İSTİKLAL SAVAŞI'NIN ARKA CEPHESİNDEKİ SORUNLAR

İstiklal Savaşı herkesin bilmesi gereken bir savaştır. O sıra halk yaptığı savaşlar nedeniyle yorgun, bitkin ve yoksuldur. 1877'den 1920'ye kadar Osmanlı-Rus, Türk-Yunan, Türk-Bulgar, Türk-İtalyan Savaşları olmuş ve Birinci Dünya Harbi gibi bir Cihan Savaşı yaşanmıştır. Türkiye bu savaşlarda Balkanlar'daki, Kafkaslar'daki, Ortadoğuda'ki, Afrika'daki topraklarını kaybetmiş, bunun sonucu Türkiye'nin parçalanması ve işgali gündeme gelmiştir. Yalnız Çanakkale'de 250 bin şehit ve kayıp verilmiştir. Bu süreçte yani bu savaşların olduğu yıllarda halk ekip biçmeyi tam yapamamış, halk sağlığı bozulmuş, sıtma, verem, frengi gibi hastalıklar halkı yatağa düşürmüştür. Bağlar, bahçeler, tarlalar işlenmeden kalmış, halk kendini besleyememiş, devlet sağlık hizmetleri verememiştir. Bir bilgiye göre o sıra halkın, özellikle köylerde yüzde 14'ü sıtmalı, yüzde 9'u frengili, yüzde 72'si de tifüs hastalığına yakalanma aşamasındadır. Anadolu ve Trakya'nın düşmanlar tarafından işgali dolayısıyla halk moral bakımından çökmüş, umutsuz bir sürece girmişti. Bu süreçte, bu şartların yaşandığı zamanlarda anasını babasını yitirmiş, yetim kalmış on binlerce çocuğun barındırılması, yiyip içirilmesi de Ankara Hükümeti'nin sorunlarından biri idi.
Osmanlı Devleti kullarına işyeri açmayı düşünmemiştir. Tarıma, hayvancılığa ve savaşlarda elde edilen gelirlere (ganimetlere) dayalı bir ekonomisi vardı. 1915 yılında Osmanlı Devleti'nin 282 işyeri vardı ve burada 14 bin Osmanlı kulu yani Osmanlı çalışıyordu. Osmanlı Devleti'nde işyeri olarak, irili ufaklı gıda, toprak ürünleri, deri, ağaç, dokuma, kağıt, basımevi, kimya olmak üzere toplam işyeri yukarda yazdığımız kadardı.
Görülüyor ki Osmanlı Devleti'nde sanayi yoktur. Savaş için tekrar canlandırmaya çalıştığı sanayinin alt yapısı türün, bazı ufak sanayi türü işyerleri varsa da buralarda çalışanlar buralarda fazla bir değer ifade etmiyordu. Osmanlı çağdaş değişim ve gelişim göstermiyordu. İşçiler eğitimsizdiler. Padişahın kulları eğitim nedir, bilmiyorlardı. Osmanlı düzeninde topraklar padişahındı.
Osmanlı Devleti 603 yıl yaşamıştır. Bu süreçte devlet, devleti kuranların olmuştur. Osmanlı Devleti babadan oğula miras kalan bir devlet idi. Bir başka ifade ile AİLE DEVLETİ olduğu söylenirdi. Devleti kuranlar soy itibari ile Türk idiler. Fakat ne var ki devletin yönetim kademelerinde Türk yoktu. Türk oldukları sadece Türkçe konuşmalarından anlaşılıyordu. Fakat onlar kendilerinin Türk olduklarını bilmiyorlardı. Ancak bu devlet zaman gelmiş 10 milyon kilometre toprak büyüklüğüne, 60 yıl nüfus çokluğuna ulaşmıştır. Ve zaman gelmiş kendini, toprağını savunamayacak duruma gelmiştir. Devletin bu duruma düşmesi kendisine "HASTA ADAM" denmesine sebep olmuştur. "Hasta Adam" sonunda girdiği bütün savaşları kaybetmiş, 1918'de yapılan Mondros Anlaşması ile ülkenin işgali ile parçalanmasına razı olmuştur. Bundan sonrası Mustafa Kemal'e ait olacaktır.
Mustafa Kemal, Avrupalılar'ın Hasta Adam dedikleri Türk halkını ayağa kaldırmış, Anadolu Savaşı'na hazırlamıştır. Artık cepheler belli olmuştur. Düşman Anadolu ve Trakya'dan atılacak, millet vatanını kurtaracak, özgürlüğünü, bağımsızlığını ilan edecektir. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde gerçekleşecek olan ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI'nı ruhunu ve umudunu kaybetmiş bir halk ve ondan oluşan ordu kazanacaktır. Bu YENİ BİR RUH ile olacaktır. Ona "TÜRK RUHU" denecektir. "TÜRK RUHU" kitabını okuyun derim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol