İŞTE DÜNYA!

Bütün kötülüklerin başı, kalbin Rabbinden gafil olmasıdır. Ahiret günü haramın azabı olduğu gibi, helâlin de hesabı vardır. İmam-ı Gazâli (rahmetullahi aleyh) İhya-ül Ulum kitabında bu hususta şu ibretlik kıssayı nakleder:
Bir adam İsa aleyhisselam ile arkadaşlık yapmak ister. Büyük nebi kırmaz, birlikte yola çıkarlar... Bir miktar yürüdükten sonra su başında dururlar. Yanlarında üç ekmek vardır. Ekmeğin ikisini yerler. İsa aleyhisselam gidip su içer, döndüğünde üçüncü ekmeği göremeyince sorar:
-Ekmeğe ne oldu?
-Bilmiyorum, cevabını alır...
Hazret-i İsa arkadaşı ile yola devam eder. Hayli acıkırlar. İki geyik yavrusuna rastlarlar. İsa aleyhisselam yavrulardan birini çağırır, koşa koşa gelir. Keser, pişirir ve yerler. Sonra "Allahın izni ile kalk" der. Geyik yavrusu dirilip annesinin yanına gider. İsa aleyhisselam arkadaşına dönüp yine sorar:
-Sana bu mucizeyi gösteren Allahın adına yemin veriyorum! Söyle o ekmeği kim aldı?
-Bilmiyorum.
Yola devam eder, bir nehirle karşılaşırlar. Köprü yok, sandal yok. Karşıya geçmeleri lâzım. İsa aleyhisselam adamın elini tutar, burula burula akan coşkun suların üstünde yürürler. Tekrar sorar:
-Bana bu mucizeyi veren Allahü teala aşkına söyle ekmek ne oldu?
-Bilmem, haberim olsa söylerim.
Nihayet ovaya inerler. İsa aleyhisselam bir miktar toprak yığar ve dua eder. Küçük tepecik çil çil altın hâline döner. Bunu üçe taksim eder. "Biri benim" buyurur, "biri senin, üçüncü de kayıp ekmeği yiyenin!" Hemen itiraf eder;
-O ekmeği ben yemiştim!..
İsa aleyhisselam;
-Al üçü de senin olsun, deyip ayrılır. Adam altınları nasıl taşıyacağını düşünürken iki harami gelir:
-Bizi de ortak et, eğer eceline susamadınsa...
-Zaten üç parça, gelin paylaşalım.
Altınları koyacak torba ve yiyecek alsın diye haramilerden birini kasabaya gönderirler. Onun da dünya sevgisi ağır basar, "dur şunları zehirleyeyim" der, "altınların hepsi bana kalsın."
Bekleyenler de ihanet içindedirler. "Var mısın onu öldürelim" derler, "üçe değil ikiye bölmek varken..."
Nitekim yemeklerle çuvallarla gelen arkadaşlarına saldırır, acımadan katlederler. Sonra oturup yemeği yerler.
Zehir kanlarına işler, peş peşe toprağa düşerler...
İsa aleyhisselam dönüşte bakar ki altınlar olduğu gibi ortada durmakta ve başında üç ceset yatmakta. İbretle bakar ve şöyle buyururlar: "İşte dünya!"
Sual:
Kıyamet günü Allah'tan başka herşeyin yok olacağına inanmayanlar var. Kıyamet günü Allah'tan başka herşeyin yok olacağına inanmak da, imanın gereği değil midir?
Cevap:
"Mahlukların yok olacaklarına inanmak, yoktan var edildiklerine inanmak gibi, imanın şartıdır."
Sual:
Abdest alırken, bazı yerleri yıkamadığı hatırına gelen, elbisesine, bedenine idrar sıçradığını, kullandığı eşyanın pis olduğunu zanneden ve abdestinin olup olmadığında şüphe eden kimse, nasıl hareket eder?
Cevap:
Abdest aldığını bilip, sonra bozulduğunda şüphe ederse, abdesti var kabul edilir. Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şüphe ederse, abdest alması lazım olur. Abdest arasında, bazı yerini yıkadığında şüphe ederse, sadece orasını yıkar. Abdest aldıktan sonra şüphe ederse, yıkamak lazım değildir. Abdest aldıktan sonra, üzerinde yaşlık gören, idrar mı, su mu şüphe etse, ilk olarak başına geldi ise, yeniden abdest alır. Birkaç defa, böyle şüphe etti ise, şeytanın vesvesesi olduğu anlaşılır ve abdesti tazelemez. Vesveseyi önlemek için, abdest aldıktan sonra, donuna, peştamalına su serpilmesi Kimyâ-yı saâdet kitabında da yazılıdır. Kap, kacak, elbise, bedenin, suyun, kuyunun, havuzun ve cahillerin, kafirlerin hazırladığı yağ, ekmek, elbise, yemek vesairenin pis olmasında şüphe etse, temiz kabul edilir."
***
Sual:
Saçı, sakalı, bıyığı tıraş etmek, tırnak kesmek, abdesti bozar mı, eğer bozmazsa tırnak kesildiği zaman parmakları yıkamak gerekir mi?
Cevap:
Saç, sakal, bıyık, tırnak kesmek abdesti bozmaz. Kesilen yerleri yıkamak da lazım olmaz. Fıkh-i Gîdânî şerhinde diyor ki:
"Tırnak kesince, abdest bozulmaz. Elleri yıkamak müstehab olur." Yara üzerindeki kabuğun düşmesi ile de abdest bozulmaz.
***
Sual:
Ellerde zaman zaman meydana gelen çatlaklar oluyor. Bu çatlaklardan bazısı büyük de olmaktadır. Abdest alırken geniş olarak açılan bu yerler de yıkanacak mıdır?
Cevap:
Abdest alırken, deri üzerindeki yarık yıkanır. Su değdirmesi zarar veriyorsa, mesh eder. Mesh etmek de mümkün değilse, mesh de terk olunur. Ayağındaki yarığa merhem sürmüş kimse, merhemin üstünü yıkar. Yıkamak yaraya zarar verirse, o zaman mesh eder. Yıkadıktan sonra merhem düşerse, altı iyi olmuş ise, altını yıkar. İyi olmamış ise, yıkamaz. İki elinde yarık, yara olup su ile abdest alması zarar verirse, teyemmüm eder. Bir eli sağlam ise, bunun ile abdest alır. Eli dirsekten, ayağı topuktan kesilmiş ise, kesik yeri yıkar.
***
Sual:
Herhangi bir namaza niyet ederken, o namazın ismini, vaktini, rekat sayısını söylemek gerekir mi?
Cevap:
Namaza niyet etmek demek, namazın ismini, vaktini, kıbleyi, imama uymayı, kalbinden geçirip, kılmayı tercih etmek demektir. Yalnız ilim, yani ne yapacağını bilmek niyet olmaz. Şâfiî mezhebinde, namazın rükünlerini de hatırlamak lazımdır. İftitah tekbirinden sonra edilen niyet, sahih olmaz ve o namaz, kabul olmaz. Farzlarda ve vaciblerde niyet ederken, hangi farz ve hangi vacib olduğunu bilmek lazımdır. Mesela "Bugünkü öğleyi kılmaya" diye, farzın ismini bilmek veya "Vaktin farzı" demek lazımdır. Bayram, vitir ve nezir, adak namazlarını kılarken, bunların vacib olduklarını ve isimlerini düşünmek lazımdır. Rekat sayısını niyet lazım değildir. Sünnet kılarken "Namaza" niyet etmek kafidir. Cenaze namazına; "Allahü teâlâ için namaza, meyyit için duaya" diye niyet edilir.
***
Sual:
Kiradaki ev ve dükkânların, içinde bulunan eşyaların ve tıkanmış boruların tamiri, kiracıya mı aittir?
Cevap:
Kiradaki binanın ve eşyanın tamiri ve zamanla tıkanmış boruların tamiri bina sahibine aittir. Tamir etmezse, kiracı oradan çıkabilir. Fakat, yaptırmaya bina sahibini zorlayamaz. Bina sahibinin izni ile kendi yaparsa, parasını kesebilir. Kendiliğinden yaparsa, kesemez. Kullanmaya lazım şeylerin tamir parasını kiradan kesemez.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol