Eğitim emekçileri tüm öğretmenlerimizin geçmiş olan 24 Kasım Öğretmenler Gününü canı gönülden kutlar, öpülesi ellerinden derin saygı ile öperim. Gencecik kız iken ilk tayin olarak köyümüze gelen, tüm öğrencileri olarak unutamadığımız, bir daha göremediğimiz, bulamadığımız, il dışına gittiği için yıllardır hakkında sağlıklı haber alamadığımız, aslında çok yakınımızda olan ama yeni bulduğum akrabalarından maalesef genç yaşta ölüm haberinin doğruluğunu öğrendiğim Kıymet Kırbaş Yaman öğretmenimin ve onun şahsında tüm ölmüş öğretmenlerimizin kabri gülistan, mekânı Cennet, makamı yüksek olsun inşallah.
Son dönemde adeta dershanelerle yatar kalkar olduk. Her kesimden her tonda öyle sesler yükseliyor ki etkilenmemek mümkün değil. Konu aslında çok önceden iktidar partisi tarafından gündeme alınmış, dershanelerin özel okula dönüştürüleceği ve devlet olarak onlardan hizmet satın alma yöntemi uygulanacağı bildirilmişti. Bu ya anlaşılmadı ya da anlaşılmak istemedi ki; iktidar çalışmaları hızlandırıp sona doğru yaklaşıldıkça atışmalar, tartışmalar akıl almaz boyutlara ulaştı. Özellikle anlamak istemeyenlerin sesi çok yüksek.
Geçenlerde bir televizyon kanalında canlı yayında dinledim sayın Başbakanı. En alt tabakadan en üst seviyeye kadar herkesin anlayabileceği dilden öyle güzel anlattı ki sadece anlamak istemeyenler anlamaz konuyu. Başbakan öyle söylediği, onun gibi düşündüğüm için değil, o benim ve benim gibiler gibi düşündüğü içindir bu fikre desteğimiz. Eğer işin içine siyaset, menfaat girmeyip herkes kendi hür vicdanıyla Allah için konuşacak olsa hiç kimsenin dershaneleri destekleyeceğini sanmıyorum. Her şeyden önce ''eğitimde eşitlik'' ilkesine aykırıdır. Gelinlerin hem ağlarım hem giderim misali, saygıdeğer öğretmenlerimizin kesinlikle karşı oldukları ancak üniversiteye girmek için adeta olmazsa olmaz hale getirilen, büyük bir pazar oluşturan bu çarpık sistemin içinde gerek çocuklarıyla, gerekse bizzat yer almaları anlaşılabilir ama savunmaları asla anlaşılamaz, anlayışla karşılanamaz.
Dert ne Başbakanın, ne benim derdim, dert ülkenin derdi. Nasreddin Hoca herkesin atla katıldığı bir yarışa öküzüne binerek katılıp, bu ne haldir diye soranlara; siz bilmezsiniz, o küçüklüğünde öyle bir koşardı ki diye cevap verdiği gibi, ben de bir zamanlar değerli yarış atı misali birçok başarılı öğrencinin arasına köy tabiriyle kendi beygirimle katılıp yarışmış, yarıştırmak istemiştim. Sonuç malûm, fiyasko. Verdiğimiz paralar, harcadığımız emekler, en önemlisi boşa giden umutlar. En zoruma gideni de; benim yaptığım tercih sıralamasına göre çocuğum iki yıllık ta olsa bir okula yerleşebilecekken, işin uzmanı bilip güvendiğimiz onların sıralamasına uyduğumuzda açık öğretime bile yerleşememiş olmasıdır. Bu sadece benim hikâyem değil, bildiğim bilmediğim, belki on binlerin belki yüz binlerin hikâyesi.
Bu tartışma öyle boyutlara taşındı ki; insan ister itemez artık başka şeyler düşünüyor. Tartışması gerekenler tarafından gerekli zeminde değil de konuya bambaşka açılardan bakan, kimi maddi kimi de siyasi menfaat peşinde olanların taraf olup tartışmaları, işi gerçek amacından saptırıp açıkça iktidara karşı bir saldırı şekline dönüştürmeleri üzücüdür. Muhalefet kanadından en akılcı yaklaşım yine MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli'nin.
Dershanelerin kendi kariyerlerini ve reklâmı düşünerek üstün zekâlı diyebileceğimiz elenmiş kalbur üstü öğrencileri bünyesine aldıklarını hepimiz biliyoruz, ve bu öğrencilerin eğitim sisteminin gereği olarak devlet okulları içinde de zaten elenip en başta fen liseleri olmak üzere özel donanımlı çeşitli üst düzey okullarda, üst düzey öğretmenler tarafından eğitilip yüzde yüze yakın oranlarda istedikleri üniversiteye girmeleri mümkün. O zaman dershanelerin rolü ne? Aslında ne olduğunu biliyoruz da sorulması gereken asıl soru şu; devletin kendi nitelikli okullarında yıllarca verdiği kaliteli eğitimin rolü ne? İlkokuldan itibaren devlet okullarında, fen lisesinde eğitim gören bir öğrencinin devlete maliyeti ne kadardır? Daha okul öncesinden başlayarak çocuğuna gerektiğinde dershane haricinde özel dersler aldırarak başarılı olması için her türlü fedakarlığı gösteren ailelerin payı ne?
İşte bunlara sayın Başbakanın dillendirdiği itirazı; aile ve devlet yıllarca emek veriyor, masraf ediyor, küçük bir emekle hem büyük paralar hem de bütün başarı dershanelerin oluyor demekte. (Haaa her ne kadar dillendirilmiyorsa da bir Başbakan olarak başka bir tehlike seziyorsa onu önlemeye yönelik tedbirleri almak ta görevidir ayrıca). Benim bilgim yok, ülkemiz dışında başka yerde böyle bir sistemin olmadığı söyleniyor. Üniversiteye girişi sağlayacak başka bir yöntem olmadan bu sistemin kaldırılamayacağını söyleyenler de var. İyi de arkadaş bu çarpık sistemi değiştirmek için bu güne kadar ne teklif getirdiniz de geri çevrildi? Görünen o ki; daha çok konuşulacak, çok yazılacak yazacağız...
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol