İTTİHATÇI CEMAL PAŞA'NIN EMİR SUBAYI

Ünlü gazeteci yazar rahmetli Falih Rıfkı Atay Birinci Dünya Savaşı sırasında Şam'da 4. Ordu Komutanı İttihatçı Cemal Paşa'nın Emir subayı idi. Emir subaylığı sırasında gördüğü, yaşadığı, gözlemlediği olayları meşhur eseri "ZEYTİN DAĞI" adlı kitabında yazmış, anlatmıştır. Beş yüz yıla yakın Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altında kalmış Ortadoğu Arapları onun kaleminde dile gelmiştir. Okumak lazım. Mesela "Zeytin Dağı"nı, " Batış Yılları"nı, "Çankaya"yı, " Taymıs Kıyıları" gibi kitaplarını okumak, Türkiye’ye ne gerektiğini görmek gerek. Falih Rıfkı Atay "BATIŞ YILLARI" kitabını gazetelere yazdığı yazılardan meydana getirmiş. Bu yazımda "HASAN AĞA" adlı yazısına değinmek istiyorum.
Yazısına "TÜRK" adının geçmediği, yasak olduğu Osmanlı Dönemine vurgu yaparak diyor ki; "Kendime ilk defa ne zaman TÜRK dendiğini pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda Türk kaba ve yabani demekti. İslam ümmetinden ve "Osmanlı" idik. İlmihallerde (yani okudukları kitapta) baş dersimiz "Din ile milliyetin bir olduğunu öğrenmekti. Vatan sözü yasaktı. Onu ben büyüyüp de Namık Kemal'i okuduğum zaman öğrendim. Yasak olduğunu ancak (1908 Meşrutiyeti zamanında duydum) padişah kulları idik. Okul kitaplarını okudum. Okul çıkışlarında her akşam sıraya girer, "Padişahım Çok Yaşa" diye bağırırdık.
"İkide bir büyüklerimizden bir "HASAN AĞA"dan yanıp yakıldıklarını dinlerdik. Kimdi bu Hasan Ağa? Soramazdık. Neden sonra anladığımıza göre Hasan Ağa bizimkilerin dostlarının çevresinde Padişahın rumuzu idi. (Yani Padişah adını söylemek yasak olduğu için kendi aralarında "HASAN AĞA" ismini söylediklerinde padişah oluyordu. Yazıyı özetlersek Hasan Ağa ismi ile padişahı kastediyorlar, “Biz Adam Olmayız” gibi eleştiri sözlerini ancak öyle söyleyebiliyorlar.
1950-1960 Demokrat Parti iktidarı zamanında partizanların memurlar, özellikle öğretmenler ve basın üzerinde büyük baskısı vardı. İfade ve düşünce özgürlüğü diye bir şey yoktu. İktidarın en büyük hedefi Muhalefet Lideri İsmet İnönü'yü susturmak, kamu görevlilerini korkutmaktı. Bu ortamda arkadaş grupları rahat konuşabilmek için iktidar yanlıları için kendi aralarında "KARAMUK" adını kullanıyorlardı. "Buğdaylar Karamuklu" dediklerinde yanlarında bir iktidar taraflısını kastediyorlar demekti.
Mustafa Kemal Atatürk'ün çevresi yazarlarından, Cemal Paşa'nın Emir subayı Falih Rıfkı Atay eğitimli gazeteci yazarlarından biridir. Önde gelen gazetelerin bazılarında Köşe Yazarlığı yapmış, AKŞAM Gazetesi’ni kurmuş biridir. Önde gelen gazeteci dostu Bedi Faik ile DÜNYA GAZETESi'ni çıkarmıştır. Ben bu gazetenin muhabiri idim.
Falih Rıfkı usta bir gözlemci, izlemci, olayları kıvrak zekâsı ile kâğıda geçiren bir yazardı. Dünya, Birinci Dünya Savaşı’na doğru giderken Osmanlı Devleti emperyalist devletlerini önünde bulmuştu. Savaşmaktan başka çaresi yoktu. Falih Rıfkı'ya göre Birinci Dünya Harbi daha doğrusu 1912 Balkan Savaşları öncesi güçlü devletler şu tekliflerde bulunuyorlardı: Bilgiyi özet olarak yazıyorum.
"O sıra ittihatçılar iktidarda, Falih Rıfkı da Talat Paşa'nın Özel Kalem Müdürü’dür. Talat Paşa Başbakan olarak güçlük içerisindedir. Rusya Doğu Vilayetlerini istemektedir. İngiltere Musul'a göz dikmiştir. İtalya, Libya, Cezayir, Tunus ve Anadolu'nun Akdeniz kıyılarını ele geçirmenin peşindedir. Osmanlı Devleti o sıra memura, askerine maaş veremeyecek durumdadır. Devlet borçları hükümetin belini bükmektedir. Ekip biçme Hıristiyanların elindedir. Türk'ün nerede olduğu belli değildir. Üstelik o sıra devletin içinde İTTİHATÇI - İHTİLAÇI ÇEKİŞMESİ vardı. Devletin gücü bölünmüştür. Kısaca Osmanlı Devleti kâğıt üstünde parçalanmış, paylaşılmıştır."
Peki, Osmanlı'yı bu duruma kim getirdi? Padişahların yanlış politikası değil mi?

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol