1963 yılında rahmetli İsmet İnönü Koalisyon Hükümeti Başbakanı idi. Yeni Türkiye Partisi Genel Başkanı Ekrem Alican ile koalisyon yapmıştı. Hükümetin CHP kanadından İzmir Milletvekili Lebib Yurdoğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Köy İşleri Bakanı olmuştu. Lebib Yurdoğlu ilk inceleme gezisine Trakya'dan başlamıştı. Ben bu geziyi Cumhuriyet Gazetesi adına takip ediyordum. Bakan gezisinde tarımsal sorunlardan, üretim durumundan, şikayet konusu olan fiyatlardan ziyade, köylünün borç durumunu araştırıyordu.
Her zaman olduğu gibi çiftçi dertliydi. Mustafa Kemal'in "Memleketin hakiki sahibi Efendisi" dediği köylü, dert küpü görünüyordu. Köylü borçtan, ürettiğinin ucuz, aldığının pahalı olduğunu, alış ve satış fiyatları arasındaki farkı kapatamadıklarını söylüyordu. Bakan Yurtoğlu daha ziyade not almayı, dinlemeyi tercih eder görünüyordu.
Çiçeği burnunda Köy İşleri Bakanı'nın Trakya gezisi Kırklareli'nin Karahalil Kasabası'nda noktalandı. Geceyi köyde geçirdik. En son sözü hangi köyden olduğunu bilmediğim bir çiftçi söyledi. Bir Yahudi'nin değerlendirmesini aktardı. 1948'de İsrail Devleti kurulduğunda gazeteci olarak İsrail'e giden Falih Rıfkı Atay'a bir Yahudi ticaret adamı, "Bak demiş, sana bir gerçeği söyleyeyim, Türkiye'de fiyatlar çıkar, inmez. Fiyatları olduğu yerde tutan hükümet başarılıdır." demiş. Çiftçi bunu aktardı ve sonuçta bu kısır döngünün devam edeceğini söyledi. Bakan Yurdoğlu buna hiç yanıt vermedi. Belli ki sorunun, söylenenin cevabı yoktu. Bu bir Türkiye gerçeği idi.
Sabah Karahalil'de oldu. Öğleye doğru Kırklareli'ne geldik. Bakan dinlediklerini, aldığı notların ve öğrendiği bilgilerin ışığında bugün müze olarak kullanılan belediye eski binasında gazetecilere ve dinleyicilere bir durum muhakemesi yaptı, "KÖYLÜYÜ BU BORÇTAN KURTARMAK ZOR" dedi. Gazetecilerin sorularını da kabul etmedi. Belli ki köylüye yeni bir şey söyleyememenin üzüntüsü içindeydi.
Lebib Yurdoğlu'nun bu gezisinden 10-11 yıl sonra yani 1974 yılında Ecevit, Erbakan'ın kolunda Başbakan olmuştu. Ekonomiyi konuştuğu zaman DEVLET REKTÖRÜ'nden, Özel Sektörden ve ilk defa ona göre ekonomik gücü ile HALK SEKTÖRÜ'nden söz ediyordu.
Rahmetli Ecevit'e göre Halk Sektörü köylülerden, çiftçilerden, esnaf ve işçilerden oluşan ekonomik bir sektördür. Özelleştirilecek tesisleri bu sektöre yani Halk Sektörüne önereceklerini söylüyordu.
Oysa Lebib Yurdoğlu'nun 10 yıl önce borç batağında olduğunu tespit ettiği bu sektörü oluşturan kesimler o gün de borç batağı içersindeydiler. Aradan şunca yıl geçtikten sonra da bu sektör borç içersindedir ve seçim meydanlarında daha ziyade bu dile gelmektedir.
Bizim yazdığımız, konuştuğumuz şeyler yaşadığımızın sonuçlarıdır. Asıl konuşmamız, tartışmamız gereken şey sonuç değil nedenlerdir. Neden insanlarımızı parasal sıkıntılardan, borçlanmalardan kurtaramıyoruz? Türkiye'nin geliri giderine yetmiyor mu? Yoksa ekonomi bilginiz mi zayıf? Gerçi Mustafa Kemal Atatürk ekonomi bilmediğimizi söylemişti ama aradan 100 yıla yakın geçen bir zamanda biz hiç mi ekonomi öğrenemedik veya öğretemedik? 1922 yılında Muzaffer Ordu ile İzmir'e giren Mustafa Kemal'e yabancı gazeteciler "Herhalde artık istirahata çekilirsin" diye söylediklerinde, "Hayır Mustafa Kemal. Savaş şimdi başlıyor." Gazeteciler şaşırmışlardır. "Ne savaşı" diye sorduklarında "HALKI KURTARMA SAVAŞI" diye söyler. Soruyu biz de kendimize soralım. Halk yalnız borçtan mı kurtarılacaktır? Hayır. O günün, bu günün şartlarına bakarak halk borçtan, cehaletten, eğitimsizlikten kurtarılacaktır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol