Uçak, gemi, tren ve otobüste namaz kılmak caiz midir?
CEVAP: Hepsinin hükmü aynı olmaz. Mesela uçakta namaz vakti çıkacaksa uçaktan inilmez. Gemiden de inilmez. Trende bir istasyonda inilebilir. Otobüsten inmek daha kolaydır. Hangi vasıta olursa olsun, namazı kazaya bırakmayacak şekilde işler, saatler ayarlanmalı. Hepsi için ayrı örnekler verelim:
Uçakta: Yurt içi ise, bir iki saat sürüyorsa, uçakta oturup namaz kılmaya gerek yok. İnince iki namazı cem edip kılma imkânı var. Eğer sabah namazı girince uçağa binip inince güneş doğacaksa, namazı kazaya bırakmak haram olduğu için, uçağın arkalarında bir yere gidip, ayakta mümkün olmazsa, oturarak rahatça namaz kılınabilir. Îmâ ile kılmaya gerek kalmaz.
Uçakta da kıbleye dönmek şarttır. Uçak zikzaklı gitmediği için kıble fazla değişmez. 10 veya 20 derece değişse bile kıbleyi etkilemez. Mesela Samsun'dan Adana'ya giden, uçağın gidiş istikametine doğru namazını kılar. Adana'dan Samsun istikametine giden de uçağın tam tersine dönerek namazını kılar. Konya'dan Van'a giden, uçağın 90 derece sağ tarafına dönerek namazını kılar. Dönüşte de, 90 derece uçağın sol tarafına dönerek kılar. Yurt dışına giden de kıbleye yönü gelecek şekilde, uçakta namazını kılar.
Gemide: Giden gemide de, uçakta olduğu gibi, kıbleye dönülür, namaz ayakta kılınamazsa, oturarak kılınır. Îmâ ile kılmaya gerek kalmaz.
Trende: İstasyonlarda durunca, ayakta namaz kılınabilir. Bazı istasyonlarda inip kılma imkânı bile oluyor. Tren içinde de, ayakta kılınamazsa oturup kılmak caizdir. İçinde de oturup kılma imkânı yoksa, inince, iki namaz cem edilir.
Otobüste: Otobüs; uçak, gemi ve tren gibi değildir. Binerken pazarlık yapılabilir. Mesela, (Eğer namaz vaktinde bir yerde durursanız, bileti sizin firmanızdan alırım) denebilir. Söz verdikleri hâlde, namaz vaktinde otobüs durmazsa, müsait bir yerde inip namaz kılınır, başka bir otobüsle yolculuğa devam edilir. Yanında hasta falan varsa, inince cem edebilir. Cem de edemeyecek durumdaysa, mecburen otobüste, koridora oturup namaz kılabilir. Buna da imkân olmazsa, oturduğu yerde ayaklarını toplayıp îmâ ile kılar. Kıbleye dönebildiği kadar dönmesi şarttır.
İbni Âbidin hazretleri diyor ki: Sağlam bir kimsenin gemide, trende, hareket hâlinde, farzları oturarak kılması, İmam-ı a'zama göre caizse de, İmameyn'e göre, özürsüz caiz değildir. Fetva da böyledir. (S. Ebediyye)
Demek ki, özür varsa oturarak kılmak caiz oluyor. Bir özrü yoksa oturarak kılamıyor.
Sual: Babam ölünce, vasiyetini okudum. (Oğlum, kefenin cebi yok, kabre bir şey götüremezsin. Onun için, ilerici ol! Ye, iç, eğlen, hayatını yaşa! Gericiler gibi, dünyanın nimetlerinden mahrum kalma!) diyor. Babamın vasiyetine uymam gerekiyor mu?
CEVAP:
(Allah'a isyan olan bir işte, kula itaat olmaz) emrine göre, ana babanın günah olan vasiyetlerine uyulmaz. Uyulursa, Allah'a isyan edilmiş olur.
Açıkça söylemiyorsa da, babanızın ateist olduğu anlaşılıyor. Ateist, ölümden sonra dirilmeye inanmadığı için, (Kabre mal götüremezsin, ölünce toprak olacaksın, dünyada ne yaparsan yanına kâr kalır. Bu ise ilericiliktir. Gericiler, gibi malını hayra hasenata, fakirlere sarf etme!) demek istiyor. Gerici dediği kimseler de, Müslümanlardır. Ateist, mert olmadığı için, Müslüman diyemiyor, böyle gerici gibi yaftalarla onlara saldırıyor.
Dinsiz kimselerin çoğu, ayıplanmamak için, (Biz de Müslümanız, ama o kadar aşırı değil, rakı da içeriz, ibadet de yaparız) derler. Rakı içtikleri doğru da, ibadet ettikleri yalandır. Çünkü ibadet edenleri, gerici yaftasıyla damgalayanlar, nasıl olur da, kendileri ayıpladıkları şeyi yaparlar?
Müslüman olan bir babanın vasiyeti şöyle olurdu:
(Oğlum, öldükten sonra sonsuz hayat başlayacaktır. Bu hayata hazırlanmak lazımdır. Orada lazım olanları, buradan götürmek gerekir. Dünya âhiretin tarlasıdır. Burada ne ekersen, âhirette onu biçersin. Önce namazını aksatma, sonra hayır hasenat yap ki, âhirette karşına çıksın.)
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol