25 Aralık Cumhuriyetin ''İKİNCİ ADAM"ı İsmet İnönü'nün ölümünün 39. Yıldönümü idi. İnönü 25 Aralık 1973 tarihinde hayata veda etmiş, aramızdan ayrılmıştı. İnönü, Atatürk'ün yanında milli mücadelenin, Cumhuriyetin, devrimlerin ve kalkınmanın her aşamasında bulunmuş, sorumlu bir Devlet Adamı olarak çalışmış biriydi. Şimdiki kuşak yani 25-30 yaşında olanlar onu hiç görmemişlerdir. Oysa İnönü memleketin büyük davalarını halleden dünya çapında biriydi.
Gerçekten İsmet İnönü, Mustafa Kemal Atatürk gibi ömrü memleketin son 73 yılında meydana gelen savaşlar dâhil, her türlü mücadelede, sorunların çözümünde bulunmuş kahraman bir komutan ve devlet adamıdır. Mustafa Kemal karar vermiş, İsmet İnönü o kararları uygulamış biridir. O Türk Ordusunun ilk Genel Kurmay Başkanıdır. Batı Cephesi Komutanıdır. Yeni orduyu kuranlardandır. İnönü Muharebelerinin muzaffer komutanıdır. Büyük Taaruz'u idare eden Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Çakmak yanında üçüncü komutandır. Mudanya Ateşkes Anlaşması'nı imzalayan İnönü'dür. Atatürk Döneminin Başbakanıdır. Türkiye'yi İkinci Dünya Savaşı'na girmekten kurtarmış Devlet adamıdır. Atatürk'ten sonra ülkeyi 12 yıl ara vermeksizin idare eden çok partili hayata geçişi sağlayan, demokrasiyi getiren, 15-20 yıl Muhalefet Liderliği yapan odur.
İsmet İnönü ''Devlet Gibi Adam"dı. Onun için devlet, ülke ve ülkenin çıkarları, onuru ve gururu önde gelirdi. Devleti kuranlardan, titizlikle kollayıp koruyanlardandı.
Ben, İsmet İnönü'yü 1942 yılında 12 yaşında çocuk iken, köyümüz Poyralı'da bulunan 24. Tümeni ziyarete geldiği zaman görmüştüm. İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu, muhtemel Alman saldırısına karşı Trakya'nın köyünde, kasabasında, dağında, taşında 2 milyondan fazla asker vardı. Herkes askerdi, köylerde yaşlılardan başka insan kalmamıştı.
Daha sonraki yıllarda İnönü'yü Ankara'da görmüş, konuşmuş, huzurunda bulunmuştum. 1972 yılında Ankara'da Halkevleri Kurultayı yapılacaktı. Türk-İş salonunda yapılan kurultayın Başkanı idim. Kurultaya İsmet İnönü de gelmişti. Çökmüştü. Kalın çerçeveli ve mercekli gözlük kullanıyordu. Onu Kurultay Başkanı olarak karşıladım. Bir süre sonra da kendisini konuşması için kürsüye davet ettim. Salon tıklım tıklım doluydu. Özellikle onun şahsen tanıdığı eski Halkevci devlet adamları toplantıya gelmişlerdi. Rahmetli 5-10 dakika konuştuktan sonra onu kürsüden alıp yerine götürdüm, refakat ettim. Toplantıdan gitmek istediğinde arabasına kadar kendisine refakat ettim. Arabasına binerken, ''PAŞAM SİZİ GELECEK KURULTAYA'DA BEKLERİZ'' dedim. Gelecek Kurultay, iki yıl sonra yapılacaktı. Başını kaldırdı, yüzüme baktı, ''BEN GENCİM GELİRİM, SEN KENDİN GELMEYE BAK'' dedi. İnönü ''Ben Gencim'' dediği zaman 88 yaşında idi. Bir yıl sonra da öldü. Bazen de kendisini ziyarete gelenlere, onları uğurlarken, ''Yaşlandığınızda yine görüşürüz'' derdi. Yani kendisi hiç yaşlanmayacakmış, yaşlı değilmiş gibi konuşurdu. O, konuştuğu zaman memleketin bütün insanları onun söylediklerine kulak verirdi. Ne söyleyeceğini merak ederdi. Her 10 Kasım'da saat dokuzdan ve herkesten önce Anıtkabire gider, sandalye üzerine oturur kortejin gelmesini beklerdi. Atatürk'e son derece saygılı ve bağlıydı. ''Velinimetim'' derdi. Şimdi mezarı Atatürk'ün yanındadır. Bu büyük vatan evladını, kahraman insanı rahmet ve saygıyla anıyorum.
bu duygu dolu anlamlı yazınız için teşekkürler..... Necdet GÖÇ