Yeni kuşaklar Türkiye'de çok partili hayatın yani demokrasiye geçişin nasıl başladığını bilmezler. Oysa siyasi hayatımızda gülünecek, yerilecek, üzerinde durup düşünülecek çok sahneler vardır. Fakat en büyük tartışmalar zamanının parti Genel Başkanları arasında olurdu.
1950 yılında Demokrat Parti iktidar olmuştu. İsmet İnönü ise CHP'nin başında muhalefet yapıyordu. İnönü, muhalefet lideri idi ama meclise savaş meydanlarından, devlet kuruculuğundan geliyordu. Mustafa Kemal Atatürk'ün başbakanı, Lozan Barış Antlaşması'nın mimarı olarak tanınıyordu. Demokrat Parti Genel Başkanı Adnan Menderes ise Aydın Çakırbey çiftliğinden, CHP milletvekilliğinden, Halkevleri Müfettişliği'nden biri olarak biliniyordu. O sıra mecliste CHP, DP dışında, Nuri Demirağ'ın kurduğu Milli Kalkınma Partisi vardı. Nuri Demirağ Sivaslı bir sanayici idi.
Adnan Menderes, İsmet İnönü'yü DEVRİSABIK yapmakla yani Atatürk Dönemi, İnönü'nün iktidar zamanı dahil, 1923 yılından 1950'de iktidardan ayrıldıkları zamana kadar geçen 27 yılın hesabını sormakla tehdit ediyordu. İnönü'nün Menderes’e yanıtları çok sert oluyordu. İnönü, "Sen dahil, hepinizin yani CHP'den ayrılıp Demokrat Parti'ye geçenlere dahil 27 yılın hesabını veririm" diyordu. Ancak DEVRİSABIK yani DP'nin hesap sorması zaman içersinde unutulup gitti, soracağız diyenler bir daha bunu ağızlarına almadılar. Yani çok partili hayat hesap sormakla başlamadı. 27 yıl tek başına iktidarda kalan CHP'nin memlekete bir çivi çakmadığı iddiası ile başladı. On yıl bu söylendi durdu. Ancak Demokrat Parti bir şey yaptı. İnönü'ye oy veren Malatya ile Osman Bölükbaşı'na ısrarla oy vermeyi sürdüren Kırşehir vilayetlerini ikiye böldü. Malatya'da Adıyaman, Kırşehir'de de bir ilçe vilayet yapıldı.
Osman Bölükbaşı - İnönü dostluğu muhalefet kalmış olmalarının yarattığı bir siyasi kader birliği idi. Bölükbaşı meclisin renkli simalarından biri idi. Mesela meydanlarda konuşurken kendisine laf atanlara "Beylik ambarından besleniyorsunuz galiba" derdi. Bir oğlu dünyaya gelmiş, adını Deniz koymuştu. İnönü, bu isme takıldı. Bölükbaşı'na "Niye başka bir isim değil de DENİZ adını verdin?" dedi. Bölükbaşı hazır cevap bir insandı. İnönü’ye hemen cevabı verdi, "SAYIN İNÖNÜ HER ŞEY O KADAR ÇOK KİRLENDİ Kİ BU KİRLİLİĞİ TEMİZLEMEYE ANCAK DENİZ SUYU YETER" yanıtını dile getirdi. Deniz tabii doğduğu gibi kalmadı, zaman içerisinde büyüdü, okudu, diplomat oldu.
1950 yılının bir renkli siması da CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek idi. Partinin en zor günlerinde o Genel Sekreter'di, İnönü'nün sağ kolu sayılırdı. Amerikan türü bir sekreterdi. Hamamda basın toplantısı yapardı. Eşeğe ters binerek köyleri dolaşırdı. Uluslararası itibarı vardı. Fakat albay Fens'e yazdığı bir mektup yüzünden İnönü'nün gözünden düştü, partiden ayrıldı. Kızı siyasete atıldı fakat sağ kanatta yer aldı.
İsmet İnönü askerlik hayatında, siyasi hayatında devlet malını koruyan bir devlet adamı olarak tanınmıştır. Mecliste rüşvet olayları gündeme geldikçe kürsüye çıkar, "Beytül mala el uzattırmam" diyordu. Yani kimse devletin hazinesine el atmasın demek isterdi. İrtica da onun en çok üzerinde durduğu bir konu idi. İrtica mevcut durumun gerisine düşmektir. Gerilemedir. Türk toplum hayatında irtica hareketleri çok olmuştur. İrtica ile mücadele bir devlet siyasetidir. Ancak bugünkü iktidar zamanında gündemden çıkarılmış, irtica sıradan bir olay olarak kabul edilmiştir. Bugün irtica olayları pek önemsenen olaylar değildir. O tür olaylara toplum alışmış gibidir. Fakat rahmetli İnönü, Adnan Menderes'e irtica konusunda, "Senin bir ayağının Ankara'da bir ayağının da Konya'da" diye söylerdi. Konya'nın Tahir Hocası'nı kastederdi.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol