Iz birakan ustalar

IZ BIRAKAN BÜYÜK USTALAR
NEYZEN TEVFIK -II-

Annesi küçük Tevfik'i istanbul'a götürerek derdine derman aramaya baslamis. O dönemde ilk önlem, hastayi hacilara, hocalara okutmaktir. Eyüp'e götürmüsler, üfletmisler, okutmuslar, tesbihten geçirtmisler. Ama, ne yapsalar nafile! Çocuk hastaliktan da kurtulamiyor, neyden de vazgeçmiyor. Çocugu bir de Istanbul'un unlu doktorlarindan Musevi Pepo'ya muayene ettirmisler. Dr..Pepo, incelemis, bakmis ve sonunda su ögüdü vermis "Bu çocuk görüyorum ki neye merakli, birakin ney çalsin! Üstüne fazla düsmeyin, ne istiyorsa onu yapsin!"
istanbuldan Urla'ya döner. Tevfik artik neyi ile basbasadir ve ona kimse ellesmez. 0 yillarda Tevfik kirik dökük dizeler de söylermis. Neyine kavustugunda, söyle bir dize söyledigini yakinlari animsar
"Kavustu asik-i seyda o yar-i canana yine" O yillarda Tevfik ney üflemekle yetinmez. Kendini musikinin türlü dallarinda dener. Saz, baglama, tanbura, cura çalmayi da ögrenir. Böylece musikinin derinliklerine inmeye baslar. Babasi bakar ki. çocuk müzisyen olacaktir, onu izmir'e götürerek Mevlevi Seyhi Nurettin Efendinin eline verir. Mevlevi dergâhlari birer musiki ve bilgi ocagidir. Tevfik, burada bilgisini, görgüsünü, deneylerini artirir. Bir yandan da izmirli Neyzen Cemal Beyden ney dersleri alir, ustalasir. Musiki sölenlerine katilmak, orada üflemek, çalmak, söylemek önemlidir. Neyzen de, Mevlevi tekkelerinde, kipti çalgicilarin çalgi sölenlerinde bulunur, onlara katilir.
Mevlevi dergâhlari ayni zamanda Osmanli aydinlarinin toplanti yeridir, Buralara devam edenler arasinda sair Esref. Abdülhalim, Memduh, Tokadizade Sekip, Tevfik Nevzat Ruhi Baha, Biçakçizade Hakki, Hasan Rüstü, Tanburi ve San-turi Ali Efendi, Kemani Yesova gibi bir hayli sanatçi vardir. Artik çaliniyor, söyleniyor, siirler okunuyor. Neyzen Tevfik, musikinin yani basinda siir söylemeye de baslar. Ilk siirini bu sirada 30 Nisan Muktebes dergisinde yayinlar. Yavasler arasinda sayilmaya, baslar.
Yasi yirmiyi biraz asinca, 1900 yillarinda izmir Neyzene dar gelmeye baslar. Solugu istanbul'da alir. Gelir Fatih'te, Fethiye medresesine girer. Burada dört yil, bikip usanmadan basinda sarik, cami derslerine devam, eder. Medresede çok sey ögrenir. Sair Mehmet Akif'i tanimasi bu yillara raslar. Birçok taninmis edip ve, sairle dost olur. Ancak medrese içindeki bagnaz hocalar, ögrenciler Neyzen Tevfik'e batmaya baslar. Neyzen'in itibar görmesi, bir üne kavusmasini sof1 talar içlerine sindiremezler. Kaynakça Milliyet yayinlari
Fatih medresesinde birgün oda arkadaslarindan Balikesirli Galip ile Birgivi Mehmet Efendi Neyzen'e, "Ne olursun Tevfik su neyini al da bize bir seyler üfle." diye ricada bulunurlar. Neyzen de onlari kiramaz. medresede üflemeye baslar, iste ney sesini duyan ne kadar kaba sofu varsa, odanin çevresini sarar. "Burada seriate aykiri isler oluyor" diye bagirip çigirmaya baslarlar. Durum, Seyhülislama yansir. Oradan gelen inzibatlar Tevfik'i yaka paça disari atarlar. Neyzen'i okutan müderris efendi de, "Ben ney üfleyen ögrenci istemem diye onu dersinden kovar.
Devam edecek
mustafaermis@gazetetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol