Cumhuriyet ilan edildiginde II milyon nüfusun yüzde doksani okuma yazma bilmiyordu. Çünkü Osmanli tebasini (halkini) okutmamisti. Bu nedenle öncelikle Cumhuriyet Halki’ni okur yazar hale getirmek gerekiyordu. Ancak yazi degisikligi yapmak zorunlulugu vardi. Arap Alfabesi ile Türk halki cahil kalmisti. Kolay okunur yazilir bir yaziya ihtiyaç hayati derecede zorunluydu. Bunun için Cumhuriyeti kuranlar ve tabii CUMHURIYET DEVRIMI’nin ÖNDERI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, halkin önüne düserek, yazi degisikligi yapti. MILLET MEKTEPLERI süreci basladi. Okuma yazmayi ögrenmek için halk Millet Mekteplerine davet edildi. Yediden yetmise herkes Yeni Yazi’yi ögrenmek için Okuma-Yazma Dersaneleri’ne, Millet Mekteplerine kostu. Böylece kisa sürede 2-3 milyon insan okumayi yazmayi ögrendi. Bu aydinlanmanin, bilgilenmenin, okuryazar olmanin birinci asamasiydi. Karanligin siniri biraz gerilemisti.
Türkiye’de aydinlanmanin ikinci asamasi ise Atatürk’ün sagliginda Egitmen Kurslari, Köy Enstitüleri, Halkevleri ve Halk Odalari ile basladi. Ismet Inönü Dönemi’nde olay, yani Aydinlanma Hareketi “INSAN OLMAK MILLET OLMAK DAVASI” olarak ifade buldu. Bu hareketin adi ILKÖÄzRETIM SEFERBERLIÄzI idi. Devlet ögretmeni yetistiriyor, halk okulunu yapiyordu. Bu hareket 1940’li yillarda yasaniyordu ve biz o siralar ilkokul ve Köy Enstitüsünde okuyorduk. Hareketin içindeydik ve yasiyorduk ögretmen oldugumuzda ise gündüz ögrencilere, gece yetiskinlere ders veriyorduk “GECE MEKTEPLERI” hareketi mecburiydi ve ögretmenler dersleri gönüllü veriyorlardi. 1960’li yillarda da “Gece Mektepleri”, “Halk Dershaneleri”, Ordu da “Okuma Yazma Kurslari” vardi. Bütün bu yogunluga ve sürekli çalismaya ragmen nüfusumuzu yüzde yüz okur-yazar hale getiremedik. Son yapilan arastirmalara ve açiklamalara göre 10 milyona yakin insanimiz hala okuma yazma bilmemektedir. Okuyup yazma bilmeyenlerin yüzde 87’sini ise kadinlar ve kizlar olusturmaktadir.
Bu on milyona yakin kara kalabaligin yaninda bir baska aci tablo ve utanç fotografi daha var ki okuma yazmayi ögrenmis olanlarin zaman içerisinde okuduklarini unutmus olmalaridir. Agizlarindan DEMOKRASI sözünü düsürmeyenler Halkevlerini kapattiktan sonra halkin egitimini unutmuslar, gözardi etmislerdir. Halk Egitim Teskilatini kurmuslar fakat halka sürdürülebilir bir egitim vermemislerdir. Oysa dünya “ÖMÜR BOYU EÄzITIM” diyerek sürekli bir aydinlanma ve bilgilenme sürecine girmistir.
Bu halk kendisini yönetenlerin ona ne tür bir hizmet verdigini ne zaman ögrenecektir? Bugün köyün okullari kapalidir. Ögretmeni yoktur. Köylerde egitim bitmistir. Cumhuriyetin köye götürdügü ilk modern bina örnekleri olan okullar yikima birakilmislardir.
Aslinda Türkiye’nin aydinlanma sorunu köy ve köylünün ötesinde tüm Türk halkinin çagdas anlamda aydinlanmis, bilgilenmis bir toplum haline gelmesidir. Bu aydinlanma tamamlanmis yada sürdürülmüs olsaydi böyle bir Anayasa halkin önüne konamazdi. O zaman Anayasayi halk kendisi yapardi. Bu isi ikbal ve iktidarlarini, kendi geleceklerini düsünenlere birakmazdi. Belki Atatürk Devrimi bitmis veya devam etmis olsaydi 1215 yilindaki Ingiltere halki gibi kendisi yönetenlere “Otur bakalim suraya, seninle bir konusalim” derdi. Ama ne var ki bu halka o sözü söyleyecek egitim verilmemistir ve verilmesi de düsünülmemistir. Bunlarin ATATÜRK’ten kaçmalarinin nedeni de budur. Fakat nereye kadar? Birgün mutlaka yakayi ele vereceklerdir. Karanliklar sonsuza kadar sürmez. Birgün sabah olacak, küçük insanlarin Türkiye’nin üstündeki gölgesi kalkacaktir. Buna inanalim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol